Eğer yurtta kalıyorsanız ve yiyeceğiniz bitmişse, üstüne üstlük bir de kurt gibi açsanız, işte o zaman memlekete gidip annenin yemeklerini ne kadar özlediğini anlıyor insan. Bazen anne yurdunuza gelir. Evden getirdiği köftelerle sizi mutlu eder. Tabi varlığı da ayrı bir mutluluk meselesidir.
(bkz: 3 günlük saltanat)
öyle değerliler ki her yerde her şekilde ve hatta burda bile anlayabiliyor insan annesinin değerini. anneleri hakkında, annelerin mal olduğu gerçeği gibi başlıklar açan lalikleri görünce, ah be anacım ne güzelde yetiştirmişsin beni diyorum.
ne elimle yıkamak zorunda kaldığım bulaşıklar, ne aç kalmak, ne de çamaşırlarla uğraşmak annemin değerini anlamamı sağlıyor. sadece yanındayken hala onun çocuğu olduğumu hissettirdiği an bozduğum bi şeyleri toparladığında anlıyorum.
yeni doğum yapıp, ziyaretçiler gelmeye başladığında;
kapıdan içeri giren kadınlardan biri bebeğe koşuyorsa *,
diğeri doğum yapan size koşuyorsa işte o kendi annenizdir.
taze anneye anneliği de annenin değerini de anlatacak hareket beyine çakılır. *
herkes seni terk ettiğinde, onun kollarını açıp seni kucaklamasıdır.
kazık kadarda olsan ağladığında " üzülme yavrum, buda geçecek" dediği andır.
işin içinden çıkamadıgında, hiç aklına gelmeyen çözümü pat diye bulduğu zamandır.
öğrenci evine içi yemek dolu süpriz paket yolladığı anlar ise şukeladan da şukeladır sözlük.
biriken çamaşırlar ve dağınık yatağını görünce insan annesinin arka planda ne kadar önemli şeler yaptığını ve değeri anlıyor. tıpkı windows'un arkada çalışan sistem programları gibi.
eve okuldan , işden, dışardan işte nerden gelinirse gelinsin, evde herzaman hazır yemek olması büyük bir nimetdir. en basitidir bu annelerin değerini bilmek lazım.
ee şimdi makarnayı haşlamak kolay da, sosu nasıl yapılıyordu ki ya diye düşünmek; ve akabinde yaptığınız yemeğin, içinde salçadan kütleler barındıran bir hamur yığınından ibaret olduğunu fark ettiğin andır. annelik gibi kutsal bir müesseseyi yemeğe indirgemek değildi niyetim, yalnızca bir misal olarak.