madde, zaman ve uzay üçgeni içine sıkıştırılmış insan beyanatı.
Eee rab, bilmiyor muydu bunların böyle saçmalayacağını. biliyordu tabi ve bu insancıkları madde evreninin tam ortasında sıkıştırdı.
allah maddeden, zamandan ve mekandan münezzehtir evladım.
madde evreni içindeki insan mantığı da, ancak madde ve zaman etrafında dönüp duracağından, o'nu kabullenmek dışında yapacağı her varsayım, saçmalamakttan öteye gitmeyecektir.
Paradoks saglaması ıcın sorulmus soru. Insan aklının sınırını zorlamanın otesıne varmıyor.
Allah yaratma vasfına sahıp tek mevkııde ıse o herseyı yaratmaya da vakıftır.
Kaldırmayacagı bır tasın varlıgı bu durumda mumkun degıldır. Sınırsız bır gucten bahsedıyorsan sınırlı bır hareketten bahsedemezsın.
taşı kaldırmak ne demektir? yerden teması kesmen veya kesmemen bir bütün içerisinde belli bir boyutta ne anlam ifade eder. kaldırılmaz taş diye bir şey yoktur.
Saçma ateist sorusu. Ateistler bu soruyu haklı çıkmak amacıyla değil, inanan insanların aklını çelmek için sormuşlardır. Allah' ın varlığı; bu soruyu soran güruhun ve dahi tüm insanların aklının yetmeyeceği bir olgudur. Zira Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Yani aynı anda, her yerdedir. Allah her yerdedir. Yoksa düşünsene bu soruyu soran şahsın zırvaladığı gibi olduğunu; o zaman Allah hangi olaya, hangi duaya yetişebilirdi? inandım deyip kapatmak lazım, zira aklımızın alamayacağı bir şeyi zorla kavramaya çalışmak güneşe çıplak gözle bakmak gibidir.
newton mekaniğinde bir top ikiye bölünmeden, aynı anda iki delikten asla geçemez. ama kuantum mekaniğinde bu mümkündür. belki aklın ilkelerinin değişmesi gerekmektedir.
buna benzer sorulardan biri de çook eskilerden kalma '' allah iğne deliğinden halat geçirebilir mi, ya da deve geçirebilir mi ama iğne büyümeden, deve küçülmeden '' şeklindeymiş.
bu soruları soranlar bilmiyorlar mı ki mümin insan allahı tanımış insandır. o sorulan fizik kanunlarına ters, ya da mantıksız sorular... fizik kanunlarını da, onlara bağlı mantığı da yaratan yine allahtır.
Yarata bilirdi ama ben bile kısıtlı beynimle bir olay düşündüm mesela.
Ağırlığı yer çekimi belirlemiyor mu kardeşim ? Kaldıramayacağı taşı yaratır, kaldırmak isteği zaman da önce yer çekimi sonra tekrardan taşı kaldırır dı. He ben de o an tanrının yerinde olsam bana bu soruyu soran adamın o kaldırdığım taşı götüne sokardım mesela.
ihtiyaç duyulmayan kavramla ilgili sorulmaya ihtiyaç duyulmaması gereken soru.
yemek yaparken , cinsel ilişkiye girerken , osururken ve pes oynarken tanrı sizi ne kadar ilgilendiriyorsa , başınıza iyi ve kötü şeyler geldiğinde de o kadar ilgilendirir. onu anmanız ancak bu güne dek edindiğiniz anlamsız alışkanlıklar bütünüdür. deprem olduğunda korkuyla yekinmeniz de böyle alışmanızdan ileri gelir.
anne ve babalarınızı mezara koyduğunuzda o gene sizi o kadar ilgilendirir aslında.
insana dair olmayan herşey insanı o kadar ilgilendirmeyenlerdir.
tanrının yetisini kaldırıp kaldıramayacağı bir taş yaratması ile ölçmeye kalkan, ancak görmediği sıtma mikrobu yüzünden günlerce yatak döşek kalabildiği halde acizliğine bok sürdürmeyen sivri zekalı seküler kişi söylemidir. allah öyle bir taşı yaratıp kaldırsa inanacak mısın? madem bu kadar aptalca bir sorunsal geliştirdin hadi bunu da cevapla... allah akıl versin size, başka ne denir ki.
Bu soruyu duyduğumuzda, Allah bizi böyle salakta yaratabilirdi diyip halimize binlerce kez şükredeceğimiz durumdur.
kpss mülakatlarında adam elemek için sorulan malca sorular: (bkz: denize peygamber ve Atatürk aynı anda düştü sen hangisini kurtarırsın çöz bakim hihi)
ancak içerisinde bulunduğumuz boyutta inandığımız kavramlar dahilinde sorabileceğimiz sorudur. çünkü maddeler ve kavramlar farklı boyutlarda farklı tepkimeler ve kavramların oluşmasına yol açar. örneğin, bizim bilincinde olduğumuz zaman kavramı kara delik içerisinde geçersizdir, aynı şekilde ağırlık kavramı içinde bu geçerlidir. tanrı bilinci bu boyutların üzerinde olduğu için sorduğumuz soru da içinde bulunduğumuz ve üç boyutlu kabul ettiğimiz evren içerisinde var olan kavramlar dahilinde ortaya çıkmıştır. inanlar aklın sınırı inanmayanlar ise aklın kat edeceği yol der buna, tanımı ne olursa olsun beyin denen organın aciz kaldığı gerçeğini değiştirmez. bu soruya mantıklı cevap verebilmek için tanrıya inanıyor olmak yada olmamak önemsizdir. önemli olan, acizliğimizin bilincinde olmaktır. kütle-hacim, uzayın bükülmesi ve oluşan enerjinin sonucu yeni zaman kavramları, uzaklık kavramları falan filan daha gider bu.
Is God willing to prevent evil, but not able?
Then he is not omnipotent.
Is he able, but not willing?
Then he is malevolent.
Is he both able and willing?
Then whence cometh evil?
Is he neither able nor willing?
Then why call him God?"
(bkz: epicurus)
şimdi imansız değilim ama böyle bir söz etmiş zamanında abimiz, adamı tökezletiyor.
Allah insanlara bir akıl sınırı çizmiştir ve bu akılı nasıl, hangi yöne kullanması gerektiğini gönderdiği peygamber ve kitaplar vasıtasıyla anlatmıştır. kendinizi bilgisayar programı olarak düşünün: sizi programlayan kişinin size çizdiği sınırların dışına çıkamazsınız. göreviniz ne ise ancak onu yapacak kadar zekâya, algoritmaya sahipsinizdir. Böyle paradoks sorularla imanınızı zedelemek yerine sizlere emredilenlere kulak kabartıp, harekete geçmek daha akılcı olacaktır.
Allah'ın varlığından şüphe eden bu şüphesiyle yaşasın varsın; karşısına çıkacağı günü bir yandan düşünsün: ya varsa?
inanan için zaten sıkıntı yok, inanmayan düşünsün.