akrepten daha sinsi ve tehlikeli olmaları.
bir yanlış yaptığınızda, düşmanlarınızdan çok onların bu duruma sevinecek olması.
olur da, bir konuda akrabalarınıza muhtaç olursanız, size sokaktaki herhangi birinden daha az yardım edecek olmaları. iyi bir şey başardığınızda bunu size layık görememeleri, b*k atmaları, kıskanmaları. mutluluğunuzla mutlu değil, mutsuz olmaları. tüm sülale bir araya geldiğinden (düğün, nişan, iftar vb.) türlü dedikoduların alıp yürümesi. akrabalarınızın hep birbirlerinin kuyularını kazmaları, birbirlerinin yüzlerine gülüp, arkalarından atıp tutmaları, birbirlerine sürekli alttan alttan laf sokmaya ve ezmeye çalışmaları, birbirlerinin aralarını bozmaları. ortada, herkesin bildiği ama kimsenin dile getiremediği karşılıklı çekememezlik, fesatlık, kıskançlık gibi şeylerin varolması.
dindar olmalarıdır, allah korusun. gençliğinizi yaşayamazsınız, asla. normal ailelerde erkeğin kız arkadaşı olması "koç be koç" şeklinde karşılanır; sizin kız arkadaşınız olursa yoldan çıkarsınız.
15 yaşına kadar sorun olmaz, kız arkadaşlarınızı annenize bile anlatabilirsiniz; eve getirmiyorsunuz ne de olsa. ama lise dönemi ve sonrasında aile de akrabalar da birdenbire değişiverir. gitar çalarsınız, serseri olursunuz. kızlarla güler fingirdeşirsiniz yoldan çıkar sapık olursunuz. sigara bira içersiniz; günah onlar, hem para yok. bilgisayara oturursunuz, sapık sitelere giriyorsunuzdur.
ebenin amı ali sami, ne yapayım lan ben? gençlikle alakası yoktur, ömür boyu nefret edilme potansiyeline sahip akrabalar mevcuttur. her gün "oralardan geldin evine iki adım yol, bize gelmiyosun ama, çok ayıp" diye aramalarına da aldırmıyorum. kakadır bu akrabalar, pistir.
her gördüklerinde "aaa maydonez senin boyun mu uzamış" demeleri kafî. boyum son 2 yıldır aynı fakat onlara göre her yıl bi' 5 cm uzuyorum. Allah sonumuzu hayır ede...
sanki herkes salak bir tek onlar zekilermiş gibi gözleriyle her şeyi tararken sanki çok normal bir şey yapıyormuş gibi davranmaları. bir kez eve/yazlığa kapak attılar mı bir türlü kendi evlerine dönmemeleri. her konuyla ilgili yorum yapabilecekleri sanrısında olmaları. 40 yıl görmeseniz bile sanki daha dün çay saati yapmış gibi yakın davranmaları.
burunlarının her işe yetecek kadar büyük oldukları zannı ile her işe sokmaları. anne tarafındaysalar babaya, baba tarafındaysalar anneye duydukları antipati ve bunu hissettiren davranışlar.
aynı zamanda mesleğinize bile karar vermek istemeleri. sonra da laf sokunca bozulmaları.
riyakarlık meselesine girmiyorum bile.
her ne kadar yüzünüze gülseler de kafaları her zaman fitne ile doludur.
hele de iyi kötü bir mal varlığınız varsa kendi haklarının olduğunu düşünür, salak saçma fikirlere kapılırlar.
boşuna dememişler... akraba = akbaba
akraba olmaları bile fazlasıyla nefrete sebeptir çoğu zaman. hayatınıza müdahele edercesine soru sormaları insanı bıktırır. bunlar nasıl benim akrabam yakınım dersiniz, peşinden lanetler ederek.
Perfect ve üzeri yavrularını kıyaslayacakları skala muamelesi yapmalarıdır.
+AAA sen ne kadar asabisin benim yavrucuğum hiç böyle değil ılımlıdır anlayışlıdır,
+AAA sen ne kadar huysuzsun benim yavrum hiç öyle değil çok olgundur hiç huysuzluk etmez,
+AAA sen ne memnuyetsizsin benim yavrum hiç öyle değil küçücük bir şeyden mutlu olur,
Uzar gider, embesil yavrularının kerametleri ama hep solda sıfır sen olursun ne keramattense....
--spoiler--
Diyalogüe I. - hoppala yarim yaz geldi....
Ailelerimizi genellikle beğenmeyiz..
Genellikle, ııyyy iğreençç tiksiinnçç... bizim için onlar nedir ki?
meçhul kardeşimin deyişiyle biraz yeşil, biraz insan...
Ve her şey o zoraki stres altında yaşanan, zaman zaman olan aile toplantılarında, akşam yemeklerinde gerçekleşir. Çekirdek aile olarak değil de, sıradan bir tv dizisi karşısında geniş aile olarak akşam yemeği yenir.. beyaz florasan bir lamba, mor örtülü koltuklar ve sandalyeler, minicik bir masa, etrafında dizili küçüklü büyüklü abiler ablalar...
Böyle durumlarda zaman zaman izleyici olmak için insanın kendisini yadsıması gerekiyor.
Ben kimimmm, bunlar kiimmm, burada ne yapıyorum, neresi burasııı, bla blaa...
Masanın altına yavaş yavaş kaydığınızı hissedersiniz. Elinizde, ağzınıza sokulmuş çorba kaşığı...sandalye küçülür, masa büyür.. salata uzaklaşır... sesler boğuklaşır...
işin ilginci... herkes ortaya konuşurken, boğuklaşan seslerin beyninizde yankılanmaya başlamasıyla aynı anda çıkan kuru gürültüleri çok net ayırt edersiniz...
+ Şimdi doğum günü pastalarını nasıl verirsen öyle yapıyorlar, çok güzel oluyor. ne istersen onu yapıyorlar...
- Hayır, yani iyi olmuş, sen iç gecenin bir vakti, sonra da eve gidip ilaç al üstüne.. iyi olmuş ölmüş...
x Çay koysana...
+ Tadı da güzel hem, geçen gün dedim onlara kötü oluyor kremayı koymayın diye..
x Şekeri unutma!
y Anneeğğ! şarj aletini nereye koydun?
+ Bunlar şimdi boncuk mu ? Çikolatadan mı yapıyorlar? du bakiim yeniyor mu?...
x Git bak lan içeri, annene ne soruyorsun!
+ Heee çikolataymış....
- Her şey bitti bir de Mısır çıktı başımıza....
y Annneeeeğğ! Hangi bavula koydun şarjı?
o Eee anlatsana okul nasıl gidiyor yiğen?
+ Bak frambuazlı ve kakaolu bir arada yapmışlar, nasıl oluyorsa artık. eskiden krema da koymazlardı araya. eşit yaymışlar şimdi. bir de çikolata parçaları var içinde gördün mü onları?
x Kanalı değiştirsenize ya! Bunu mu izleyeceğiz şimdi on saat?
y Anneeeeğğ!
x Ne var lan annene ses edip duruyon ! Kapat telefonu!
o Babana söyle seni bize de getirsin. Hiç amcayı ziyaret falan yok...
+ Fiyatları da yükselmiş yalnız eskiden bu kadar pahalı değildi pastalar. Noldu çikolata mı değerlendi, altın mı koyuyorlar içine.. yok yok... yine de tadı güzel... frambuazları da parça parça atmışlar hem, böyle geliyor ağzına hepsinin tadı ayrı ayrı.
- incir ister misin ? Malatya'dan getirdik.
y Iyyyy hiç sevmem incir! Annneeeeğğğ! bi gesseneee!
+ Aayyyy kocacıımmm bizim nişandaki pasta da çok güzeldi di miiii. tam bunun gibi değildi ama böyle çikolatalı yaptırmıştık....
Sabır güzel şeydir...
Hayatınızı adadığınız şeyleri ve kişileri, bazen babanızı paylaşmanız ve paylaşmayı bilmeniz de güzel bir şeydir...
Ömrünüz boyunca içtiğiniz en çorbadan bi'haber yapılmış çorbayı içerken yapanı mutlu etmeyi bilmeniz paylaşımdır... Güzeldir...
En sevdiğiniz sanatçılardan birisinin ölümüne üzülürken, birisinin çıkıp iyi olmuş oh demesine, en azından "ne?" dememeniz, yine sabırdır... güzeldir...
Dünyanın en önemli mevzusu olan pastanın, saatler süren mevzu bahsinin ardından, sizden patlamış mısır istenirse keyifli kalkar yaparsınız...
Dünyanın en önemli mevzusu patlamış mısırın yapılış şekilleri, damak tadı ve tercihen değişmekle birlikte, kalabalık kitleye yapıldığı dolaylarda anonim olmak zorunda kalırsınız. Güzel... sabırdır...
Altın sarısı mısırlar beyazlaşmaya başlarken tek tek patlamaya başlar... Sabırsız ve sürekli patlayan mısırlara bakarsınız...
Söz konusu mısır patlarken zaman, az önce akşam yemeği sofrasında olduğu üzere yine yavaşlar... sesler boğuklaşır ama birbirlerine karışırlar...
Mısırlar yavaşlar....
ya vaş lar.....
Hepsi teker teker kapağa çarparken kapağın neresine çarptığını izlersiniz...
Gülümsersiniz...
Sabredemeyenler bile sınırlarını aşmak için sabretmek zorundadır....
Gülümsersiniz... Ocağın altını yavaşça kısar...
Midesiz bir kadının koca yağ tulumunun içine gidecek, ve içerideki ezilmiş pasta ve çorbamsıyla karışacak mısırları son yolculuklarına uğurlamak için sofranın ortasına sunarsınız...
Müessesemizin ikramı olarak sabır ve hoşgörü ön planda tuttuğumuz önemli vizyonlarımızdan birisidir.
Mısırlar hızla tükenirken, gülümseyip sohbete katılın...
Yoksa bu akşam asla bitmeyecek....
bunların facebooka üye olup senin otuna bokna karışan türleri vardır ki evlerden ırak. geçen bir yazı yazdım duvarıma. altına yorum yapmış yengem. " biz seni oralara okumaya gönderdik aşık olasın diye değil." intihar sebebi.