buradaki yorumları okuduktan sonra gitmeye karar verdiğim ve gülerek çıktığım film. hayatımda izlediğim en saçma kurguya ve en kötü oyunculuklara sahip filmler listesine girdi.
Gülümsetebilen ve ağlatma potansiyeli olan bir film. Pilot adaylarının seçim ve eğitim süreci, çok gerçekçi bir tarzda işlenmiş. Pilotluğun, uçmanın nasıl bir duygu olduğunu hissettiriyor. Asla sıkıcı bir film değil. Bu filmi seyredip, büyüyünce pilot olmak istemeyecek az çocuk çıkar.
engin altan düzyatan ın binbaşı rolünde olduğunu gördükten sonra izlememeye karar verdiğim film. bu filmi çekenlerin hiçbiri ya askere gitmedi ya da hiç binbaşı görmedi. engin olsa olsa üsteğmen olur bu yaşta.
öncelikle şunu belirteyim aşk filmlerinden yalnızlığımı hissetmemek için kaçıyorum ve aşk meşk harici filmlere gitmeye bayılıyorum. lakin bu film hem hava kuvvetlerini işlemiş hem de duygusal bir ilişkiyi ele almış o yüzden
biraz şaşırdım ve ürktüm.
film gayet akıcı kesinlikle sıkılmıyorsunuz, özellikle havacılığa meraklı insanların ilgisini bir hayli çekecek tarzda. nasıl pilot olunur onun kısa bir özeti aslında.
duygusallık klasik türk filmlerinin vazgeçilmezi ve burada da kullanılmış bence yersiz.
hava kuvvetlerinin envanterindeki hemen hemen tüm uçaklar var lakin çok daha heyecanlandırıcı çekimler beklerdim . it dalaşı olsun , kokpit içi çekimler olsun malesef yok.
hava çekimleri gayet başarılı ve türünde bir ilk bu yüzden amerikan filmleri ile kıyaslamayın. genel olarak gidilir izlenilir bir film keşke duygusallık bu kadar yüklenmeyip,
daha atraksiyonlu sahneler olsaydı diyor ve teşekkür ediyoruz.
edit oyuncu hakkında : hande subaşı , tek kelime ile rezildi yemin ediyorum ne kadar duygusuz bir oyunculuk, cümleleri ise resmen gerçekçilikten uzak kitaptan okunur gibi.
ayrıca sevgilisi olmayanın bekleyeni olmazmış film öyle diyor. biraz abartılmış bunu da demeden geçemeyeceğim.
Ilk çıktığı gün izlememe rağmen ancak yazabildiğim film. Güzel film olmuş ancak bazı küçük hatalar var. Filmde dikkatimi çekenler ve genel olarak düşüncelerim şöyle;
(aklıma geldikçe de ekleyeceğim.)
* filmin başındaki hastane sahnesinde çağatay ulusoy'un kolunda kırmızı bir albay rütbesi var. Bir sahne sonrasında ise bu rütbe, kırmızı bir yarbay rütbesine dönüşmüş. Ondan bir sahne sonrasında ise, sancak devir-teslim töreninde çağatay ulusoy'un kolunda garip, çok daha farklı bir rütbe var. Yine özge özpirinçci'nin kolundaki rütbelerde de değişiklikler mevcut.
* yine hastane sahnesinde türk yıldızları pilotları ellerinde kask, altlarında g-suitle topluca hastane koridorlarında dolaşıyorlar. Sanıyorum hiçbir pilot hastaneye böyle gitmiyordur.
* çağatay ulusoy'un babası ölmüş. Engin altan düzyatan geliyor, kulağına bu konuda birkaç şey söyleyip uzaklaşıyor. Ulan öyle ayaküstü söylenir mi? Hadi söyledin ne öyle söyleyip kaçıyorsun adamın yanından. Yanlış.
* engin altan, öğrencisi çağatay ulusoy'a 'sen ilk ne uçurdun?' diye soruyor ve cevabı bilinceye kadar da uçuşa başlayamayacağını söylüyor. Cevap uçurtmaymış. Mesela ben hayatımda hiç uçurtma uçurmadım. O da benim gibi olsaydı hiç uçuşa başlayamayacaktı garibim. Hem engin altan onun ilk uçurtma uçurduğunu nerden biliyor? Saçma geldi.
* hande subaşı, sen niye fok balığı gibi konuşuyorsun kizim? Ayrıca hiçbir şeyden hoşnut olmayarak beni kendine daha da gıcık ettin.
* şu ismail filiz'e ağlamalı rol vermesinler hacı. Beceremiyor adam.
* filmin sonunda, f-4 pilotu olan kızımız özge özpirinçci, solo türk pilotluğuna seçiliyor. F-4'ten f-16'ya geçiş o kadar kolay mıdırki?
Verilmek istenen mesaj tam anlamıyla verilmiş filmde. Söylenmek istenenleri film boyunca siz anlıyorsunuz zaten. Çok başarılı bişey beklemiyodum ama umduğumdan iyi çıktı. En azından her filmde olması gerektiğine inanılan entrikalar araya tıkıştırılan aşksal şeyler filme baskın gelmiyordu. Oyunculuklar ise oldukça iyiydi. otur 100.
--spoiler--
bu filmin senaryosu türk hava kuvvetlerinin pilot olma sürecini; zorlukları ve güzellikleriyle ortaya konulmasını istemesi neticesinde hazırlanmış gibi duruyor.
film boyunca manzaralar şahsen beni mest etti. pilotluğun ne kadar zor olduğunu ama ne kadar da gurur verici bir şey olduğunu görmüş oldum. lakin ortaya bir film çıkacaksa senaryonun üzerinde biraz daha durulmalıydı diye düşünüyorum. sanki bir akıcılık sorunu vardı. filmin sonlarına doğru malum sahnede gayet heyecanlandık. buna benzer bir kaç sahne daha olmalıydı.
oyuncular hande subaşı dışında sırıtmıyordu ekranda. şahsen çok eleştirilen, oyunculuğu her daim yerin dibine batırılan çağatay ulusoy'u çok beğendim. adamın bu ikinci işi ama pek çok oyuncudan daha iyiydi. ayrıca öyle yakışıklı bir adam ki adeta ekranlar için yaratılmış.
özge özpirinççi'nin oyunculuğu da beni etkiledi. samimiydi, sıcaktı. bundan sonra kendisini takip edeceğim.
kısacası senaryodan çok fazla bir şey beklenmediği sürece izlenebilir bir film olmuş. çok ağır eleştirileri hakettiğini düşünmüyorum.
--spoiler--
vizyona girdiği gün, çok güvendiğim sözlük yazarlarının yorumlarını okumak için girdiğim, ama güvenimin boşa çıkmasını sağlayan filmdir.
seviyemiz çok düştü.
ülkede çekim için yeterli teknoloji bulunmadığından amerikadan getirilen özel çekim ekibiyle çekilen, top gun isimli filmle özdeşleştirilebilen, bir yandan ise türk hava yollarını tanıtan bir filmdir. deneyimli oyuncu kadrosu bulunmakla birlikte sırf çekim için amerikan ekibi kullanılıyor diye eleştirileri üzerine çeken bir filmdir. emeğe yazık lan! henüz teknik film çekmekte yeni olduğumuzdan ve filmlerde kan diye ketçap kullanmaktan yeni çıktığımızdan bu amerikalı ekibe ihtiyaç duymuş olabiliriz.