sarı bozkırların sonsuzluğunda birden yükselir ankara.atanın kabrini kalbinin tam üstünde taşır keçiörenden bir selam göndersen dikmene tüm şehirde yankılanır.insanları biraz soğuk gözükür tıpkı sert iklimi gibi halbuki içine aldığı tüm insanları sıcacık örtüsü ile sarar içten gülümseyişiyle.adının kara olduğu tarihin en büyük yalanlarındandır.koskoca türkdevletinin başşehri olmanın ağır yükünü başka hangi şehir kaldırabilirki bu denli.sevmeden sevişilmez onunla seviştikçe bağlanırsın sokaklarına kışı bir ayrıdır bembeyaz bir örtü serilir üzerine başka hangi şehir bu kadar berrak olabilirki.cennet vatanımın kalbini sevmeyen başka neresini severki sahiden.herşeyinle yalnız ve asilsin ankara tıpkı benim gibi.
gündüzleri kurak ve bıktıran sıcakğına rağmen, geceleri bir o kadar soğuk olan, karasal iklimi adı altında bize resmen çöl iklimi yaşatan şehirimizdir. severek yaşıyoruz. tabii, bir gün melih gökçek gider elbet, havalar da düzene girer.
ülkemin en resmi şehri. sokakta gezerken herksin yüz ifadesinde bir resmiyet sezilir.denize hasrettir ankaradaki insan sanırım bu yüzdendir ki şehrin her bir köşesine durmadan havuz yapıyorlar. yaz geldi mi kaçılası şehir. cehennem sıcağı gibi kavurur adamı ankaranın sıcağı. kışlar bi başkadır. bembeyaz örtüsüyle kışı güzel başkentimiz...
insanlarının çoğundan nefret ettiğim anılarımın kaldığı şehir. ayrıca başkent olmasına rağmen iyi tanıtılmadığını düşündüğüm şehir.. yurtdışındaki arkadaşlarıma soruyorum ankara'yı bilmiyorlar gariplerim istanbulu başkent sanıyorlar.
bu sene mevsim ve hava şartları fazlasıyla ilginçleşmiş bir şehirdir. gün içerisinde hava kesinlikle mevsim normallerine göre fazla ısınmamakta, buna karşın hemen her gece önce gök gürlemekte sonrasında yağmur yağmaktadır (ki bu da tropikal iklimlere benzer biraz). hani nerdeyse ılıman yağışlı iklimin özelliklerini taşıyan bu hava şartları hem kuraklık tehlikesini en azından şimdillik bitirmiştir hem de akşamüstünden sabaha kadar serin bir ortam hazırlamıştır ankara' da yaşayanlara.
haziranın sonunu yaşadığımız şu günlerde aşağı yukarı 10 gündür gündüzleri sıcak geceleri rüzgar eşliğinde yağmur atan bir havaya sahip. anlamadım gitti. hava ısınınca akabinde yağmura bulutları oluşuyor. sanki tropik iklimin hakim olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.
özellikle geçen iki yazda yaşanan kuraklığın 2009 yazında yakınından bile geçmediği şehir. ankaralılar "vallahi küresel ısınma etkisini gösteriyor" gibisinden muhabbetlere başlamışlardı ama anlaşılan küresel ısınma çabuk sıkılmış ankaradan... olsun, her ne kadar kapalı havaları sevmesemde yağmur candır, berekettir. madem öyle benden tüm sözlük yazarlarına gelsin o zaman; yağdır mevlam su.
ankara da kış, ayazdır.kışın iç donu giymeyen sayısı azdır. kar öyle yakışırki ankaraya sanırsın bruce lee.ankaralılar soğuğa aldırmaz, donar da belli etmez, dolapta pekmez yala yala bitmez. portkal yetişmez, muz zorlasan belki olur. denizi yoktur gezilip görülecek yeri çoktur*.olsun denizli'nin bile denizi yok. yinede ankarayı seven bilir bir daha kopamaz bu şehirden.*
yıldırım bayezid la timur un savaştığı şehir. son zamanlardayda melih city olarak adını değiştirmemiz mümkün olan kara bahtlı şey. bir izmirli olarak acıdım lan size.
bu aralar sabah biraz yüzünü gösteren güneşin öğlen ortadan kaybolduğu, yerini kasvetli, boğuk, sıcak bir havaya bıraktığı, akşam imdadımıza yağmurların koşup geldiği şehir.
Bir kaç gün merkezine gidip gelen insanların beypazarı , kızılcahamam v.s. gibi yeşil ve tarihi yerlerini görüp değerlerini bilmeden gri şehir deyip kötülediği , türkiye'nin başkentliğe en yakışan şehridir.