Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez...
Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. işte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar...
bunu çürütmek isteyenler çocuk kandırmacası gibi cümleler kurmaktadır. yok sütmüş, yok peynirmiş. bi kere ne peyniri o? ineğe ne oldu? peki ya çim?
bu şey gibi, komşu komşu huu huu diye başlayan ineğin dağa kaçma hikayesi vardı. onun gibi bir savunma. allah'In varlığını savunuyorsun ve bu kadar çocuksu cümleler kuruyorsun. inanılmaz ki bunu diyen adama.
kişinin kendi inancıdır. daha doğrusu inanmayacıdır. kimseye zorla kabul ettiremeyiz varlığını. zaten hepimiz kabul edip, tam tamına kulluk etseydik ne işimiz vardı dünyada değil mi?
bir astronot ve beyin cerrahı konusuyorlarmıs, astronot baslamıs anlatmaya.
-yıllardır uzaya cıkarım sürekli gökyüzündeyim dünyanın her yerini gezdim ama Allah' ı göremedim.
cerrah söyle demis,
-yıllardır onca doktor, avukat, mühendis ve astronotun beynini açtım hiç birinde akıl göremedim.
allah'ın yokluğu olmadığı hakkında kesin kanılar vardır. kahinatı yaratan ve bizlerin o'na karşı sorumlu olduğumuz gerçeği de vardır.
tanrı yaratır ve bizler ibadet ederiz, taparız..
yada ibadet etmeyiz, tapmayız, günahını cezasını çekeriz..
böyle olmasa idi ölmenin mantığı nerede kalırdı? öleceğiz, herkes ölecek ve bi şekilde biri yada birilerine hesap vereceğiz..
doğru olan biridir, yani tektir. tanrıdır, ilahtır, allahtır..
kanılardan bahsetmiştik.. tanrı kendisine inananlar için milyonlarca belirti saklamıştır zaten..
inanmayanlar için kahinata bakmak yeterlidir..
yıldızların, gezegende nasıl destek almadan durabildikleri?
güneşin dünyaya bir cm dahi yaklaşmasında dünyanın nasıl şekil değiştireceği?
dünyanın hatasız bir sistematik halinde çalışması.. bunların hepsi göstergedir..
hala inanmayana ne desek nafiledir..
allah varolmadığı için ateizmde bir ideoloji ya da inanç değil gerçek olmaktadır. ateizm ile karizma yapılamamasının nedeni, varolmayan bir şeyin yokluğuna saldırarak bir şey elde edilemeyeceği gerçeği yatar. bir insanın "tanrıya inanmıyorum" demesi ile "noel babaya inanmıyorum" demesi arasındaki fark barizdir.
eger bu onermeyi semavi dinler kapsaminda degerlendirecek olursak, onermenin dogrulugu ya da yanlisligi icin kanit aramanin ne kadar bos bir ugras oldugunu da gormus oluruz. inanmayan arkadaslardan sunu rica edecegim, bir an icin olaylara inanan insanin cercevesinden bakin. insanlarin dunyaya imtihan icin gonderildigini dusunun. inanacaklar mi, yoksa inanmayacaklar mi? simdi ortada bariz bir kanit olsa, imtihanin ne manasi kalir?
o'nu gormek isteyen icin etrafta milyonlarca kanit varken, gormek istemeyen icin bu kanitlar o'nun yoklugunun ispatidir. kisacasi, inanan inanir, inanmayan inanmaz.
allah kavramı bir zamanlar bilimde hakim olan "esir" kavramı ile aynı şeydir. 20.yy öncesi fiziğinde açıklanamayan şeylerin üzerine yorulduğu "esir maddesi" varsayımı 20.yy'ın başında einstein tarafından nasıl çöpe atıldıysa, günün birinde aynı şey allah varsayımı içinde geçerli olacaktır.
kesin olan bir şey varsa o da henüz kesin bir kanıt bulunamadığıdır. bu ne demektir?
noel baba ya da diş perisi ne kadar varsa allah da o kadar vardır. bilim böyle diyor.
duygularınızı gösteremezsiniz, allahı da gösteremezsiniz. duygularınız vardır o zaman allah da vardır derseniz müthiş yanlış bir analoji yapmış olursunuz. bir soyut kavramın var olması bütün soyut kavramların var olacağı anlamına gelmez. duyguların kaynağı somut ve elle tutulur olan beyindir. şimdi sizin yaptığınız analojiyi düzeltmek gerekirse, duygu soyut bir kavramdır, allah da soyut bir kavramdır. duygular insan beyninin ürünüdür o zaman allah da insan beyninin ürünüdür.
einstein "ben daha çok spinoza'nın panteistik -tanrı her yerdedir- anlayışına inanıyorum. ve bu bakış açıma da din diyorum; hem bilimle hem de rasyonel düşünceyle uyumlu bir din" de demistir. bu konunun gerizekalilik - ustunzekalilik baglaminda degerlendirilmesine ben de karsiyim. mesele inanma, inanmama meselesi. ama ornek verecegim diye de ucu acik cumleleri cimbizla ayiklamamak lazim.
--spoiler--
newton, allah ın varlıgına inanmam için baş parmagım yeterli demiş. ama o bir akıllı.
--spoiler--
newton yaşadığı dönem insanının ortalamasına göre zekidir, ama 16.yy da, yani o donemin bilimi ve bilgi birikiminin arasında yaşamıştır. günümüzde onun koyduğu mekanik yasaları fizik biliminin lisans düzeyinde bile okutulmamaktadır, hepsi lise ve ortaokul konuları olmayı aşamamaktadır. ardından ne dolaplar döndü bir bilseniz.
--spoiler--
siz bana aşkı gösterebilir misiniz?
siz bana sevgiyi gösterebilir misiniz?
siz bana nefreti gösterebilir misiniz?
siz bana tutkuyu gösterebilir misiniz?
siz bana acıyı gösterebilir misiniz?
siz bana annenizi kaybettiğinizde ki o üzüntüyü gösterebilir misiniz?
siz bana ruhu gösterebilir misiniz?
--spoiler--
aşk,sevgi,nefret,tutku,acı,üzüntü denilen şeyler hormon ve sinir aktivitelerinin insan beyninde eriştiği son noktanın, yaşamın insan zihninde yarattığı en komplike soyut unsurlardır. vucüttaki kimyasallardan bağımsız olgular değildir, hepsi maddidir.
ruh, ise beynin en üst ürünü olan düşünce ve duygu karmaşalarının ürünüdür. beyin öldüğünde ruh diye tabir edilen duygu ve düşüncelerimizde onunla beraber ortadan kalkar.yani maddi bir unsurun içerisinden -beyin- doğan üst etkinliklerdir, maddi dünyadan ayrı olarak varolabilen soyut şeyler değildir.
--spoiler--
'yoktan herşey nasıl var oldu o zaman' denilesi durumdur.
--spoiler--
madde(enerji) yoktan varolan bir şey değildir. bu olay şu ana kadar hiç bir şekilde gerçekleştirilememiştir. evrenin kökeni üzerine yapılan spekulasyonlar ise bigbang teorisini çarpıtmaktan ibarettir. bigbang teorisine göre evren yoktan varolmamış, bütün halinde çok sıcak ve yogun bir enerji(madde)nin patlamasından doğmuş, evrimleşmiş ve günümüzdeki halini almıştır. ama henüz kendisi bile teorik olmayı aşamayan büyük patlama görüşü sözde-bilim kaynaklarında yaratılışçı ahlaksızlar tarafından çarpıtılarak onu tevrat ve kuran'a göre yorumlamaya çabalamıştır.