Müthiş bir ülkeydik, komşuculuk vardı, saygı, sevgi herşey vardı. Ne olduysa bu siyasal islamcılar insanları kutuplaştırmayı başardı. Din, mezhep, kürt-türk, alevi-sunni gibi böle böle 2017’ye geldik. Şuan kimse yan komsusunu tanımıyor, selamlaşma sıfıra indi, herkes birbirine düşmanmış gibi yaşıyor ve bunları alkışlayan çomar sürüsü, arap artıklarının eseridir.
Her yer yamalıklı elbise giyen insanlarla doluydu.
Her gün ya da gün aşırı banyo yapma imkanın yoktu. Entel takılanlar banyo dışında saçlarını şampuanla yıkardı.
Yollarda bugünün onda biri kadar araba yoktu. Fiat tempra çıkınca biz onu kara şimşek olarak görüyorduk.
Hastanelerdeki koğuşlar, neyse! Fazla yazamayacağım. Sinirlendim. Adam olana bu kadar yeter.
" akp ülkeyi geliştiriyor ama şeriat" diyen gotü yapraklılara diyecek bir şey yok.
Misal, telekom bizimdi ama fakirdik. Telekom bizim değil, daha da fakiriz. ilaç ithalatı durur diye kaygılıyım. Yıllardır kullandığım sedergine artık gelmiyor. Eczacılar türkiye ilaç dağıtım şirketleri yahudi ortakların elinde kar marjı düşük ilaçları getirmiyor diyorlar bana. Annem ve babamın sürekli kullanması gereken bir sürü ithal ilaç var.
Siyasi ya da toplumsal değişimleri göz ardı ettiğimizde bana hep Toprak Ana adlı romanı hatırlatan dönemdir. Kıt kanaat ama daim mutlu. Daha sonra savaş başlar ve Maysalbek’i Ruslar alır, askere götürür ve bir daha gelmez. işte böyle bir şey.
televizyonunda siyasi skeçler oynanabilen, liderlerin seçim öncesi televizyonda birbirleriyle tartışabildikleri, "cumhurbaşkanına hakaret etti" diye binlerce kişinin kodese atılmadığı, yargının çok ama çok daha güvenilir olduğu, güçler ayrılığı prensibinin daha düzgün işlediği, basına baskıların çok daha sınırlı olduğu, eğitim sisteminde yobazların etkisinin daha az olduğu, baştakilerin bu kadar çok ve boş konuşmadığı, insanları birbirlerine düşürmek için bu kadar uğraşmadığı bir ülkeydi.
Akp kurulmadan önce camiler ibadete kapalıydı, hepsi ahır yapılmıştı, cuma namazına gitmek isteyenlere cehape zihniyeti tarafından eziyet ediliyordu, gözyaşları içinde abdest almaya çalışanlar, belden üstü çıplak deri pantolonlular tarafından kahkahalarla kırbaçlanıyordu, cenaze namazı bile yasaktı, musalla başında vals yaparlardı, ezan filan bilinmezdi, yeni doğan bebelerin kulağına arya okunurdu, oruç tutanlar zindana atılırdı, kurban bayramında boğa güreşine gidilirdi, ramazanlarda noel baba'nın eli öpülürdü, imam hatip liseleri yoktu, illa din adamı olmak isteyenler Heybeliada ruhban okuluna gidiyordu, henüz türgev yurtları açılmamıştı, zavallı öğrencilerimiz manastırlarda barınıyordu, teog sınavına girenler, zorla Aya Nikola kilisesine kaydediliyordu. Diyanet işleri başkanlığı yoktu, din işlerimiz ismet inönü döneminde Vatikan'a bağlıydı, bülent ecevit döneminde Fener Rum Patrikhanesi'ne devredilmişti. Üniversiteye sadece kaymak tabakanın, seçkincilerin, tuzu kuruların, belirli zümrelerin çocukları girebilirdi, Anadolu çocukları üniversiteye alınmazdı, Profesör Aziz Sancar mesela, Türkiye'de okula alınmadığı için liseyi Katar'da, üniversiteyi Suudi Arabistan'da okumuştu. Anadolu'nun bağrından çıkmış başbakanlarımız yoktu, genellikle Saksonyalı veya Edinburghluydular. Dindar cumhurbaşkanlarımız yoktu, öncekiler putperestti. TBMM yoktu, lordlar kamarası vardı, milletvekillerimiz kont, dük, markiz, düşes'ti. istanbul'un adı Konstantinopolis'ti, belediye başkanları bizans tekfuruydu, boğazda köprü yoktu, yüzerek geçiyorduk.