bugün

ağzı olan konuşursa olacağı budur dedirten herkes kendi kaderini yaşar yarimli şarkıyı aklıma getiren kapatma davası.
ülkeyi belirsizliğe götürecek süreci başlatan karardır.
vatana millete hayırlı olmasını dilemekten başka çare yok.
oy birligi ile iddianamenin kabul edilmesiyle ba$layan davadir.

(bkz: aklin yolu 1)
içinde bulunduğumuz toplumsal cinnet halini sona erdirecek sürecin ilk adımı.

ülkenin sahipsiz olmadığını gösteren kahraman yargıçları kutluyor, akp yağdanlıklarına sabırlar diliyorum.
iddianame abdullah gül dışındakiler için oy birliğiyle kabul edilmiştir. abdullah gül hakkında ise oy çokluğuyla kabul kararı çıkmıştır.
(bkz: türkiye yi kapatma davası)
(bkz: expo 2015 milano)
(bkz: tehlikenin farkında mısınız)
açılması için geç bile kalınmış davadır.
Yekta Güngör Özden'in ''bu ülkede en güvenebileceğimiz şey hukutur''vecizesini doğrular nitelikteki,olaydır.
anayasa mahkemesi tarafindan kabul edildigi haberi, hurriyet internet baskisinin en cok okunan haberler listesinde "timsah yutan piton patladi" haberinin ardinda ikinci sirada olan dava. bu bile halkimizin akp'yi nasil sevdiginin ve "sozumona demokrasi"ye nasil sahip ciktiginin gostergesidir. tayyip erdogan kendisine yapilan "halk destegine o kadar da guvenme. menderes asilirken mantar tabancasi bile patlatilmadi bu memlekette" uyariliraini dikkate alsa iyi olacak.

not: en cok okunan hebrler listesinin devamina goz atarsak:
3- "Sen ne g... karısın"
4- Dahi çocuktu hayat kadını oldu
5- Mahkemede Gül çatlağı

Gorulecegi uzere halkimiz cumhurbaskanimizin durumunun ne olacagina hulya avsar'in kime ne dediginden ve bir fahisenin hayat hikayesinden daha az onem veriyor.
bazılarına anayasa kitaplarında cumhurbaşkanının vatana ihanet haricinde yargılanamayacağı belirtilmiş olmasına rağmen cumhurbaşkanının da yargılanacağıdava olara tarihe geçmiş sayılan davadır.

evet hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi bile bilir dava açılamayaağını ama şunu da bilir ceza davası açılamaz. yanı sıra şnu da bilmelidir anayasa mahkemesinin gördüğü bu dava bir ceza davası değildir. şunu da bilir 5 yıl siyasi yasaklılık bir ceza değildir. daha başka neyi bilir, anayasa mahkemesi daha önceki bir çok kararında siyasi parti kapatmasında cmk uygulansa da bunun bir tedbir davası olduğunu, yasaklıların tedbiren yasaklandığını söylediğini bilir.

en fazla bilmesi gereken şey ise milletvekili dokunulmazlığı hakkında genişçe bir madde yazılan ve bu konuda ayrıca çarşaf çarşaf kanun maddeleri bulunan milletvekili dokunulmazlığı varken neden cumhurbaşkanı dokunulmazlığı diye bir madde bulunmadığını, ya da en azından cumhurbaşkanının milletvekili dokunulmazlığına sahip ollduğunun belirtilmediğidir.

yani cumhurbaşkanının dokunulmaz olduğunu ceza davaları açısından bile beirten bir anayasa maddesi yoktur, evet ceza davaları için mefhum u muhalifinden 105. madde bir dokunulmazlık getirmektedir görüşü anayasa hukukçuları tarafından tartışılsa da kabul görmektedir, ancak hukuk davalarında ve böyle kategorize edilemeyen davalarda ne milletvekili dokunulmazlığı kalmaktadır, ne başbakan dokunulmazlığı, ne bakan dokunulmazlığı ne de cumhurbaşkanı dokunulmazlığı.

tekrar etmek gerekirse bu bir ceza davası değildir, cumhurbaşkanlığının dokunulmazlığı ise tartışılsa bile ceza davaları içindir.

ülkemizde ceza davaları haricinde davalarda davacı olabilip de davalı olamayan kimse bulunmamaktadır, buna cumhurbaşkanı da dahildir.
nedense en çok ab'yi paniğe sürüklemiştir. ne güzel ne deseler yapan bir parti vardı. giderse napacağız korkusu başladı sanırım.
baştan beri süregelen bir tartışma var, demokrasi, bu durum demokrasiye uygun mudur?
bu konu o kadar basit ki aslında. şöyle ki; demokratik olalım akp devam etsin dersek, zaten çok geç olmadan, demokrasinin yerinde yeller esecek, o zaman keşke ülkede yarım yamalak da olsa bir demokrasi olsa da ihlal etsek diyeceğiz.
onun yerine biraz ihlal edelim de yarım yamalak da olsa demokrasi ülkede varolmaya devam etsin.
akp'nin demokrasiye düşman bir parti olmadığını düşünenler uykularına devam edebilirler.
uyandığında tayyip ananınıza alıp gitmeniz gerektiğini söylerse ağlamayın sonra.
anayasada cumhurbaşkanı sadece, ilk bakışta anlama özürlü olanlar için: s a d e c e, vatana ihanet suçundan yargılanır maddesi varken anayasa mahkemesi, yani kararlarını anayasaya göre almasını en azından isminden bekleyeceğimiz mahkeme abdullah gül'ü iddianameden çıkarmamış, davaya dahil etmiştir.

kendi kuralını ihlal eden bir bilgisayar programına ne kadar güvenilirse türk hukukuna da o kadar güvenilir ama bazıları kendi istedikleri kararı verdi diye türk hukukunu bir anda en güvenilir kurum anketinde en üst sıraya koyuvermiştir.

daha kendi kanununa uygun karar verme samimiyetinde olamayan bir hukuk, tabi ki sizin samimiyetsizliğiniz oranında size güzel ve güvenilir gelecektir.

mavi ekran verme müptelası beyinlerin mavi ekran veren hukuku, demokrasisi, ekonomisi. ben değilsem bile evet siz böyle bir ülkeye layıksınız (pardon laiksiniz mi deniliyordu yoksa?)
turkiyede acikca bir oyun oynandiginin gostergesi olan davadir. birilerinin kuyruguna basinca cikisida apayri bir olaydir. (bkz: ergenokon cetesi)
eğer cumhurbaşkanı olan gül'ün yargılanması bu kadar sorun olacaksa o yargılanabileceği tek maddeden de yargılanabilir. mümkündür, yapmıştır. cumhuriyetin sonu gelmiştir diye yırtınırken çok vatansever bir ifadede olduğunu sanmıyorum.
yüksek kulelerde ikamet eden yüksek yargı üyelerinin günün birinde türk halkına kapatma davası açabileceği şeklinde endişeleri üreten kapatma davasıdır.
akp'nin ne kadar iyi bir parti olduğu tartışılır. lakin gözardı etmememiz gereken bir gerçek vardır ki en kocamanından karşımızda durmaktadır. dünya ekonomik krize giderken, hatta bugün en gelişmiş ülkelerden biri olarak karşımıza çıkan amerika bile bundan nasibini alırken, dışarıya bağlı bir ülke olan türkiye bu davayla ateşin içine girmiştir demekten kendimi alamıyorum maalesef.

ha bir de, üzülsem de bu partinin kapatılmayacağını bilmekteyim. anayasa'yı değiştirip bunu cumhurbaşkanına onaylatırlarsa, -ki eminim cumhurbaşkanımız da onaylar bu değişikliği- parti kapatma konusu sonsuza dek kapatılacak ne yazık ki.

yanılmayı çok isterim..
anayasanın cumhurbaşkanının yargılanması konusundaki düzenlemesini yanlış taraftan algılayanların "vay efendim abdullah gül nasıl yargılanır" gibisinden feveran açıklamalar yaptığı davadır.

e be dick -alm. kalın- kafalı, soralım sana cumhurbaşkanı'nın dokunulmazlığı var mı? sen hemen atlarsın "yok" e be dick kafalı dokunulmazlık nedir? örneğin, abdullah gül milletvekili iken hani şu erbakan hocanızın kayıp trilyon davasında sanıkken, abdullah gül'ün dosyası ayrılmıştır çünkü, abdulah gül milletvekiliydi ve dokunulmazlığın düzenlendiği yasaya göre de bu davadan yargılanamazdı.

cumhurbaşkanı tam sorumsuzdur. yaptığı işlemler konusunda tam sorumsuzdur ve yaptığı işlemler konusunda sadece ve sadece vatana ihanet kousunda yargılanabilir. yani bu "vatana ihanet" istisnası olayı görev yaptığı süre içindeki eylem ve söylemlerinden ibarettir, burada anlatılmak istenen "cummhurbaşkanı" sıfatıyla yaptığı işlemlerdir -bak çok ayrıntılı anlatıyorum iyi anla-. yani, özel yaşamında örneğin ölümlü bir trafik kazasında 8/8 suçlu bulundu, cumhurbaşkanı yargılanır. cumhurbaşkanı olmadan önce işlediği suçlardan dolayı yargılanır.

ama dick -alm. kalın- kafalı tatlısu demokratı bunu anlamaz. mesela aynı dick -alm. kalın- kafalı abdullah gül'ün cumhurbaşkanı olduktan sonra kayıp trilyon davasında yargılanmasının devam ettiinin ve ankara asliye hukuk mahkemesi'nin abdullah gül'ün bu davada sorumluluğunun bulunmadığına hükmettiğini de bilmez. sorsan bu dick -alm. kalın- kafalılara "benim cumhurbaşkanım, benim iradem" der, ama abdullah gül'ün cumhurbaşkanı olduktan sonra yargılandığından bihaberdir.

ayrıca, haşim kılıç gibi muhafazakar kimlikli bir anayasa mahkemesi başkanı'nın da "evet" oyu kullandığı ve "oy birliği" ile kabul edilen bir dava için hala çıkıp panik halinde "demokrasi, millet iradesi" türünden popülist söylemlerle eleştirmek en basitinden başlı başına bir demokrasi faciasıdır. -eleştirmek değildir facia olan, popülist söylemlerle eleştirmek faciadır-

bu arada, hükümetteki şu anda en aklı başında, en aklı selim kişi hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı cemil çiçek'tir. eğer hükümet üyeleri cemil çiçek'in 10'da 1'i ciddiyetle soğuk kanlı açıklamalar yapsaydı, hükümet herkesin takdirini kazanır, bugünkü kaotik ortama da gelinmezdi. eğer akp temizse ve yaptığı eylemlerin siyasi partiler kanunu ve anayasa'ya aykırılık teşkil etmediğine inanıyorsa çıkar "yargı süreci işlemektedir, biz gereken savunmamızı yapacağız, biz kendimizden eminiz" türünden açıklamalar yapılır. "eğer türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız" "uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece" "beraber ıslandık yağan yağmurda, bana her şey sizi hatırlatıyor" "halka hizmet, hakk'a hizmettir" modunda popülizmin dibine vuran, mağduriyet edebiyatıyla mazlum rolü oynamak komik durmakta.
davayla ilgili daha doğrusu darbeyle ilgili en güzel manşeti taraf gazetesinin attığı vahim olay.

"bu topraklarda bu adla anılan vakanın gerici bir ayaklanma değil darbe olduğunu 100 yıl sonra öğrendik.dün "irtica geliyor" diye atılan yeni adımın başka bir darbe olduğunu ise bugünden biliyoruz."

(bkz: 31 mart vakası)

bu ülkede böylesine cesur yayın yapabilen gazetelerin olması gurur verici gerçekten.tabi sonları nokta dergisi gibi olmaz umarım.ama türkiye burası her türlü çirkefliğin yapıldığı bir ülke.

http://gazete.netgazete.c...ShowPaper.aspx?news=taraf
açılabilecek birşeydir. yok iktidar partisine, yok %47 oyu olan partiye dava açılamaz diye bir kural mı vardır? (bu şekilde karşı çıkanlar komik duruma düşmüşlerdir)...yoktur.

akp'nin gidip kendini savunması gerekir. çünkü bazılarının sandığı gibi yargı keyfine göre karar veremez, verirse o karara itiraz edilir bunun yüksek mahkemesi temyizi avrupa insan hakları mahkemesi falan vardır (hani türkiye bir bakan eşi* tarafından türban nedeniyle şikayet edilmişti de ülkemiz temize çıkmıştı ya) uygulanamaz.

haa bazı savcılar keyfine göre dava mı açıyor diyorsunuz? evet olabilir. ama hükmü verecek olan hakimdir ve bu hüküm kanunen desteklenmesi gereken bir sonuçtur, yoksa hakimin kendi kişisel tasarrufu değil. bu nedenle akp'ye kapatma davası açılmasını olgunlukla karşılaması gerekir herkesin.

ayrıca neden açılmıştır bu dava? özetle laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu için. peki bu davayı açan arkadaş diyelim ki akp'ye gıcık. uyduruyor da uyduruyor. akp laikliği çok benimsemiş bir partiymiş de bu adam sallamış 700 sayfa mı ne iddianame zıçmış. e peki dostum ne bu feryat figan? madem uyduruk bu gerekçeler, çıkarsn aslanlar gibi savunursun kendini. işte bu noktada olay kopuyor, çünkü dava t.c.kanunlarına uygun, haklı olabilir ve akp için kaybedilecek bir dava durumundadır. feryat figan bundan! ab'den abd'den, taraf, star ve bilumum zıçık medyadan yardım isteniyor, ülke ayağa kaldırılıyor.

anlamak istemeyenler van üniversitesi rektörü davasını hatırlasın. bakın orada büyük eziyet çeken bir yücel rektör vardı; dava açıldı şahsına yöneltilen suçların toplamı 3000 yıldan fazla idi. içeride yattı, kimseyle görüştürülmedi, yardımcısı dayanamadı, intihar etti. sonuç ne oldu? yargı taraflı ise hadi bakayım mahkum etselerdi. olmadı, çünkü; suç sabit olmalıdır ve verilen hükmün kanuni dayanağı olmalıdır. bu aylarca eziyet çeken rektör beraat etti efendiler! yardımcısı da pisi pisine öldüğüyle kaldı. bunun günahı kimin boynunadır şu an acaba ey din kardeşlerim, söyleyin; başı açık gezmek mi günahtır daha çok yoksa birine bile bile eziyet etmek mi?
(herkes biliyordu, suçu, van üniversitesinde tarikatlaşmaya karşı yürüttüğü kişisel direnişti bu eziyet kendisine ondan çektirildi ama hüküm giymedi ve haklarına tekrar kavuştu)

şimdi ergenekon diye bir ''rivayet'' dolayısıyla akp karşıtları sorgulanıyor, tutuklanıyor. ama akp karşıtı diye tutuklanan bu şahısların (hani oraya buraya bomba koyanları demiyorum) hiçbiri hüküm giymeyecek, göreceksiniz.

dava açılmasıyla hüküm giyilmesi arasındaki farkı ve haklı dava ile haksız dava arasındaki ''hüküm giyme'' farkını umarım iyi örneklerle açıklayabilmişimdir. bu davaya isyan, mevcut kanunlara göre hüküm ihtimalinin fazla olmasındandır.
parti kapatılır yalnız beni öncelikle yargının siyasallaşmadığına ikna etmeleri gerekir. şemdinli savcısı mesleğinden olurken, mesleğinden olması yetmemiş gibi hayatı karartılırken nerdeydiniz yargı bağımsızdır diyenler. bana bunun yanıtını verin, yargının siyallaşmadığına ikna edin beni elele kapatalım akp yi. hayır şunu hiç mi düşünmüyorlar doğuda oyların %95 ini alan iki partiyi kapatırsanız bu insanların zaten devlete güvenmediği ortamda demokrasiye inancını tamamen yokedersiniz. sonra da terörizm var hadi savaşalım. devletin 3 ayağı-laiklik, demokrasi, hukuk- da kırılma noktasına gelmiştir. devlet yıpratılmıştır. dtp nin karşısına doğuda mhpyi mi çıkaracaklar yoksa orda miting bile yapmayan chpyi mi. bunların amacı devleti bölelim küçük de olsa bizim olsun iktidar bizde olsun. Türkiyenin tek sorunu meclis de muhalefet olmamasıdır.
hayırlı bir haber.

halk tarafından %90 civarında bir oy olarak onaylanmış 80 anayasasının tezahürüdür. bu kadar zaman geçmiş, tayyip efendiler 6 senedir anayasa'da bir değişiklik yapacağına kafasına türban geçirmiş...

yargının eleştirilmesine şaşıyorum. ortada bir iddianame yok henüz; okuyabilmiş değiliz. öyle avrupa birliği komitelerinden, gurbette siyaset yaptığını sanan, arkasını ordaki burdaki cemaatlerdeki türklere dayamış kişilerin yaptıkları yorumlar da yersiz ve yetersiz.

sonuçta dava var mı, var. karar verilecektir.

refleksif bir olaydır. refleksin geç ortaya çıkması tartışabilir ama, evet evet, bu pek mümkündür.
vergi vermek gibi kutsal bir vatandaşlık görevidir. açmak yetmez kapatmakta gerekir. davayı değil partiyi.
bu kapatma davası bir ortaoyunundan farksızdır.lakin şöyle açıklamak gerekirse ;

1- sigorta yasası yüzünden halk sosyal bir patlamaya doğru gitmeye başlamıştı ve emek platformu türkiye çapında grev kararı almıştı. gündem bir anda değiştirildi. *
2- yerel seçimlerin arifesinde olması ile birlikte mazlum rolüne iyi alışmış olan akp ekmeğine iyice yağ sürmüştür.
3- bu davanın sonucunda bence akp kapatılsa dahi erdoğan ve arkadaşlarında yasak çıkmayacaktır. bu durumda kapatma bir işe yaramayacaktır. * *
http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=142255
hukuk tarihinde kült bir mizah malzemesi haline gelecek argümanlarla dolu kapatma davası. gerekçeler arasında yer alan panolarda mayo yasağı iddiası, bülent arınç'ın "laiklik yeniden tanımlanmalıdır." sözü, başbakan'ın "başörtüsünün dinde olup olmadığına aihm değil, ulema karar verir." sözü gibi ıvır zıvırlar var. gerekçeler arasında akp'nin "başörtülülere eğitim özgürlüğü"nü savunması da var. hadi o zaman başörtülülerin eğitim özgürlüğünü savunan ödp, mhp, bbp, sdp, ldp gibi vesair partiyi de kapatalım. yargı mensupları kusura bakmasın ama, bu gerekçeler, genç siviller'in hazırladığı ironik bir metin olan "akp kapatılsın, halı saha yapılsın" bildirisine benziyor. tek farkı, bunun ciddi ciddi yazılmış olması!
kapatma davasının ve ardından gelecek muhtemel parti kapatmanın demokrasinin kendisini koruması olduğunu söylemek ayrı bir komedidir. zira yargımızın, bürokrasimizin 24 saat demokrasiyi korumaya çalışması gibi bir durum varsa, o halde ahiret sorularını soralım onlara: şemdinli bombacılarını beraat ettiren, ferhat sarıkaya'yı malum sebeplerden ötürü görevden alan, 12 yaşındaki çocuğu terörist diye öldürene dokunmayan; darbecileri yargılamayan, yargılamaya çalışanı alaşağı edenlerin neresi demokrasi korumaya çalışıyordu? bırakın allahaşkına yahu, adamlar kendisi bile itiraf ediyor, "devletin çıkarları olduğunda hukuk mukuk tanımam." diye...
ahmet altan bugünkü yazısında pankartta kürtçe "êdi bes e" (artık yeter) yazılmasının yasaklanmasını eleştirirken, asıl meselenin ülkeye egemen olan sorun çözmeyi sürekli didişmek, yasaklamak "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye babalanmak zanneden zihniyet olduğunu söylüyordu. aynı zihniyet, şimdi de "benim kim olduğumu biliyor musun?" diye babalanarak, siyaseti hizaya getirmeye çalışıyor. kapatın beyler, kapatın, bir gün belki chp'nin iktidara gelip (ah şu deniz baykal da olmasa!) tek parti dönemi asr-ı saadet yıllarını yaşadığımızı görürüz bir gün... neydi o günler, köy enstitüleri vardı, aydınlanıyorduk hepimiz, pırıl pırıl oluyorduk... ah ah...