Bu satırlar terli duraklı günlerin hatırına yazıldı, inanın şortlar beni buna zorladı. Okurken bunalanlarınız olursa zenginleriniz glimayı açsın, fakırların mutlaka ki her zaman yanında bulundurduğu yuyespili pervanelisi vardır.
Ülkemizin geldiği son durum itibarıyla verdiğimiz birlik görüntüsünü yerinde tespit etmek için geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaptığım bir haftalık araştırmamı tamamladım. Zaten özel sektör çalışanlarının topu topu iki haftalık resmi ihtiyaç molası olur ve bir yıl yolunu gözlediği bu iki haftayı fakirlerimiz dişini çektirerek, kum dökerek tamamlar. Arttırdığı günlerinde eğlenir. Güneş yanığına -hele ki yanık göğüs dolaylarına sırt çatalına inmişse- aynada bakıp gururla ağlayan Türk erkeği, yoğurdunu uzman tavsiyesiyle sürünür. Bilmem kaç yüz yataklı ultra lüks hastanede yatanlarımız da kendini şanslı hisseder.
Fakirin yıllık izni çocukluğunda babasının “al ğolum la, ama idareli gullan” dediği harçlığı gibidir. Günlerini bozuk para gibi sayar, tükettikçe üzülür, harcadıkça içi sıkılır; içim sıkılıyor, midem bulanıyor diye gider iç hastalıkları uzmanına görünür.
Nitekim araştırmamıza dönecek olursak Antalya’da gördüğüm kadarıyla ülkemizin Ruslarla arası biraz açık ama sanırım toparlanıyor. Ruslarla kapalı kapılar ardında az da olsa bir yakınlaşma var ancak sokağa sirayet eden bir durum henüz yok. Şöyle ki bir rus erkeğini bir alman kızla el ele gezerken gördüm. Kızın sırtında kocaman harflerle “ÖZCAN” yazılı silinmeye yüz tutmuş dövmesine şahit olmak komşularla sıfır sorun politikamızın çöktüğünün ispatı, Özcan'a üzüldüm.
Akşamları coşkulu sokaklar yerini yerli alkolle sallanarak gezen yerli turist Ömerlere bırakmış. Dondurmacılar rekabetten ucuzlamış. Bildiğin bi Maraş bebesini italyan usulü dondurma olsun diye önündeki malzemeyi adana kebabı zırhlar gibi eziklerkene gördüm.
Antalya’da günlük gereklilikler arasında en önemlisi duş, duş almadan sokağa çıkanı eziklerler. incelemelerime esnasında kayınpederin su faturasına göz ucuyunan şöyle bir baktığımda Antalya’da su tüketim bedelinin Ankara’ya nazaran yarı yarıya daha ucuz olduğunu fark ettim. Dumurlara uğradım. Bizden kat kat daha fazla su tüketen bölgenin suyu kat kat daha ucuz. Dolayısıyla Ankara’da Palmolive duş jeliyle yıkanan insanlarımızın öff bu yıkanmamış pis kokuyo diye haftada bir Hacı Şakir’le yıkanabilen diğer insanlarımızı ütülemesi normal. insanlarımız ve fakırlarımız demek ki su tüketimi konusunda oldukça titiz olmakta haklı. Hacı Şakir’i içimizden biri olarak görüp göğsünde ezikleyen fakırımıza üzülerek Hacı Şakir’in bir Amerikan Merkezli Colgate Palmolive markası olduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Yani muhterem hacı diye bize sunulan her bir sabun esasen hacı değil. Arap sabunun da Arap olmadığı konusunda şüphelerim artmış durumda.
Eziklemek: Türkçeye yeni çökmüş bu uyduruk kelimeyi çok sevdim, beni ezikleyin.