oradayken nefret edilen ancak farklı bir şehirde yaşamaya başladıktan sonra özlenen şehir. lakin şimdi yine gidilse bu beton grisi şehre yine kronik depresyon durumu zuhur edecek bünyede, bilinir. **
Her ne kadar gezmek için çok fazla seçeneği ve denizi olmazsa da, insanları buzdan daha soğuk ve tepkisiz olsalar da içinde yaşamaktan çok mutlu olduğum şehrim.
anılarınıza aşina,hayatınıza bir yerden tanıdık olabilme potansiyeli yüksek şehir.Bir sabah tanıdık bir şehre girerken;Hüzünlü, tuhaf şeyler düşünür insan.Sadece o şehrin değil,Kendisinin de değiştiği duygusundan...
Sonsuz kareli bir film gibi,Yaşamım geçiyor belleğimden,Tekrar etmek duygusu.Her şeyi yeniden, yeniden... *
hoparlorlerinde halı ve mevlithan
gri gözlerinde zararsız kırlangıçlar,
alnaçlarının ardında kirli kan ,
önündeyse temiz ve vurulandan akan
bugünün şarkısıdır ama yarın için
çıkan her kursun patlayan silahlardan ,
katılaş dur yukarda katılaştığın kadar
artık özel ad oldun ey duman !
Kooperatif evlerinin sözleri boğazlarında: Çimento!
alüminyum mırıldanıyor zorluyor güçsüz belleğini,
adakale sokak ta ilhan berk 'i görür gibi oluyorum
bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri.
Şöylemi derdi ilhan berk:
"sevdiğim kadınlar yaşlandınız hepiiz
ama, inanın, yine de özlediğim sizlersiniz"
Salah birsel bu dizeleri şöyle geliştirirdi:
"isterseniz ilkyazın gazinosuna
hep birlikte garson girebilirsiniz"
aldı cahit sıtkı
"özgürlümün bir parçası oldun artık
hangi kuytuya düşsen hemen yapraklanırsın orda"
cahit külebi:
"o ozanlar var ya büyük ozanlar
biz yanarken çıkardığımız dumanlar"
evet mehmet kemal, yılmaz gruda, orhan veli,
şimdi hepsi dipte , hepsi birer yeraltı suyu gibi .
sevgilim bilemem sesimi duyuyor musun
bir gökkuşağıyladoldurmak istiyorum içini
ve hasan şimşek, cahit sıtkı kasabalısı,
ve içtiği rakı kadar bembeyaz şahap sıtkı ki
inanılmaz biçimde bu kentten gittiydi.
tam ataç sokak'tan pazaryerine dönüyorum ki
bir sürü giysiyi üst üste almış omuzlarına
terzi çırakları pat pat düşüyorlar ortaya
rengarenk kır çiçekleri gibi
-Şair arkadaş ,
bir derdin mi var
bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden
ankara'ya gelmelisin.
cemal süreya *
en sıkıcı en boğucu şehirdir.hele izmir veya istanbul'dan gidilirse insanda kasvet yaratır.
yalnız bazı duygular o şehri yaşanır kılar ve oraya gitmeniz için elinizden gelen her şeyi yapmanız için uğraşmanızı sağlar.
(bkz: sevgili icin sehir sehir dolasmak)
her allahın günü sayıp sövdüğüm, sıkıntıdan beni öldüren ama birkaç gün uzak kalınca da burnumda tüten garip bir şehirdir. ne istanbul gibi bir boğaz manzarası vardır ne de izmir gibi kordonu. ama özlenir işte memlekettir, gariptir.
resmiyet ve bürokrasi kokar her taraf sade bir şehirdir. bu güzelim ülkenin temelleri de burada atılmışır. çok eski bir tarihi yoktur fakat mütevazilikler şehridir işte buna da pek ihtiyaç duymaz bu yüzden kanımca.
yakında merkez bankasının yanında anitkabir, ataküle ve meclisin de istanbula taşınacağı haberleriyle çalkalanmaktadır, gülünüp eğlenilmektedir.
içinde yaşayanların belli bir süre sonra yabancılaştıkları şehir. Keçiören'den oran veya incek tarafına gidenin yada çay yolundan mamak'a gidenin "vay anasını ankarada buralarda mı varmış?" deyip, dumura uğrar.*
Ön yargıların şehridir...
Sözcük anlamı aslen aqura'dan gelen gemi çıpasıdır, ülkemizin güzel başkenti buyüzden bütün bakanlıklar orda ve torpil merkezi, memur olan arkadaşlar hayatlarında bir kez de olsa mutlaka gitmiştir, ayrıca sandalla gezilebilen yapay bir gölü olan gençlik parkının benim için özel bir anlamı vardır, yazın kalesinin önündeki tepeden aşağı yuvarlanarak inmek eylence kaynağımız olmuştu bi dönem.
başkentimiz, yaşanılası şehir. tek eksiği denizi, fazlası melih'i. hayatımın bundan sonra ki 4-5 yılını geçireceğim şehir gibi durmaktadır, alternatiflerden birisi sadece.
üstüne çok gelindiğinde çıldırtan şehir. yani bir şehirde deniz yok diye o şehri sevmek mantıksız mı? asıl denizi olan şehir sevilirse o sevgiyi sorgularım ben, sen şehiri mi seviyorsun yoksa şehirden uzaklaşmak için içinde kaybolmaya çalıştığın su kütlesini mi diye.
ankara neden sevilir sorusu için herkesi kapsayabilecek bir cevap bulamadım, soranlara sen bir de onu benim gözümden gör diyorum. bu sorunun cevabı altan erkekli'nin o meşhur repliği de değil. çok başka çarem oldu, ben tercih etmedim. dediğim gibi bu sorunun cevabı çok karakteristik ve çok özel. herkes kendi nedenini oluştursun sevmek için veya sevmemek için ama ben biliyorum ankara'yı neden sevdiğimi. ve bunu deniz sahibi kent sakinlerine de açıklamak zorunda değilim.
Yağmur dönerken kara. Yavaşça süzülenler yola. Araba dolusu bi tuhaf seven. Şarkılar çalan söyleyen. Sevenlerden biri ben, arkada bıraktığım sen. Kim olduğumu biliyorsan söylesen.. Ah yağmur dönerken kara. Şarkılar var falımda. Hepsi sana bu gece ANKARA...