arada aklıma gelir bu adam. zaman zaman internette açıp bakarım. aslında ilgimi çeken şey çıktığı televizyon programlarının hemen hiçbirinde kimse kendisiyle başa çıkamamış, otisabi gibi bir adam bile kendisiyle başetmekte güçlük çekmiştir. adamda öyle bir yapı var ki yüzüne tükürüp annesine sövsen bozuntuya vermez. bozuntuya verse de bozulmak yerine kabarmayı tercih eder. savunma mekanizması o kadar geniş ki olmayan bir şeyi kendinde gösterme işini en iyi yapan adamlardan birisidir. psikolojisini tam olarak tahlil edebilmek için iyi bir psikoloji uzmanı olmak ya da bir gece ajdarı alıp oturup sabaha kadar arebesk müzik eşliğinde dertleşerek rakının dibine vurmak gerek ki belki kendi kişiliğini kısa bir süre de olsa ödünç olarak bize gösterir.
tipsizliğiyle, zekasıyla, ses tonuyla, şarkı söyleme becerisi, dans vesaire. dünyaya sadece oksijen ve besin tüketmek dışında hiçbir zararı ya da yararı dokunmayan bir adamın buralara gelmesinin altında yatan şeyler de olmalıdır diye düşünüyorum. kendisiyle dalga geçilebilir. ajdar bundan yeterince memnun. belki dalga geçilmek yerine insanların kendisine tapmasını çok daha fazla isteyebilirdi ama bu ona yeter de artar bile.
bu adam gittiği her yerde kendisinin de inanmadığı ama kendisine kabul ettirdiği "büyüklüğü" insanlara kabul ettirmek için mücadele veriyor. hayata bir sıfır yenik başlamış, her yönüyle yetenekleri standartların çok çok altında kalan "gereksiz" insan muamelesine maruz kalmış bir insanın kaderine tepkisi belki de bu tüm yaşadıkları. biraz iyi irdelendiğinde ondaki özgüveni, inatçılığı ve arzuyu kimsede kolay kolay bulamayacağını farkedersin. böyledir bu işler. bi taraftan alan allah diğer taraftan verir.
geçen sene arkadaş telefon numarasını bulmuş aradık. referansınız neresi dedi kendileri. bizim arkadaşın aklına bir şey gelmedi en sonunda seyhan müzikteyiz efendim falan dedi.
ajdar da peki beni tanıyan kim var orda dedi.
mahsun kırmızıgül ile oturuyoruz dedi arkadaş. tabi orda bayagı güldük ses çıkarttık adam iyi akşamlar deyip kapattı.
(bkz: türkiye de mizah)
mübarek yüzüyle, hikmetli sözleriyle, belki sanatıyla değil ama, başarılı olmanın en önemli anahtarı gaz ve özgüveni bizlere köklerine kadar yaşatmış, muzsever üstad.
ajdar anık'tan ziyade, ajdar anık'ın samimi arkadaşı olmanın daha rezalet bir durum olduğunu düşünüyorum. bu adamı gördükçe, etrafında hiç mi seven dostu yok da bu duruma müsaade ediyor diyorum. kimisi için gemileri yakmış, kimisi için vitesi boşa almış gidiyor derim ama hepsinin bir felsefesi var. ajdar ise olmamış. yani küçükken inşaata topun kaçsa, büyüdüğünde olacağın adam bu değil. dayak ya da şiddete maruz kalmaktan kaynaklanması mümkün değil. sussam olmuyor, susmasam olmaz. bu adamı sevmem imkansız, nefret de etmiyorum. tarafsız da değilim. hayatımda adını koyamadığım ender gelişen osasuna atakları misali bir durum.
bu adamı korku ya da bilim-kurgu filmlerinde oynatmalılar bence, bu sektörlere oturacak süper tipi var adamın, adam türkiye'ye reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek adını duyurdu, şimdi de mühendislik firmasında işin kaymağını yiyor. herkes bir yol tutturmuş gidiyor, bu da onun yolu.