--- alıntı -----
MECiDiYEKÖY'de 10 işçinin hayatını kaybettiği kaza, devlet eliyle yaratılan bir vurgun düzeninin daha gözler önüne serilmesine vesile oldu.
TOKi bu işte de başrol oynuyor.
Hatırlayacaksınız kazanın meydana geldiği inşaatın yapı denetiminden TOKi'nin sorumlu olduğunu belirten tabela inşaatın kapısında asılı olarak bulunuyordu.
Ancak kazadan sonra yapılan açıklamada öğrendik ki TOKi, gelir paylaşımı modeliyle yaptırdığı bu işten, sahibi olduğu arsayı Torunlar'a devrederek çekilmiş.
Buna neden gerek duyuldu, bu bilgi o vakit kamuoyundan neden saklandı, bilmiyoruz.
Belki devletin "kupon arazi sorumlusu" biliyordur!
TOKi'de bu işlerden sorumlu bürokratı telefonda nasıl fırçaladığını unutmayalım!
TOKi'nin 2013 yılında devrettiği arsanın tapusu ise Torunlar üzerine aktarılmamış.
Nasıl bir işse parayı verip arsayı almışlar ama tapudaki devir işini ihmal etmişler.
Belli ki TOKi'nin de işi çokmuş, onlar da "Yahu sattığımız arsanın tapusunu hâlâ devredemedik, bu ne iş" dememişler.
Çünkü bu işlemin yapılmamış olmasının Torunlar isimli şirkete sağladığı avantaj yıllık 2 milyon liraya yakın.
Bu kaza olmasaydı, kuşku duymayın ki inşaat tamamıyla bitip kat mülkiyetine geçilene kadar da bu devir işlemi yapılmayacak, kimse tarafından da takip edilmeyecekti ki Torunlar vergi bağışıklığına sahipmiş gibi yaşayabilsinler.
Ortaya çıkıyor ki TOKi hükümete yakın şirketler ile böyle ortaklıklar kuruyor ve onlara hem yapı denetimi muafiyeti hem de vergi avanta-j-ları sağlıyor.
Başbakan Davutoğlu, hükümet programını açıklarken her türlü şaibeli işin üzerine gideceğini de söylemişti.
Şimdi bir araştırılsın bakalım:
TOKi neden tapuyu zamanında devretmedi, bu işten Torunlar ne kadar avantaj sağladı, arada bal tutan parmağını yalayan da oldu mu?
--- alıntı ----- http://sosyal.hurriyet.co...zhepci-politikanin-bedeli
--- alıntı ----
Başbakan cumhurbaşkanı olunca jöleliyi de cumhurbaşkanı danışmanlığına taşıdı. Cumhurbaşkanı danışmanı Yiğit Bulut, 13 Mayıs 2010 tarihinde; Ali Sami Yen arazisi 623 milyon lira eder başlıklı bir yazı (Haber Türk Gazetesinde) yazdı.
Danışman şu fikri verdi:
(!) Ali Sami Yen arazinin bitişiği Likör Fabrikası arsası 415 milyon TLye satıldı Ali Sami Yen arazisi hem çok daha büyük hem düz olduğu için daha fazla eder En az 623 milyon TL eder Ayrıca Likör Fabrikası ve Sami Yen arazileri birleşirse ortaya inanılmaz bir rant çıkıyor. Ve işin acısı devlet ve organları (Başbakanlık, TOKi, Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, AKPli istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı) ikisi de kamu arazisi olan bu değerleri birleştirmeden ikisini de değerinden düşük elden çıkartıyor. ikisi de kamunun malı arazi birleşirse en az 1 milyar dolar eder
* * * *
Ey savcımız!
Londra, Paris, New York, Tokyodaki en değerli konut alanlarından daha değerli istanbul Mecidiyeköyde 36 dönüm Ali Sami Yen arazisi satılmadan önce Ankarada Başbakana bağlı TOKi tarafından parsel bazında (kişiye özgü) imar planı çıkardı ve plana bodrum katlar emsale dahil değildir plan notunu koydu. 90 bin metrekare yapılması gereken bina yoğunluğunu 180 bin metrekareye çıkardı. Baş danışmanın en az 623 milyon eder dediği Ali Sami Yen arazisi 416.5 milyon liraya devletin elinden çıktı, Aziz Toruna kule diksin diye imarı hazır arsaya dönüştü.
Aziz Torun bunu becerdi.
Daha neler, neler becerdi.
Uzanlar devleti dolandırdı.
Arsalarına devlet el koydu.
Uzanın arsası 350 milyon değerindeydi. Onu da Aziz Torun, devletten pırasa fiyatına aldı. Paşabahçe TEKEL eski içki fabrikasını ve arazisini de 355 milyona Aziz Torun aldı. Kandillide Cilfton yalısını da devletten (TMSFden) 11.5 milyona Aziz Torun aldı. Başkent Doğal Gazı da Aziz Torun aldı. Bu iktidar döneminde istanbul, Bursa, Antalya, Samsun ve Ankarada 15 gayrimenkulün sahibi oldu. 371 bin metrekare genişliğinde 7 Alışveriş Merkezi de Aziz Torunun. Türkiyenin ikinci büyük Alış Veriş Merkezi (AVM) de onun. Türkiyede toplam 31 adet Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı (GYO) var. ikinci büyük GYO da Aziz Torunun.
Dosyası kapatılan 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ek klasörlerinden dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile soruşturmanın şüphelilerinden Milletin a... koyacağız sözleriyle kamuoyunun büyük tepkisini çeken işadamı Mehmet Cengiz arasındaki dinleme kaydı çıktı. Dinleme kaydında Mehmet Cengiz, Erdoğan Bayraktara Hüseyin Avni Paşa Korusuna 10 tane ev yapacağım diyor. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar da Cengizi Yav kardeşim sağa sola gidiyorsun diyorsun ki imar gelecek, sağda solda konuşma ya diye uyarıyor. Bu görüşme Cumhuriyetin 18 Mart 2014 tarihli manşetiyle kamuoyuna duyurduğu Koruyu Satmışlar manşetini akıllara getiriyor. http://www.odatv.com/n.ph...i-ortaya-cikti-0509141200
sadece akp'nin değil oy verenlerinin de gözünün önünde olmasına rağmen ses çıkarmamasıdır. eğer 1 kuruş hakkım geçmişse o akişadamlarının cebine ki geçmemiş olma ihtimali yok, o hakkı tayyip'ten değil ona oy verenlerden çatır çatır geri alacağım. hiç birinize hakkımı helal etmiyorum. cehennemde yanacaksınız ibneler.
--- alıntı ---
Güneydoğua çiftçiler bir süredir elektrik kesintilerini protesto için eylem üstüne eylem yapıyor. Yolları kesiyor, bölgedeki elektrik dağıtım şirketi DEDAŞın binalarını basıyor. DEDAŞın bu eylemlere karşı söylediği şu;
Elektrik borçlarını ödeyin... Hemen ödeyemiyorsanız hak ettiğiniz tarımsal destek ödemeleri alacağınızdan şirket olarak mahsup ve tahsil etmemiz için onay verin, biz de elektriğinizi verelim.
CHP, konuyu yerinde incelemek için üçü milletvekili, biri de Mardin il Başkanından oluşan dört kişilik heyeti bölgeye gönderdi. Aydın Ayaydın, Ömer Süha Aldan ve idris Yıldızdan oluşan heyetin dünkü basın toplantısında ileri sürdükleri ilginç iddiayı aynen aktaralım:
DEDAŞ halkın eylem yapmasını bilerek tahrik ediyor. Hatta dağıtım santrallerinin işgal edilip yakılmasını istiyor. Böylece hükümete dönüp, bakın ben alacaklarımı tahsil edemiyorum, hatta çalışmalarımız engelleniyor, zararımız var. Siz bizim alacağımızı onlar adına destekleme alacaklarından tahsil edin diyor.
Peki, DEDAŞ bu amacına ulaştı mı? Evet, ulaştı. 30 Ağustos Cumartesi günü Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre elektrik borcu bulunan çiftçiler bu borçlarını 15 Eylüle kadar ödemezlerse hak ettikleri tarımsal destek ödemeleri bu borçlarına mahsuben devlet tarafından tahsil edilip DEDAŞa... Yani iktidara en yakın işadamlarından Abdullah Tivniklinin kasasına aktarılacak. Devlet alet edilerek oynanan oyun çok ilginç...
--- alıntı --- http://www.milliyet.com.t...detay/1935100/default.htm
sahi bir buraları neden özelleştirmiştik!
devlete yük olduğu için değil mi?
özelleştirdiğimiz yerdeki riskleri devlet üstlenecek (devlet dediysem bir şekilde vatandaşın sırtına binecek!) ancak kar şirkete kalacak ise bu ne "ak" bir ticarettir!
aman "havuz" dolduğu sürece ne önemi var ki!
hatırlayalım seçimlerden önceki tapelerde bu kardeşimiz kayıp kaçak çok keserim elektriği diyordu da ak kardeşimiz aman seçim var sorun olmasın cevabını veriyordu! işte seçimler bitince konu halledildi!
ne diceksin sabrın sonu selamet.
mesut yılmaz, tansu çiller, devlet bahçeli koalisyon hükümetinin yolsuzluklara göz yumması kadar değildir. Özer çiller o zaman boşuna banka sahibi olmadı.
can dündar 17 aralık soruşturmasında polis fezlekeleri üzerinden türgev'e değinmiş!
---- alıntı -----
Kamu nüfuzu kullanılarak, vakfa bağış adı altında ödemeler yaptırıldı. Yapılan ödemeler karşılığında da kamu görevlerine talimatlar verilerek, ödemeyi yapan şahısların kamu kurumlarında ihtiyaç duyduğu izin, belge vs. işlemleri yapıldı.
Menfaatlerine uygun Hazine arazisi bulduklarında arazi devri yaptılar. Bulamadıkları bölgelerde, siyasi nüfuzlarını ve kamu ihalelerini baskı aracı olarak kullanarak devletten ihaleyle iş alan büyük şirketlere arazi satın aldırdılar ve vakfa bağış yaptırdılar.
Ali Ağaoğlunun TÜRGEVe Bilal Erdoğanın talimatıyla 20 dönüm arazi hibe ettiği, Ağaoğlunun bağış adı altında arazi hibe etmesi karşılığı, Bilal Erdoğanın yardımları ile Maslak 1453 projesindeki sıkıntıların görmezden gelindiği anlaşılmıştır.
TÜRGEVe bağış adı altında ödeme yapan Ali Ağaoğlunun da Bunu veririm ama ondan sonra bir işim olduğunda ikiletmez kimse düşüncesi ile hareket ettiği anlaşılmıştır. Vakfa bağış yapan kişi ve şirketlere, kamu ile ilişkilerinde usulsüz olarak menfaat vaadinde bulunulduğu ve yolsuzluklara Bilal Erdoğanın neden olduğu anlaşılmıştır.
Otel yapacakları arsanın içine dahil etmeyi düşündükleri, fakat sahibinin vermek istemediği bir yerle alakalı olarak yerin sahibini istimlak yapmakla tehdit ettikleri anlaşılmaktadır.
---- alıntı ----- http://www.cumhuriyet.com...alla_gelir_insallah_.html
---- alıntı ----
AMERiKALI hafif silah üreticisi Smith&Wesson, uluslararası işlerinde rüşvet verdiği gerekçesiyle ABD sermaye piyasalarını düzenleyen SEC (Security and Exchange Comission) tarafından 2 milyon usd para cezasına çarptırıldı.
Smith&Wessonun söz konusu cezaya çarptırılmasına neden olan olay, Pakistan Emniyetine satılan 548 tabanca ile ilgili ihalede rüşvet vermiş olması. Şirket bu satıştan 107 bin dolar kâr elde etmiş ve bunun 11 bin dolarını rüşvet olarak dağıtmış! Bu şirketin ilk vukuatı değil, daha önce de Afrikalı hükümet yetkilisi kılığına girmiş FBI ajanlarına rüşvet vermeye çalışırlarken suçüstü yakalanmışlardı. Şirketin, Pakistandan başka Endonezya, Nepal, Bangladeş ve evet Türkiyede de rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Bundan sekiz yıl önce Türkiyede, Emniyet Genel Müdürlüğü, yarı otomatik tabanca alımı için ihaleye çıkmıştı. Yerli silah üreticileri, ihale şartnamesinin yabancı bir silah üreticisini korumak için özel olarak hazırlandığını ileri sürerek, ihalenin iptali için dava da açmışlardı. Emniyet Genel Müdürlüğünün tabanca alımı ihalesinin şartnamesinde yazılı üretim yöntemi şartı bir yabancı firmayı işaret ediyordu.
Acaba o gün şartnamenin böyle hazırlanmasında çarkları yağlayan bir müşevvik ne kadar rol oynamıştı?
--- alıntı ---
O telefon konuşmasında bir medya yöneticisi Halkbank Genel Müdürüne, Süleyman Bey maaşları ödeyemiyorum, oradan iki milyon yolla diye ricada bulunuyordu.
Evinde ayakkabı kutularına doldurulmuş milyonlarca dolar ele geçirilen Halkbank Genel Müdürü Burası halka açık bir şirket, açıklayamayacağım kaynak transferleri yapamam deyince, medya yöneticisi şöyle yanıt veriyordu: Bir şey olmaz, ben reklam faturası keser gönderirim sana.
Nitekim Nielsenin AdEx isimli raporu bol bol reklam faturası kesilerek kamu şirketlerinin hortumlandığını gösteriyor.
Emlak Konut, Halkbank, Vakıfbank gibi kamu şirket ve kurumları, mesela Zamanın üçte birinden az tiraja sahip olan Sabaha, Zamanın 22 katı, Zamanın sekizde biri kadar tirajı olan Stara ise 17 katı kadar daha fazla ilan verdi.
AdEx raporlarındaki veriler, hükümete yakınlığı ile bilinen Sabah, Star, Akşam, Milliyet, Yeni Şafak, Takvim, Türkiye ve Akit gibi gazetelerin kamu ilanlarından aldığı payın patlama yaptığını gösteriyor.
Kamu kurumları yılın ilk 6 ayında en fazla reklamı yaklaşık 34 bin sütun-santim ile Sabaha verdi. ikinci sırayı 130 bin adetlik tirajına rağmen 26 bin sütun santime yakın ilan verilen Star alırken, üçüncü sırada 24 bin sütun santimle Milliyet yer aldı.
Bunların hepsinden daha fazla erişime sahip olan Hürriyet, ancak dördüncü olabildi.
Ama şunu söyleyeyim. 2013 yılında Ziraat, Vakıf ve Halkbankın reklam bütçelerinin toplamı 244 milyon lira tutuyordu.
soner yalçın erzurum'da heyelan sonrası yıkılan kayak atlama kulelerinin aşama aşama hikayesini yazmış!
57 milyon TL'ye ihale edilen tesisin 94 milyon TL'ye tamamlandığı yetmezmiş gibi 4,5 yılda yerle yeksan olması da çabası!
firmanın pişkin pişkin "bu doğal afettir" demesi de olayın üzerine tüy dikmiş! http://sozcu.com.tr/2014/...%c2%addo%c2%adgan-558478/
soma da "ilahi adaletti" (!) zaten!
bazen düşünüyorum da neden almanya'da olmuyor böyle şeyler?
orada devleti dolandırmayı marifet sayan müteahhitler olmadığından mı?
devletin dolandırılmasını engelleyen mekanizma olduğundan mı?
devlet yetkililerinin aptal yerine konmayı istememesinden mi?
böyle faciaların cezasız kalmayacağını bilmelerinden mi?
hükumet ve havuzcu iş adamları işbirliği olmamasından mı?
--- alıntı ---
Hakkında fezleke hazırlanan bakanlardan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktarın Kadıköy Koşuyolunda bulunan arsasının, Marmarayın açılışı ile birlikte değerinin ikiye katlandığı iddia ediliyor. 22 milyon dolar değerindeki arsanın inşaat çalışmalarının taşeron bir şirket üzerinden yürütüldüğü kaydediliyor.
Erdoğan Bayraktar ve çocuklarının yönetiminde bulunduğu Bayraktar inşaat ve Taahhüt Limited şirketinin merkez binasının da bulunduğu Koşuyolundaki arazide inşaat çalışmaları, Bayraktar inşaat üzerine değil, OFTON inşaat şirketi üzerinde yürütülüyor
Revizyon imar planına ilişkin ilk imar plan notu tadilatı, Mart 2014'te yayınlanan projede, bina yüksekliği serbest bırakılırken, toplam inşaat alanını da, ortak kullanım alanlarıyla birlikte 11 bin 150 metre kare olarak görülüyor. inşaat alanını az bulan Bayraktar inşaat ise imar planı değişikliğini beklemeden Mühittin Üstündağ Caddesi'nde bulunan yol kavşağını şantiye sahasının içerisine dâhil etti. Yeni imar planı değişikliğinin ise iBBden 10 Ağustostaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yapılacağı iddia ediliyor.
Henüz inşaat çalışmasının başlamadığı arazi için daireler için belirlenen fiyat aralığının 300 bin ile 700 bin Euro arasında olduğu kaydediliyor.
--- alıntı --- http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/26826989.asp
o değil de hacılar kimse de sormuyor "yahu bu adam 22 milyon usd'yi nereden buldu da bu araziyi aldı" diye?
hadi parası olsa bile rant yapacak bölgeyi bilmesi sebebi ile arazi yatırımı ahlaki midir diye?
ulan borsada bile insider trade denilen bir şey var!
içerden edindiğin bilgi ile hisse senetlerinden 3 kuruş kar etsen devlet yakanı bırakmaz!
bunlar 22 milyon usd'yi ikiye katlıyor!
Cengiz inşaatın sahibi olduğu Hüseyin Avni Paşa Korusundaki Hüseyin Avni Paşa Köşkünü kül eden yangınla ilgili itfaiye raporu kundaklama şüphelerini arttırdı. istanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiye Daire Başkanlığı Anadolu Yakası itfaiye Müdürlüğü tarafından 29 Haziran'daki yangından üç gün sonra hazırlanan raporda: Yapılan araştırmada metruk köşke elektirk bağlantısı olmadığı tarafımızdan tespit edilmiş, köşkün tamamen yanması nedeniyle yangın çıkışına sebep olacak herhangi bir unsura rastlanmadığından çıkış sebebi tarafımızca tespit edilememiştir.
Tarihi Hüseyin Avni Paşa Köşkü, istanbul 3 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 8 Ocak 2002de yıkılmadan korunması gereken 1. grup kültür varlığı olarak tescillenmişti.
Yangından sonra Cengiz inşaat tarafından yapılan açıklamada, yangından sadece beş gün önce 23 Haziran 2014te tarihi köşkün restorasyonu için ön izinlerin Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından verildiği ortaya çıkmıştı. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26762542.asp
zaten haberdeki fotoya bakın her şey ortaya çıkıyor!
ne hikmetse kontrollü bir yangın olmuş!
(bi ihtimal) eee tarihi binayı yıkıp konak yapamayacaklarına göre çözümü "yakmak"ta bulmuşlar!
yok canım öyle değildir. tabi tabi!
çok kötü kalplisin the barz!
adamlar çok iyi insan olduklarından sebebi bilinmeyen yangında sadece ev yanmış ağaçlara bişi olmamış!
100 yıldır kendiliğinden yangın çıkmayan köşkte milletin amına koymaya yeminli cengiz alınca yangın çıkmış!
yazık adama pek bi bahtsız!
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlunun mal beyanında, Yıldızlı Güven Hastanesinden aldığını kabul ettiği 2 milyon liralık hisseler...
ve bu hisseleri elde etmesi bugünkü saygı öztürk yazısında. http://sozcu.com.tr/2014/...ristiran-senetler-549798/
Üsküdardaki tarihi Fethi Paşa Korusu ve içindeki Hüseyin Avni Paşa Köşkü'nde ne hikmetse TMSF bünyesinde iken Cengiz grubuna intikal ettikten sonra yangın çıkmıştır! http://www.yenicaggazetes...icin-sok-iddia-99483h.htm
eee adam tarihi köşkü başka nasıl villa haline getirecekti ki!
cengizi de tanırsınız!
hani şu milletin amına koyacak olan iş adamı!