sen hıçkıra hıçkıra ağlarken, tek bir soru sormadan seni göğsüne bastırıp sıkıca saran, geçicek yavrum geçicek diyen insandır. hissediyor o, hissediyor.
öğütlerinin büyük bir çoğunluğuna uymadığım ve sonra hepsi için tek tek pişman olduğum melek. işin garibi pişman olacağımı bile bile hala kafamın dikine giderim. mal mıyım neyim
bagirip cagirsada , kizsada her zaman baska insanlardan daha vefali olandir. iyi ve kötü gününde bir esden daha cok yaninizdadir her zaman size destak olan ve sizi karsiliksiz ve cikarsiz seven tek insandir.
elleri mis gibi kokan insan * ANNE iste ya ANNE
bazen tatlı bazen gıcık bazen vefakar bazen çekilmez olan. ama başın öne eğildiği her an omuzlarındaki iki melek kadar yanında hissettiğin ve aradığın varlık. anne işte tanımlara sığmayacak kadar kutsal düşüncede sonlandırılamayacak kadar ebedi.
aslında en çok nankörlük yapılan varlıktır. en çok onu üzeriz, kırarız, olmadık şeylerle incitiriz ama biliriz ki bu dünyada bizi gerçekten seven, yukarda saydıklarımın hiçbirini haketmeyen ve ne yapsak her koşulda affeden tek canlı odur.
doyamadık. izin vermediler. şartlar. akrabalar ve deli gençlik sebebiyle doyamadık. yakın ama hala uzak. içimde ama dışımda. gül, kırmızı, balkan, sıcak, saf, öksüz.
lan belki başka bir yer vardır. analar çocuklarıyla içiçedir. hem onların da anası babası vardır. öksüzlük pis şey lan.
hani mfö kitleniyordu ya bir şarkısında "nerden başlasam, nasıl anlatsam" diye, işte her anne başlığına yazmaya kalkışımda olmakta bu olay bana. ama kararlıyım bu sefer anlatmaya.
9 ay karnında taşımış insan. buna aman bırak şu klişe cümleyi diyen varsa -ki vardır- dalarım bilesiniz. lan ben 2 sokak öteden eve 2 kilo karpuz taşımaya üşeniyorum yeri geliyor. hatunu düşünsenize "aman şunu 2 dakika şurda bekleteyim bir soluklanayım" deme şansı bile yoktu. yahu yeri geldi hareketlerini kısıtladık analarımızın, sırf bana zarar gelmesin diye bilmem kaç ay yüz üstü bile yatamadı hatun şimdilerde o pozisyondan başka bir durumda uyumadığını düşünürsek, ne büyük fedakarlık lan? var mı ötesi?
besinlerini sömürdüm karnındayken. önce besinlerini tükettim, sonra enerjisini, hoş doğduktan sonra da ömrünü tükettiğimi söylüyor bazı sinirli anlarında ama bu bizim aile içi meselemiz, neyse. bile bile ladese evet dedi hatun. her şeyini benimle paylaşmayı kabul etti. şimdi sorarım size hanginiz zarar göreceğinizi bile bile bir anlaşmaya evet deme cesareti gösteriyor ki?
ben büyümeye çabalıyordum, oysa hem beni büyütmeye hem benimle beraber büyümeye. iki işi bir arada yapıyordu. daha bilmem kaç tane de ev işi yapıyordu ama onları saymama gerek yok herhalde. türk aile yapısında hatun üstüne yapıştırılmış görevlerden işte.
ne bileyim, çocukluk gereği ben ömrümü sokaklarda tüketirken. o balkondan "üşüteceksin, koşturup durma" diye bağırma görevini üstlenmişti hayatımda. ya da " bırak oyunu baban gelecek, 2 ekmek al" derdi, ne bozulurdu sinirim ama. oyunu bozup ekmek almaya gitmek yapılacak şey miydi? mümkün müydü? şimdi düşününce, özellikle bademciklerinden solayı sorunlu çocukluk geçirenler varsa daha iyi anlayacaklardır. hatun benim yüzümden ayın 20 gününü iğne kuyruklarında geçiriyordu da gık demiyordu. o da yetmez eve gelince de gönlümü etmeye çabalıyordu, hastayım ya. ana işte. ya da kendileri diyor ya ana yüreği işte.
ergenlikte en çok çemkirdiğim insan oldu yeri geldi. babaya sıkıyorsa bir şey de. otorite var malum. deli çağlar da gelmiş. babaya diyemiyorsun, sağa diyemiyorsun, sola diyemiyorsun, geriye kim kalıyor, anam. çemkir, çemkir, özür dileme bir de seni affetsin kadıncağız. var mıydı böyle bir yüzsüzlük bilmiyorum ama anam buna da katlandı. tahammül sınırlarını zorladığım anda bile "ergenlikten bey" savunmasını yapıverirdi aile avukatı edasıyla. yahu saçma salak cümleler saymışım bir kere de gönül koy be kadın! yoook, ana yüreği işte.
sevgi dolu yüzsüz yürekti onunkisi. ne yaparsam yapayım bir gülüşümle yelkenleri suya indirirdi. yapardı, hala da yapar. yok işte, aklın hayalin her türlü sınırların zorlandığı bir sahiplenme onunkisi. ayrı bir olgu, ayrı bir kavram oluşumu onun duyguları. yapılan her türlü açılımın basitin de alt düzeylerinde seyrettiği bir insan. insan dedimse tarif edecek kelime bulamayışımdandır, yanlış anlaşılma olmasın.
anam ya. ötesi yok.
hayallerimin gadını, al yazmalım, ayran anam. öyle bir şey işte.