bugün

habersizce ihanet etmektir,nefse uymaktır.
günah dolu bu vücut
neden doymak bilmez
aldatmak işkence
neden ölüm gelmez

elim kana bulanmış
ben ondan kaçtıkça

bu son olsun yüreğim huzur bulsun
daha fazla nefret edemem kendimden
yarınları öldürdüm.... nefterim kederimden

dedirtecek bir kandırmacadır.
(bkz: fiziksel aldatma)
insan kucultucu,gurur kirici bir harakettir. fakat bunun maalesef erkek ve kız aldatmasi diye (anlamsız cumle oldu evet) iki cesiti vardir.

bir kız size bunu yapabiliyorsa, muhtemelen beyninden silmistir. erkek yapiyorsa capkınlıktır, size olan sevgisinden bir azalma olmaz.

bu yuzden kadının aldatmasi, daha ahlakdısı, mantıkdısıdır.
Aslında insanın kendi içinde yaşadığı çelişkilerin, içten gelen dürtülerinin bir yanısması veya arayışlarının. Sorun olan şey bunun gizlilik arz etmesi ve/ veya "başkalarınca" onaylanmaması.
yalnızca cinsellik yönüyle değil aynı zamanda Ahmet Altan'ı bilinçaltını işleyişiyle de değerlendirilmesi gereken bir roman.
redd''in mutlu olmak için parçası her şeyi anlatır. aldatan insan gerçekten sevgiyi hak etmeyen insandır, anlamını bile bilmez. kaybediliş sayılmaz, kurtulduğuna kişi sevinmelidir. acısı çok büyüktür.. teninizin kirlendiğini hissedersiniz..
mutlu olmak için, sevmek için bilme hissetme...
ihmal sonucu oluşabilecek olaydır.

edit: siktir diyorum kendime!
ahmet altanın az gelişmiş beyinlerce kadınları ne kadar iyi anlıyor cümlesini kurmasına sebep olan vasat romanı. kundera girmeyen eve altan girer atasözünün sağlaması.
bitene kadar karin agritan, gerilim yasatan, bittiginde 'oh be kurtuldum!' dedirtip rahatlatan, ama aslinda bitmesini hic istemediginiz, buna ragmen buyuk bir istekle sona ulasmaya calistiginiz ahmet altan saheserlerinden biri.
aldanmaktır.
kadınlar için boşanma, erkekler için boşanmama nedeni.
aldatma, aldatılan kişinin -olmadığı halde- kendisini eksik hissetmesini sağlar. aldatma olayının eksiklik güzellik ya da fazlalıkla bir alakası yoktur. olmuştur öyledir. tek gecelikse hele belki nedeni bile yoktur? sevse bile aldatmaya meğilli bir çok insan vardır. ama aldatmadan önce tümevarsak mesela; ben ... seviyorum duyarsa çok üzülür. ben ... sevdiğime göre insan sevdiğini üzermi hiç?
sadece cinsellikle olmayabilen kandırma biçimi. hoşlanarak sohbet bile aldatmanın daniskası olabilir.
yapılan eylemin iki tarafında da bulunulmayası durumdur.
özellikle kadın ve erkeğin aldatmaya bakışları, aldatışları üzerine çok fazla yazıp, çiziliyor, çok fazla konuşma yapılıyor.

oysa erkekler ve kadınlar aldatma konusunda aynı şeyleri düşünüyor,
fakat insanlar kendi kendine karmaşıklaştırdığı dünyası içinde yaptığı her eyleme farklı - derin - bambaşka kulplar bulmakta hiç de zorlanmıyor.

"kadının aldatma sebepleri bellidir" diyor mesela, kimileri...
"erkeğin kaybedeceği çok bir şey yok aldattığında" da diyorlar...

ikisi de geçerli değil...

hiçbir zaman o kadar sabit ve belirli sebepler "o bana bunu etti bu bana şunu etti" sebepleri olmuyor temelde. sadece kadın için değil, erkek için de yok; fakat çoğu kabul etmez, bambaşka sebepler öne sürülebilir.

erkek ya da kadın'ın aldatışlarının yarattığı kayıptan bahsetmek için önce bir yatırım yaptıklarını kabul etmek lazım. yatırım da tek taraflı olacak bir şey değil hiçbir zaman.

maddi bir şeyden bahsetmiyorum bu arada yatırım ile.

emek, fedakarlık, özveri ve mücadelen bahsediyorum.

yani iki tarafın da bunları yapmadığı bir ilişki özünden hatalıdır. ilişki olduğu bile iddia edilemez çünkü tek taraflı yaşanmıştır.
"erkek anne şefkati arıyor önce, sonra sırf eğlence olsun diye, ya da şefkat aradığı sevgilisiyle karşılayamadığı ihtiyaçlarını tatmin etmek istiyor" diyorlar, böyle bir ayrım da olmaz.

erkek anne şefkati de arar, cinselliği de deliler gibi arzular. kadın da baba şefkati arar ve yetiştirilme tarzı ile herhangi bir şekilde baskılanmıyorsa eğer, cinselliği birinci plana getirmese de, içgüdüsel olarak arzular.

sonuçta "erkek" ve "kadın" bizi biz yapan cinsiyetlerimiz, cinselliğimiz, sevişmelerimiz.

eğer ben bir kadını/kızı çok seviyorsam, ona her şeyiyle sahip olmak isterim. eğer sadece kendisi dünyası ile alakalı bir tercihinden ötürü, "istememek" gibi, "kullanılacağını düşünmek" gibi bir çeşit güvensizlik, bir çeşit "bunalım" tavrı görürsem de zamanla ve hızlı bir şekilde soğurum. bu çoğu erkek için böyledir.

yani bu bağlamda "bazı ihtiyaçların karşılanamaması" gibi bir şey yoktur ve yanlıştır bence; o "ihtiyaç" iki taraf için de geçerlidir. yanlızca bir taraf -kız- bu ihtiyacı yok sayar ve ötekinden de bunu bekler.

bu, belki ileri bir tabir olacak ama, şuna benzetilebilir:
bir kör, gözleri sağlamdan gözlerini kullanmamasını isteyebilir mi?
burada körün, kendi tercihi ile kör olduğunu ve isterse gözlerini açabileceğini de varsayın ama.

bu, böyledir, bunu yapan bir kız baştan uzun soluklu bir ilişkiyi yaşayacak kadar erkeğine güvenemiyor ve "kadınlığını" kaybedeceği bir "meta" bir "saflık mertebesi" olarak görüyordur ki bu da düşünsel olarak bir geriliğe, eşya ile insanın denkleştirilmesine delalet eder.

yani elbette her insan kendi tercihlerini yapabilir, kendi bakış açısından olaylara bakabilir. fakat bu tercihler neticesinde karşısındaki insanın da kendi hislerine göre davranmasından başka bir şeyin beklenmesi de abestir.
bu konuda, yani aldatmak konusunda, kadınlar durumları basitleştirmeyi seviyor.
"ona eskisi gibi aşık değilim" diyor.
"artık tutku değil şefkat hissediyorum" diyor.
ya da "en başından beri sevmiyordum" diyor.

kadınlar basitleştirmeyi seviyor derken, "aslında mesele çok çetrefelli" demiyorum. mesele gerçekten çok basit. kadınlar gerçekten de genel olarak daha dürüst.

sıkılıyor! sevmiyor artık! heyecanı kalmamış! bu kadar. bitmiş, azalmış yani duyguları!

ama erkekler yetiştirilme şartlarından mıdır nedir bu meseleyi uzattıkça uzatıyor. aman efendim, aldattığı çok güzelmiş, baştan çıkmış; aman efendim aslında karısını da çok seviyormuş da işte... işte...

aldatmak için öncelikle sevginin bitmesi, azalması lazım.

"sevmiyorum" demeli yani, kadın gibi. "çok sevmiyorum" diyebilmeli.

ama bunlar bizim erkeğimize ve belki de dünyadaki çoğu erkeğe basit sebepler, kızsı tripler gibi geliyor. sevgiye ya da bu tarz hisli kelimelere temelde pek inanmıyoruz galiba.

o yüzden sebepleri zorlaştırıyoruz. derinleştiriyoruz.
aldatmakla ilgili herhangi bir şey, yani bunların hepsi, düşününce mantıklı gelmiyor da birileri anlatınca doğru geliyor.

misal, seven ama cinsellik için aldatan erkeği affedebilirsin. ama tabi bir de '' kontrolsüz güç güç değildir '' şeysi var ki, iş burada tıkanıyor. seni sevdiğini söyleyen bir adam, nasıl oluyor da gidip bir başkasına dokunabiliyor..

yine de cinsel olarak aldatmak duygusal olarak aldatmaya göre biraz daha tahammül edilebilir bir şey. sonuçta bir kadın istediği kadar ilişkilere ''almak-vermek'' münasebetiyle yaklaşmasın, erkeğin bazı ' ihtiyaçlarını ' karşılayamayabilir.

ayrıca, her ilişkide cinsellik olmak zorunda değildir. madem '' her şey zamanında '' nidaları atıyoruz, o vakit bunu da kabullenmeliyiz, taşlar bi yerine otursun hele. '' aa bak benim sevgilim var '' demek için , ya da eskiyeni unutmak için biriyle birlikte olmak da sonuçta bir aldatmadır.

duygusal olarak aldatmak ise en fenasıdır, en acıtanı. sevmiyorsan, başkalarını sevmek istiyorsan, o zaman bitti demeyi bilmelisin.

sırf macera olsun diye aldatan, zaten hiç sevmemiş demektir ki bu daha da kötüdür. *
sonucu ne olursa olsun, aynı hazan, aynı hüzün.

hele aldatılan için. şimdi burada '' giden değildir kalandır terk eden '' muhabbetine girmeye gerek yok. belki yaptıkları -daha ziyadesiyle yapmadıkları- aldatılmasına sebep olmuştur ama hiçbir şekilde kimse böyle bir cezalandırmayı hak etmemektedir.

insan istediği kadar birine söz versin, '' canın ne zaman sıkılırsa beni arayabilirsin, telefonum açık '' desin, ''iyi ki varsın'' yalanları söylesin, '' ben hep burdayım '' diye inandırabilsin.. sonuç hep aynı. herkes gidiyor.

aslına bakarsan, * dert bunlar değil. hani aşkın gözünün kör olduğu evre var ya -cicim ayları denilen- işte o evredeki tahammül sınırı ortadan kalktığında, her şeyi birbir görmeye başladığında, karşındaki için '' acaba beni, benim onu sevdiğim kadar seviyor mu? '' gibi bir düşünceye kapıldığın an bitiyor, soğumaya başlıyorsun.

düşünsene, * sana biri gelip sürekli '' neden eskisi gibi değiliz, artık beni sevmiyor musun? '' diye sorsa.. şüphesiz kabulleniş, aldırmadan bağra basışın bitip paranoid şizofreninin başladığı o an esas hiçbir şey eskisi gibi olamıyor.

hobaa , bir aldatış daha..

ya da aldanış mı demeli.

netice itibariyle karışık bir hede bu.

'' aşk bir kaza ve biz sağ kurtulduk.. ''

ama nasıl ?
*
kandırmak. her türlüsü.
yalan soylemekle başlar. sonrası mı (bkz: yeşilçam filmleri)
kendini kandırmak.
Aşka hiç yakışmayan fakat genellikle adı aşkla anılan tiksindirici eylem.
3 kişilik oyundur.
sebebi dikkat çekmek istemekse, aldatılandan çok aldatanı yoran, üzen eylem.

biri var. sevgilisini seviyor. ondan da ilgi sevgi görmek istiyor. ama sevgilisi ilgilenmiyor. belki hiç sevmiyor ya da yıllarla sevgisini unutmuş. ya da belki alışkanlık haline geldiği için devam ediyor ilişkiye, belki ayrılmayı göze alamadığı için, belki elindekiyle idare etmek için vs.

dikkat çekmek isteyen o kadar daralıyor ki sevdiği olmayan kişilerden gördüğü ilgi hoşuna gitmeye başlıyor. önce basit flört halleri, iltifatlar; cazibeye dayanamıyor. sonra düşünmeye başlıyor. belki tenine başkası dokunursa asıl dokunması gereken farkeder kıymetini, denemeye değmez mi?

ardından aldatma serüveni başlıyor. işe yarıyor mu bilmiyorum. onca zaman yanıbaşındaki insanla ilgilenmeyen kişi başkasının varlığıyla bir anda süper aşık olur mu? ya da nispet yapmak için sıkıldıkça başkasının kollarına koşan o zamandan sonra eski günlerine dönebilir mi? herşeyden önce güven?