1.entry de bahsi gecen ayet aynen de orada aktarildigi sekildedir. önyargiyla,"delil melil yok" derken, orada yaptigimiz tüm aciklamalari bastan sona reddetmek, olsa olsa önyargi olur.
kuran´da "örülmüs yollardan olusan göge andolsun ki" diye bir ayet eger kuran insan yapisiysa, olmamaliydi. delil yokmus, nasil yok...bal gibi var iste. hayir, bir de bu yazili bi metin, ac kendin bak, olan bir seye acaba nasil "yok" diyebilir ki insan?...yapman gereken tek is, eline bir kuran alip zariyat suresini bulup, 7.ayeti okumak. bu seye benziyor.ingilizce de "stupid" diye bir kelimenin olmadigini iddia etmeye benziyor. sana birisi "öyle bir kelime yok" dese, ona sen ne dersin?...."kardesim" dersin "al eline ingilizce bir sözlük s harfinin icinde bak bakalim, var mi yok mu" dersin...
e var iste kardesim. sizin gönlünüz hos olcak diye, var olan birseyi yok mu kabul edelim yani?...sen inansan da var, inanmasan da...bu da böyle yani.
bizim 1.entry de yaptigimiz, orada gecen kelimeleri incelemekten ibarettir. ahanda kuran in orijinal metninde aynen "el hubuk" yani örgü kelimesi geciyor. ac bi telefon diyanete sor, bana inanmiyorsan.örgü nasildir, yünler birbirleriyle "carpismadan" birbirlerinin icinden gecerler. ve bu "gökteki yollar" bazinda olsa olsa yörüngeler demektir. dogrudur, bu bir yorumdur, ama kuran da da iste " günes sistemi vardir, günes sistemi samanyolu galaksisi icindedir, bunun disinda daha bir sürü galaksi vardir, galaksiler ici yörüngeler örgüye benzer o yüzden ben (allah) gökteki yollara andolsun, diye bir ayet göndermeyi uygun gördüm" seklinde yazili olsaydi, kuran in baska yerlerinde de söylendigi gibi "bu dünya bir imtihan yeri" falan olmazdi, öyle degil mi?...o zaman herkes s.ke s.ke müslüman olurdu. cünkü delil cok acik olmus olurdu. imtihan in yaniti tamamen acik olmasin diye kuran ayetleri bu sekilde gönderilmis. ben bunu böyle anlarim.
ama, tabii, sen inanmak istemezsen, inanma, ama lütfen gercekten yazili cizili bir seye de "yok öyle bir sey" deme. cünkü, "öyle bir sey" var.
inançlı insanların düşünmeyen, sorgulamayan beyni, dinin gerçekliğine nasıl inanabiliyorsun sorusuna bile metafizik olanı fizik ile kanıtlama yolu olarak Kuran ı işaret eder. Yine kanıtları ne dediği belli olmayan, sürekli tehditler yağdırıp, ''Biz demedik mi!'' ''Biz istersek olur'' ''Şüphe yok ki böyledir'' diyen bir kitap içinden kendi yorumları ile sunmaya çalıştıkları delillerdendir. Ayıp yahu, kimse demez mi madem biliniyordu bilim bunu sunmadan önce Kuran dan bunu siz bulup anlatsaydınız. Din ki geriletir bilimi, sonrada bilimin bulduğuna ortaklık etmeye çalışır.
allah'ın varlığına inanmak için delil aramaya ihtiyaç yoktur. varolan herşey onun eseridir. önemli olan nasıl baktığındır. kalbine ve gözüne perde indiren insan ancak onu hissedemez. onun mükemmelliklerini göremediği için delil arar. bakmayı bileceksin önce, sonra zaten delil aramaya bile gerek kalmaz. bu tamamen inanç meselesidir.
bahsi geçen olayı, bende; üstüme vazife olmadan atmosferden geçen 3g bantları olarak yorumladım mesela. yorumdan yoruma fark olması gayet normal. ama çok enteresan ayetler olduğu da bir gerçek.
bütün ekosistemdir Allah ın varlıgına delil. biraz belgesel izleyerek bilgi edinilebilr. Allah a inanmayanlar "ben Allah a inanmıyorum ama bir güc var" diyebilir en fazla. cünkü gercekten bir güc vardır. cünkü bu asla tesadüf olamaz.
hani derler ya en büyük delil dağlardır, taşlardır, bulutlardır diye;
işte onların hiç biri değil. en büyük delil dün gittiğim hayvanat bahçesinde gördüğüm 2 tane tavus kuşu. bi tanesi bembeyazdı, gelinlik giymiş gibi. çok asil duruyordu. sanki biri özenle giydirmiş, tüylerini bembeyaz yapmış, bir tane bile siyah nokta bulundurmadan. diğer tavus kuşu renkliydi. sanki bir ressam saatlerce çalışıp; çeşit çeşit desenler yapmış kuşun tüylerine. renklerinde ve şekillerinde bile mükemmel bir uyum vardı.
ama onlar yapay değildi işte. tavus kuşunun özünde, doğuştan var olan şeylerdi. ressamın biri gelip, onun tüyleri üzerinde uyumlu şekiller çizerek boyamadı onları.
haa sen inanmazsın, bu ne böyle delil mi olur dersin; sonuna kadar da saygı duyarım sana.
cafer-i sadık hazretlerine birgün sorarlar
-bize allah ın olduğunu ispatla.
--bunun ispatı karsında duruyor.benim
-nasıl yani?
--ben önceden yoktum.şimdi varım.demekki ben yaratıldım.kendi kendimi yaratamam çünki daha önceden yoktum.
der.
Rubin adında Avustralyalı bir çok zor günnlerin ardından bir dini inanç arayışı içine girer bazı müslümanlardan dinimiz hakkında belli bilgiler aldıktan sonra kuran-ı kerim i evine götürmek ister ve götürür. Sonrasını şu şekilde anlatır ;
Okumaya başladım. Şunun farkına vardım, hikaye okuyor gibi hissetmedim kendimi. Sanki biri bana emir veriyormuş gibi, biri yapmam gereken şeyleri söylüyormuş gibi hissettim.
Bir gece gerçekten ruhani bir ortam hazırlamaya karar verdim. Bir mum yaktım, pencereyi açtım, perdeleri açtım. Melbourne'de güzel bir yaz akşamıydı. Oturup düşünüyordum.
Bugün son olması lazım. Bu akşam o akşam. Bütün o ruhani ilmi delilleri inceledim, dağlar kadar... Bir emriyonunun oluşumu vs. Bütün bu muhteşem kanıtları gördüm fakat yine de bir kıvılcıma ihtiyacım vardı.
Sanki bir uçurumun ucundaydım. Atlamaya hazırdım. Fakat bir şeyin beni itmesi lazımdı.
işte oturdum orada. Çok sessizdi. Kuran okuyordum. Sonra durdum. Dedim ki: "Allah, bu benim beklediğim vakit. Şimdi islam'a katılmaya hazır olduğum vakit. Tek istediğim bir işaret, tek bir işaret. Çok büyük bir işaret olmasına gerek yok!
Mesela bir yıldırım düşmesi olabilir. Ya da evimin yarısının yere düşmesi gibi falan. Sadece küçük bir şey, sen yaparsın. Dünyayı sen yarattın hadi...
işte orada oturmuş, tamam şimdi hadi diyordum. Etrafa baktım hiçbir şey olmadı, kesinlikle bir şey olmadı açıkçası hayal kırıklığına uğradım.
işte orada oturdum ve 'Allah bu sana bir fırsat buradayım, bir yere gitmiyorum. Bir daha bu fırsatı vermeyeceğim. Belki çok meşguldün... Dünya'nın öbür tarafında hâlâ gündüz. Dünyada birçok olay oluyor. Belki bu defa bir arabanın egzozundan çıkan bir gürültü olabilir. Tamam evin yarısı yıkılmasın. Onu istemiyorum. Onu unutalım, belki bir kuş düşebilir içeriye, umurumda değil, ne olursa...'
Dedim ki, 'tamam hadi şimdi.'
Kesinlikle hiçbir şey olmadı. Yani aha şu oldu bile diyecek bir şey olmadı. Şu duvarda yeni bir çatlak olmuş olabilir diyebileceğim bir şey olmadı.
Kesinlikle hiçbir şey olmadı, gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. işte orada otururken 'işte buraya kadar son şansımdı islam ve ben onu bulamadım.'
Kur'an'ı tekrar elime aldım. En son okurken kaldığım sayfayı açtım. Bir sonraki sayfanın ilk ayeti "içinizde işaret arayanlar" diye başlıyordu.
"içinizde işaret arayanlar için size zaten yeteri kadar göstermedik mi?"
"Etrafınıza bakın, Güneş'e, Ay'a suya bakın, bunlar ilim insanları için işaretlerdir."
Bütün işaretler baştan beri etrafımdayken kendi işaretime karşı ne kadar kibirli olduğuma inanamadım. Bu dünyaya sahip olmamız, bu canlıların var olması bunlar bizim için işaretlerdir.
Ertesi gün karar verdim, bu kadar, Müslüman oluyordum. Altı ay kadar araştırmıştım. Camiye girdim ve kendi kendime işte buraya kadar dedim.
Şimdi şahadet getireceğim. Ne söyleyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Herhalde yatsı namazına yakındı. O da akşam 7-8 gibi bir şey yapar. içeri girdim inanamadım. Camide bine yakın insan vardı. "Ne kadar güçlü bir din" dedim. Meğer Ramazan"ın ilk günüymüş.
Ramazan Müslümanları! (Gülüyor)
işte orada oturdum. itiraf etmeliyim çok heyecanlıydım. Ayağa kalktım.
'Şu kelimeleri söylemen lazım şimdi' dendi.
"Eşhedu..." Bende "ne, eş ne dedim."
"ingilizce söyleyebilir miyim" dedim. "Önce Arapça söylemen lazım" dediler.
Herkes bana bakıyordu. Çok da korkmuştum. Ayağa kalktım kelimeleri söylemeye başlar başlamaz bütün korkum gitti.
Sanki beynimde bir soğuk su musluğunu açtı. Tertemiz hissettim.
Kelimeleri söyledim, sonra bu kadar arkadaşın gelip beni 'tekbir allahuekber' dedikten sonra öpüp kucaklamaya başlamalarını beklemiyordum. Hayatımda hiç o kadar kişi tarafından öpülmemiştim.
itiraf etmeliyim çok güzel bir gündü. O gün hiç sahip olamayacağım kadar kardeşim oldu!
bence sayılanların hepsi allah'ın varlığına olduğu kadar uçan spagetti canavasının varlığına da delil sayılabilir. veya baal'ın, ya da amon ra'nın, veyahut juju'nun. olabilir yani.
becerebiliyorsan bir bit böceğine bak. boyu 0.3mm.
1- buna kamera koy.hemde bir sürü.
2- hareket mekanızması koy
3- sindirim dolaşım üretim sistemi koy.
4- azda olsa irade koy.
5-insan denen zeka küpü bile 20 yaşında karıyı nasıl zikeceğini doğru düzgün bilmiyorken
45 günlük bit durmadan bacak omza yapıyor.