zordur herkesin yapamayacağı kabul edilmelidir. noksan olduğunu hissettiği halde ayyy ben niye anne olmayayımm benim hakkım değil miii diyen embesillerin düştüğü hataya düşülmemelidir.
doğadaki her annede (aslan, kurbağa, insan vs.) annelik içgüdüseldir. sonradan kazanılmış bi erdem değildir. bu yüzden anneliğe krallık muamelesi yapmak saçma. babasındır, annelik yapıyosundur alkışlarım. ama senin kazanmadığın doğanın normal olarak sana verdiği güç, güç değildir. brigstone.
ek1: ha tabii anneye ve anneliğe olan saygı ve sevgimiz birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde sonsuzdur. orası ayrı.
türk kızlarının en büyük hayalidir. anne olsunlar, böyle bıcır bıcır çocukları koşuştursun etraflarında, onlara güzel kıyafetler alıp süslesinler, onlarla ilgilensinler... çünkü annelik budur ve tüm bunlar "en" halini alan hayalin detaylarıdır.
şimdi sorun da burada başlıyor. bir de türk kızlarının/kadınlarının en büyük sıkıntılarından biri olan kadınlığının farkına varamaması, bu hayalin bir sonucudur nitekim. çünkü kızlar annelik hayaliyle yaşamlarına yön verirken -aslında daha çok başkaları tarafından yaşamları şekillendirilirken- anneliğin kadın olmanın üstünde bir şey olduğunu sanarak, cinsiyetinin gereğini unutuyorlar.
evet, türk kızları kadınlığın ne demek olduğunu bilmiyor!
ve buna rağmen, yani en büyük hayali anne olmakken, yine de bu ülkede kadınlığını yaşayamadıklarından dem vurabiliyorlar. hayret doğrusu! size diyorum türk kızları! hem kadın hem anne olabilirsiniz. ama seçiminizi daha küçük bir çocukken oyuncak bebeğinize annelik yaparak, bebeği bir anne gibi emzirerek, bezini değiştirerek belirliyorsunuz. anne olma hayalleriniz sebebiyle kadın olduğunuzu unutuyorsunuz. ve buna rağmen erkeklerin anne olduktan sonra sizi kadın olarak görmesini bekleyebiliyorsunuz. görmediğinde de, kabahati erkeklerde buluyorsunuz. bu saçmalık işte. önce kadın olduğunuzu unutmamalısınız ve ardından anneliğin bir kadınlık ödülü olduğunu. ancak o zaman istediğiniz şekilde mutlu bir kadın olabilirsiniz. benden söylemesi.
bana yarın öleceksin hayatında bir tek anı tekrar yaşamak istermisin deseler tek dileğim kızımın doğduğu anı tekrar yaşamak olurdu. hamileliğim boyunca onu öyle büyük bir özlemle bekledim ki ne doğumdan korktum , ne ölümden tek istediğim onun sağlıklı olmasıydı. o doğduktan sonrada onu koruyamamaktan ve ölümden deli gibi korkar oldum. annelik çok zormuş çok sabır, çok fedakarlık , çok sevgi,çok endişe....herkes annesinin kıymetini bilsin.
kutsal bir ünvandır. kendi canında, kanında bir hayat taşımaktır. ve zamanı geldiğinde, yavrusunu dünya denen zımbırtaya salmaktır, içi acıya acıya. karşılıksız sevmektir, daha önce hiç tanımadığın, görmediğin ufaklığı. şefkattir, merhamettir, ihtiyaçtır. annelik anlatılmaz, yaşanır. ve bunu yaşayabilenler, gerçekten şanslı insanlardır.
Canında can taşımaktır, kanınla beslemektir, dünyaya O eşsiz o harika varlığı getirmek ve annemi anlamaktır... korkularına, endişelerine hak vermektir annemin, hayata daha bir sıkı sarılmak, mücadele etmek, savaşmaktır, büyümektir onunla birlikte... yeniden Öğrenmektir alfabeyi, Sil baştan başlamaktır her şeye Gerektiğinde baba olmaktır. imkansızı başarmak, hep özlem, korku, hep endişe duyguları içinde olmaktır... Olmazları olur kılmaktır anne olmak...
annelik, bir canlıyı biyolojik olarak (kuşkusuz baba yardımıyla) oluşturabilme sanatıdır.
bu sanat, beyinle ve/veya yürekle değil de dişi üreme organıyla icra edilen bir sanat olduğu için; insandan timsaha, karıncadan kuşa kadar bir yığın naif sanatçı fütursuzca icra-i sanat eyleyebilmektedir.
doğanın dişi canlılara verdiği annelik emri (zaman zaman içgüdü de deriz buna); embriyoyu karında/yumurtada gelişimini tamamlayana dek korumak, (anne bireyin evrimdeki rütbesine göre) dünyaya gelmesini sağlamak, (evrim rütbesi daha da yüksekse) dünyaya gelen bireyi kendine yetecek hale gelene dek babadan, diğer yokedicilerden, ortam koşullarından korumak ve beslemek olarak tanımlanabilir ve sınırlandırılabilir.
evrimde en yüksek rütbede olduğu varsayılan insan ırkında ise sosyolojik/psikolojik/ekonomik/antropolojik gerekçelerle annelik bir türlü bitmemekte, tükenmemektedir.
rahminin kendine sağladığı üretme avantajını sonunda bir koza dönüştürmeyi başaran insan dişisi; gerek babaya, gerek yavruya bu koz vasıtasıyla direnilmesi pek de mümkün olmayan bir tahakküm sağlayabilmekte, anne-baba-yavru(lar) üçgenin (dörtgen, beşgen,...,ngen) herhangi bir köşesi yaşadığı sürece bu tahakkümü başarıyla sürdürebilmektedir.
akıllara durgunluk verecek bir başka konu da; kalorifer kazanı yakmak gibi bir iş için bile bir yetki belgesi gerekmekteyken, "annelik" gibi yüksek bilinç ve sorumluluk gerektiren bir işi her canı isteyenin yapabilmesidir.
çocukluk, gençlik, evlilik(bazen bu kısım atlanabilir),gebelik evrelerinden sonra gelen dönem.bu evreden sonra dişi insanın ayakları altında cennnet olduğu rivayet edilir.
olay şehirlerarası sefer halindeki bir otobüste geçiyor. kahramanlarımızla aramda minik bir koridor var. hostes bu koridordan her geçişinde sizi istemeden de olsa rahatsız ediyor. gelelim meseleye: otobüs tamamen dolu. yan tarafımda iki kişilik koltukta anne-kız ve 8 yaşlarında bir torun var. genel mantık çocuğun kucağa alınmasını emrediyor ama kendisi de anne olan agresif bayan annesine yere oturmasını tavsiye ediyor, aslında tavsiye etmiyor adeta emrediyor. kadının her sorduğu soruya ters cevaplar veriyor. tablo insanın içini burkuyor. insanın evladına gösterdiği hoşgörüyü, şefkati kendi annesinden esirgemesini anlamlandıramıyorsunuz. ve annelik zor demekten başka söz gelmiyor dilinizin ucuna.