benim rüyamda elma yediğimi kanıtla, o zaman sen benim rüyamda elma yemediğimi kanıtla cümlesi kadar saçmadır..
din dediğin bilim değildir ve deneylerle kanıtlanamaz. inanmak isteyen hissettiklerine veya kendi cevaplarına göre inanırlar. bilimsel anlamda bir kanıt veya deney beklenmez zira öle bir kanıt olsa din olmaz bilim olurdu.
he bunları herhangi bir dine inanmayan biri olarak söylüyorum. kimse bir ateiste allahın olmadığını kanıtla diyemez, kimse de bir inanana allahın olduğunu kanıtla diyemez.
allah cc ı bulmak isteyen ne delili istiyor .kendine baksın .meniden geldiği hale baksın .
et parçasının bütün kameralardan daha gelişmiş olduğunu görmezmi
et parçasının çıkardığı sesleri duymazmı
aynı ağacın hep aynı meyveyi verdiğini görmezmi
o meyveye tadını rengini kokusunu veren laboratuvarı ağacın içine kim koydu
mısır daki leyleğin takvimimi var o mexsimde kalkıp türkiye ye geliyor
depreme neden olan fayları o derinliklere kim koydu
yapmayın sadece insafla bakın
o yüce yaratıcının varlığına milyarlarca delil varken yok diye delil aramayın
b u l a m a z s ı n ı z .
Görmek isteyene kanıt çok. Bak etrafına derim etrafındaki her şey allah diyor,
Sen inat edip yok allah yoktur dersen, kanıtları nasıl göreceksin dangalak.
Allah Vardır peygamber vardır kurana bakacak olursak hz.muhammed sallahu aleyhi vesellam in ayı ikiye böldüğü yazar ve bilim adamların aya baktıklarında ayın ortadan ikiye çatladıgını bulmuslardır !
bakınız şimdi mars a gittiniz. ve mars da bir çamaşır makinesi buldunuz. bunun kendi kendine rastlantısal bir şekilde oluştuğuna mı inanırsın yoksa orada da önceden bir insanın bulunduğuna mı ya da onu dünyadan birilerinin gönderdiğine mi inanırsın.
yahu bu aslında çok basit. ama ne kadar kızabilirim ki siz kurana imanla sarılmadıkça öğütlenmiş peygamberleri öğüt almadıkça kıbleye dönüp allahı zikretmedikçe . hidayet vermem vaadinin inatçısı olamam korkarım!
Gösteremezler efendim. Kendilerini savunmak için iki ayrı konu vardır birincisi mükemmel sandıkları evreni one koyarlar. Halbuki biraz baksalar evren karmaşa halinde, afetler, genetik hastalıklar, birbirlerini yemekle ya da kaçıp saklanmakla yaşamak zorunda olan canlılar, doğanın bir çok felaketi vardır. Hepsi mükemmel şeyleri görüp bunlara gözlerini kapatmistir. ikinci bir konu "allahin olduğuna somut bir kanıt olsaydı herkes inanirdi. Sen kendi amelinle inanmalisin gerçek iman ancak böyle olur" kusursuz mutlak bir tanrı varsa neden kendinden aciz canlılar yaratıp onlara hiç bir delil sunmadan sonsuz itaat etmesini ister.
kanıt istiyorsan kuran'ı oku denilesi iddadır. kuran'daki ayetlerin %80'i bilimle örtüşmektedir. daha da detayı için hem tıp hem bilim hem de din adamı olan dr zakir naik'in videolarını incelenebilir. kendisi sırf islami araştırmalar için bu ünvanları almak için çabalamıştır.
Birincisi: kimse allah in varligini kimseye kanitlamak zorunda degil. Kanitlama cabasi cok sacma cunku bu bir inanc.
Ikincisi: adamlar allah in kanitini istiyor. Siz kuran i kanit olarak gosteriyorsunuz da adam zaten ona inanmiyor. Komik duruma dusuyorsunuz.
Ucuncusu: evren tesadufen yaratilmis alamaz deyip allah i kanitlamaya calisiyorsunuz. Ama bu allah in kaniti degil bir yaraticinin kaniti oluyor. Bu sekilde ateizmi curutursunuz ama deist karsinda tokezlersiniz.
“Onlar öyle kimselerdir ki, hidayet karşılığında dalâleti (sapıklığı) satın almışlardır. Ticaretleri kendilerine bir kazanç sağlamadığı gibi, doğru yolu da bulamamışlardır.” (Bakara, 2/16)
Bu âyet-i kerimeden kulun, dalâlete kendi iradesiyle müşteri olduğunu açıkça anlıyoruz. Hidayet ve dalâletle ilgili âyetlerin her birinde bu hakikati görebiliriz. Bunlardan bir kısmını takdim edeyim:
“... Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/258)
“... Allah kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/264)
“... Allah fâsıklar topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Tevbe, 9/24)
Bu üç âyet-i kerimeden kalpte dalâlet yaratılmasının üç sebebini öğreniyoruz. Hepsi de insanın kendi iradesiyle ilgili: zulüm, inkâr ve fısk.
Kulun kendi cüz’î iradesini hayra yahut şerre yöneltmesi ile kalbinde hidayet yahut dalâlet yaratılıyor. Bu hakikati, hiçbir vesveseye fırsat vermeyecek kadar açıkça ders veren bir âyet-i kerime:
“Muhakkak ki, Allah, bir kavime verdiğini, onlar nefislerindekini bozmadıkça, değiştirmez.”(Ra’d, 13/11)