sabahları telefon alarmıyla uyanmaya mecbur kalınan zamanlar. ah annecim ah, bir zamanlar hiç üşenmez benden önce uyanır, beni öperek uyandırırdında, bende uyku sersemi kapris yapardım. şimdi anlıyorum kıymetini.
gecenin 2 sinde, bazen parasızlık çoğu zaman da üşengeçlikten, 30 saat önce yediğin son tostla farkında olmadan yaşam savaşı verirken, annenin yaptığı içli köfte ve su böreğini özler, derin ah çekersin. o zaman anlarsın annenin senin için ne ifade etmesi gerektiğini.
askerde önüme koyulan zeytin yağlı dolmaya çalatı batırmaya çalışıp ve bunu başarınca ağzıma atığım lokmada pirinçlerin dişlerimi kırdığı an anneeaaaaa diye haykırarak ağlamak istemek. insan gerçekten annesinin değerini anlıyor o zaman.
binlerce km. uzaklara gittiğin için ellisinden sonra kızını görebilmek için bilgisayar öğrenen anne ''şimdi oturum açtı'' yazısını görünce içini kaplayan karışık duygular.
aslında cinsellikle ilgili ilk bişeyler yaşadığın zaman,saflğını masumluğunu kaybettiğini düşünüp,anneye sadece sarılıp ağlamak istersin,bişey anlatmadan.anneyi ararsın hemde çok içten!!
an elir sarılacak samimi bir dost arasın ararsın ve bulamazsın aklına gelir annen ve düşünürsün hayatta seni ondan çok kimsenin sevmediğini ve düşünmediğini ve pişman olursun ona geçmişte söylediğin ağır sözler aklına gelice fakat o buna rağmem sana karşı olan sevgisinden bir şey kaybetmemiştir o an anlarsın ki senin annen kadar düşünen ne bir dostun ne de bir arkadaşın var.
5000 km uzaktayken o güzelim yemeklerin aklına geldiği andır. bazen burun kıvırdğımız o yemekler her gün fast food yemek zorunda kalınca çok güzel görünür artık size. bütün yemekleri özledim lan ama sadece yemekler türkiyeyi değil. (bkz: açım sözlük)