allaha inanmıyorsan. gördüğün hiçbir şeye inanmıyorsun demektir. nasıl ki önümüzde duran bir elmanın var olduğunu elmaya çarpıp göze gelen ışınlar sayesinde anlayabiliyoruz bir tasarımcının varlığını da çevrmizde bulunan canlılara bakıp anlarız. hangisinin daha gerçek olduğunu belirleyen ölçüt önyargılarımız. yoksa allahın varlığı en az elmanın varlığı kadar kesin bir gerçektir.
Allahın varlığına inanmayanlar eğer beyinlerini kullanabılıyorlarsa belgeselleri acsınlar mesela çeşit çeşit tanınmadık hayvanlar var Allahın varlığına oradan bile kanıtlayabılırız. Ayrıca az bir spermden kopkoca ınsanın olduğu bile o kadar mucizevi bırseykı.
inanc denilen bir seyin oldugundan habersiz sozluk yazarlarinin beyanidir.
iddaa da su takim gol atar'a inaniyorsun, bu kiz benimle cikar'a inancin var, bu aksam eve giderim'e inancin var, allahin olmasina inancin yok!
Herkesin inanci farklidir, kimisi fillere inanir, kimisi allah'a, kimisi kendine...
Sonuc olarak gidip babana filan soylemelisin bu cumleyi o sana izah eder bence.
bu konu hakkında imam gazali'nin çok çalışması vardır. biz buna islami ilimde ''kelam'' ilmi diyoruz.
imam gazali, kelam ilminin akaid dalıyla uğraşmıştır. genel olarak, ''allah'ın varlığını ve birliğini kanıtlama sanatı'' olarak adlandırılabilir bu dal.
''şu kalemin bir ustası var, bu alemin de bir ustası olmalı'' önermesinden daha ileriye gidebilmek için çalışmalar yapmıştır; yunan felsefecilerin kitaplarını okumuş, farabi ve ibn sina'ya atar yapmış, ibn rüşd'e 'akıllı ol' demiş, nizamülmülk'ün medreselerinde baş hocalık yapmış ve hayatını bu problemi çözmeye adamıştır.
sonuç ne olmuş?
bir dersi sırasında sinir krizi geçirip, ''lanet olsun'' deyip hocalığı da felsefeyi de bırakmıştır.
daha sonra eserlerinde şöyle der gazali:
''tüm felsefe akımlarını, bunların delillerini, akli metodlarını ve temsilcilerini inceledim. tüm islami ilimlere vakıf oldum. fakat aklî bir prensip olarak, allah'ın varlığını kanıtlamaya muktedir olamadım. bu nedenledir ki, iman aklî değil, hissî bir meseledir.''
daha sonrası kendisi sufî bir yaşamda karar kılmış ve islam'daki sezgicilik akımının önderi olmuştur. bu daha sonra, henri bergson tarafından sahiplenilecek, gelecek kuşaklara 'entüisyonizm' olarak bir şekilde ''-izm''leştirelecek ve batılılar tarafından 'henri bergson kurmuş gibi' takdim edilecektir.
yıllar önce pasifik adalarında bulunan muntazam kesilmiş dev taş bloklar var. bunların ağırlıkları bin tonun üzerinde. modern bilim bu taşların buralara nasıl gelmiş olabileceğini açıklayamıyor. ama bu taşlara ''yok'' da diyemiyor. çünkü taşlar orada. bilim bunları görmezden geliyor...görünmeyene yok diyor; görüneni görmezden geliyor. bilime fazla sığınmayın. çünkü bilim kapitalist sistemin en güçlü çarkıdır.
bu bir inanç meselesi. inanmak zorunda değilsin, umulur ki gönül gözün açılırsa belki görebilirsin. şimdi, içinde yaşadığın dünya da dahil tüm evrene bir bak ve şaşmaz, aksamaz ve bozulmaz dizaynı, dengeyi ve mükemmelliği bir gözle. kendi bedenine bir bak ve hala tıbbın da teknolojinin de çözemediği küçük bir evren olan insan bedenini bir anlamaya çalış. şu an insanoğlunun binlerce yılda ancak oluşturabildiği bilimsel birikimlerle açıklamaya çalıştıklarının dünyayı, evreni, insanı ne kadar açıklayabildiğini gör. sonra da bir izah et bakalım, tüm bunlar bir sahibi olmadan nasıl oluyor?
başlığı açan ve savunan kişiler tevbe suresi 55. ayeti okuyun bir. Allah'ın varlığını görmek istiyorsanda etrafına bakabilirsin; acaba tek hücreli bir canlı nasıl bu hale geldi diye. ya da tek hücreli bir canlı bul ve onun insana, kuşa, ağaca dönüşmesini bekle ve Allah'ın varlığına ve bir'liğine inanan ben ve diğer insanlara göster...
allah'ın varlığının somut olarak parmakla gösterilmesini isteyen zihniyete ait söylemdir.
allah'ın 99 ismi vardır 99 ayrı sıfatı her biri insanoğlunun aslında hayatını nasıl yaşaması gerektiğini işaret eder. allah'ın varlığı, o sıfatlara sahip bir hayatı yaşamaktır.
bir diğer konu ise allah'ın varlığına inanmayan birisinin hala kanıt arayışı içerisinde olmasıdır ki ne desen olmayacağı için bu durum yontma taş devrindeki bir insana olay mahallinde bulunan parmak izini kanıt olarak sunmak gibidir.
adam 'parmak izi'nin ne olduğunu bilmiyor ki kanıt gösterelim.
Olmadigini dusundugunuz bir seyin yoklugunu ispat etmek icin bile ne kadar ugras verdiginiz inananlari guldurmektedir. Olmayan bi masa icin yok demek yeterlidir ornegin. Yok deyin gecin kardesim madem. Yoksa niye yokluguna kanit bulmak icin ugrasiyosunuz?
Biz inananlar icin her yerde gorulebilecek kanitlar var. Populerlige tapan toplumun bi kesimi gozlerini bu kadar yummasalar kanitlari elbette goreceklerdir.
