Şimdi bu illerde çoğunluk olarak kürt halkı yaşamaktadır, seçimlerde chp kürtlerin oyuna talibim dediğinde pkk yaftası yapıştırıldı, halbuki akp chp'den daha çok kürtlerden oy almıştır, şimdi bizde akp'ye pkk yaftasımı yapıştıralım. Hayır bunu yapamayız, kimseyi ayrıştıramayız, lakin büyük şehirlerde chp kazanınca pkk ile iş birliği yaptı dedi, yazık.
Binali yıldırım abimiz kendisi kürt oylarına talibim dediğinde ona kimse birşey söylemedi.
Bu olaylar yüzünden 21 nisan 2019 yılında chp genel başkanı kemal kılıçtaroğlu gittiği şehit cenazesinde saldırıya uğradı, sorumluları şimdiki iç işleri bakanı (bkz: süleyman soylu) ve yandaşlarıdır.
Süleyman soylu chp'den hiç kimsenin şehit cenazesinde işi yoktur diye laflar edince, insanları galyana getirmiştir. iç işleri bakanın görevi vatan içinde huzur ve güveni sağlamaktır ama kendileri bunun tam tersini yapmakta insanları ayrıştırmakta ve ırkçılık yapmaktadır.
Sözüm o ki; akp chp'den daha fazla kürtlerden oy almıştır, helali hoş olsundur ama başlasıda alınca pkk'lı deme hakkı yoktur.
tarafını belli etmek için vurgulan kalıp hâline gelmiş tanımlama; akp diyorsanız “karşıt” ak parti diyorsanız “yandaş” olarak nitelenmeniz muhtemel.
işin tuhaf tarafı şu, hürriyet teranesi herkesin ağzında olmakla beraber başkasının özgür iradesi ile seçeceği herhangi bir parti yüzünden -chp’de olur, mhp’de olur- her biri diğerini ötekileştirmeye meyillidir, hatta meyilden öte bu hususta çoğu kimse pek gaddardır.
işte 100 küsur senede demokrasinin ne kadar içselleştirildiğine dâir içler acısı sosyolojik bir vaziyet.
bizde bir partiye oy vermek hâlen bir tarafın diğer tarafa atması icab eden bir tokat gibi idrak edilir; bu da tabiî bir vaziyettir; çünkü insanların-vatandaşın kendini iktidar üzerinde ifade edebileceği tek alan olarak orası bırakılmış, oraya hapsedilmiştir ve onun haricinde hiçbir yerde yaptırım gücü yoktur. geriye kalan herşey için ister beğendiği oy verdiği ister beğenmediği olsun onlar ne yaparsa ona tâbi olmak zorunluluğuna dâhildir.
bunun haricinde ne bir denetim mekanizması ne de yaptırım gücü olan bağımsız bir yapıyı ne gördüm ne duydum; ha, “yasama, yürütme ve yargı” tabi tabi... bu üçlünün bir de dördüncü kuvveti var, patron kimse onun borusu öter, yine vatandaşın, sıradan insanın değil...
ak parti öncesinde de çok farkı değildi, birbirimize kandırmaca yapmaya gerek yok yüz yüze bakıyoruz. tayyip erdoğan hiç olmazsa namuslu “başkan benim kardeşim” diyor; ne demişler giden ağamdı gelen paşam; biz hep maraba sayılacaksak ha akp ha ak parti...
herkese cumartesi pazari izinli yapsinlar... veya herkese haftada 2 gun izin zorunlulugu getirsinler. oyum size. memur insan da ozel sektor calisina insan degil mi.