bu öyle alelade bir sıcak değil, herkesin serinlemek için türlü türlü yöntemler aradığı bir sıcaktan söz ediyorum. antalyalı değilim lakin çok kez gitmişliğim var. kışın bile ılık. buraya tatil maksatlı ilk gittiğim anı hatırlayınca, yüzümde tebessüm oluşuyor. havaalanına indiğim an şok olmuştum. sıcak resmen suratıma ayağının tabanıyla tokat atmıştı. egzajere ediyorsam da top olayım, tekerlek sibobu olayım, efendime söyleyeyim, şambrel yaması olayım.
biranızı alıp da sahilde iki bira içeyim deseniz olmuyor, namümkün.. tekelden sahile gidene kadar biralar beyran çorbasına dönüşüyor. azıcık güneşleneyim deseniz, o da namümkün. güneş, tepeden tepeden; "yat yat, birazdan görürsün ebenin hörekesini!!" dercesine seyirtiyor ultraviyole ışınlarını. hadi hepsini geçtim, olaya bir de nem ket vuruyor. aman yarabbim, o nasıl bir nem öyle.. burada yaşamak için belli niteliklere haiz olmadığım hususunda kanaate vardım. antalya sıcağı bana göre değil. o halde tanım yaparak olaya hem hülasayı, hem de noktayı koyayım.
tanım: insanın üstüne yakışanı değil, yapışanı giydiği memleket.
Akdeniz'in incisi, Türkiye'nin turizm yükünü çeken şehirdir. yazın ruslar ve batı avrupalı turistlerin uğrak mekanı olmasıyla da bilinen Antalya'nın bir diğer özelliği ise spor turizminin ana damarı olmasıdır. Antalya'ya her kış sezon arası döneminde, avrupa'dan ve yurt içinden onlarca spor kulübü devre arası kampı için gitmektedir.
Orman bakımından Kastamonu antalya'nın önündedir. Kastamonu'da %65'e varan bir orman varlığı var hatırladığım kadarıyla. Antalya'da bu oran %55'lerde kalıyordu. Muğla ve Zonguldak da Antalya'dan önde veya kafa kafaya diye hatırlıyorum.
gözümde en güzel ilçesi kaş ve kalkan. alanya antalya gibi bunaltıcı sıcağı yok. birçok da tarihi alanı barındırır bünyesinde. ama amaç tatil yapmaksa tabi bir alaçatı değil.
kurumsal hayat beni gerdi gideceğim istanbuldan diyenlerin uğrak yeri. (bende bunlardan biriyim)
bu şehirde faaliyet gösteren şirketlerin çekleri, senetleri başka şehirlerde kabul edilmez. çünkü batan, kaçan, dolandıran tüm patronların sığınma yeridir. turizm kötü giderse şehirde boka sarar. istanbul gibi büyük şehirlerde yüzüne bakmayacağınız adamlar burada patrondur. 2-3 tane büyük firma dışında yılın 12 ayı çalışan firma nerede yok denecek kadar azdır. büyük firmalarda kurumsal değildir.
belli başlı yerlerde takılırsanız 3 sene içerisinde şehrin tamamını tanıma ihtimaliniz var. küçük bir köy gibidir.
genelde 6 ay çalışılır, 6 ay evde oturur insanlar.
elden maaş alma ile sizi tanıştırır.
bayramlarda çalışır ama mesai almazsınız.
ingilizce bilmeyen operasyon müdürleri, bilgisayar kullanamayan muhasebe müdürleri ile tanışırsınız.
antalyada burdurlu ve ıspartalı, antalyalıdan fazladır. müdürleri 'abbam, aplam, abbiiiim' gibi sıfatlar ile seslenirler.