bazen apartmandan içeri girerim.
mevsim kıştır, havalar soğuk...
üzerimdeki kalın giysilere rağmen iyice büzüşmüş bir haldeyimdir.
--spoiler--
soğuk ürperticidir zira, sızacak bir boşluk bulur kendine...
--spoiler--
kapıdan içeri girdiğim gibi bir koku alır burnum.
kış aylarında şehri kuşatan ucuz kömür kokusundan farklı bir koku...
naif, yakıcı olmayan türden...
içimdeki kasvet erimeye başlar o an;
dudaklarım kıpırdanmaya,
montumu, cep kısımlarından sıkıca kavrayan ellerim gevşemeye başlar...
ve solurum, deriiin derin ve tekrar tekrar...
ev kokusudur bu, aile kokusu...
hamarat ellerden, sevgi yüklü ellerden yükselir bu koku; onların eseridir.
kah lezzetli bir yemek kokusudur bu; kah yemek, parfüm, sabun, insan karışımı tatlı ev kokusudur bu...
burnuma dolan kokulardan bir senaryo oluşturmaya çalışır zihnim...
bu koku olsa olsa şu yemeğe aittir ve masada sıcacık bir çorba ve pilav da vardır; kokulardaki parfüm oranı da yüksekse muhtemelen misafirler uğramıştır binadaki evlerden birine... evet evet, kapı önünde muntazam dizilmiş ayakkabıların da işaret ettiği gibi çocuklu bir çekirdek aile misafir olmaya gelmiştir... ayakkabılar kapıda olduğuna göre evde portmanto yoktur ya da ancak ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklüktedir. belki bir ihtimal, misafirler evden ayrılmak üzeredir...
saatime bakarım; ihtimallerin olabilirliği hakkında daha net varsayımlara ulaşmaya çalışırım
ve devam ederim, annemi düşünerek...
çeşitlerinin bolluğundan değil de lezzetinin çokluğundan dolayı mükellef olan sofralarını hatırlarım.
sadece çorbasıyla nasıl da doyduğumu, çorbasının nasıl da bedenime ve ruhuma iyi geldiğini...
acaba şimdi yine o her zamanki şevk ve aşkıyla sofrasını kurup kurmadığını...
yaşadıkları kasabaya karanlığın çöküp çökmediğini...
deriiiin derin ve tekrar tekrar soluyarak ve düşleyerek evimin kapısına kadar ulaştığımda, ellerim istemsiz gider cebimdeki anahtara...
bezginlik ve alışkanlıkla çeviririm, anahtarı kilit yuvasında...
açılan kapının ardına bakmayı ertelemek istercesine, içeri bakmadan önce ayakkabılarımın bağcıklarıyla uğraşır, apartmana dolan aile kokusunu derin derin solumaya devam ederim.
içerisi karanlık, içerisi yalnızlık kasveti...
tek ışık, tek ses yok yuvamda...
botlarımı içeri alır mutfağa geçerim.
yalnızlık günlerinde tükettiğim sigara kokularının iyiden iyiye mutfağa sindiğini, o lezzetli kokuları mutfaktan söküp attığını düşünürüm.
kardeşime alınmış, fakat bende kalmış balıkların yemini verip, kettle a su bırakırım.
sabah kahvaltısıyla ayakta olduğum halde, birşeyler hazırlamak gelmez içimden.
tek kişilik bir çay, yanına birkaç atıştırmalık...
bir ya da birkaç film...
ve yastığımda pusuya yatmış beni bekleyen heyulalar, hafakanlar...
tüm ışıkları söndürür,
güzel şeyler düşünür,
güzel insanlara günün son selamını yollayarak hazırlıklarımı tamamlarım...
henüz ilkokula yeni başladığım temiz çocukluk gecelerinde, babamın çocuksu korkularıma karşı bana bir kalkan olması için ezberlettiği duamı da okuyup,
öylece atlarım pusuya; gönüllü, korkusuz ve bezgin...
asla bırakmayacak olan kişiler onlar. hataları affeden, sizinle gurur duymaları için çaba harcanması gereken kişiler...
yüzlerindeki mutluluk için her şey yapılır işte.
hayatta kaybetmekten en çok korktuğum varlığım.
aile evinde olduğum müddetçe hala nefes kontrolü yapan bir tipim.
tek başlarına yolculuğa çıkmasınlar diye, boş boş onlarla giden bir tipim. kaza olursa; sadece birimize olmasın diye.
sınanmaktan en çok korktuğum varlığım;
insanlar en sevdikleri ile sınanır. para ise para, sevgili ise sevgili, başarı ise başarı, aile ise aile.
gerçekten çok korkuyorum.
ayrı şehirlerde olduğumuz 5. senede; hala içim rahat etmiyor çoğu gün acaba gerçekten iyiler mi diye.
çocukların büyümesi ve evlenmesi ile "aileler"e evrildiği vakit, hala tek bir aile varmış gibi hareket edilmeye çalışılan; bir arada olabilmek uğruna sayısız anlaşmazlık yaşanan ve zarar gören kurum. güzellikle bir arada durulabiliyorsa âlâ ama durmuyorsa zorlamanın hiç alemi yok. çünkü işin sonunda kimse kârlı çıkmıyor ve olan bozulan kardeşliklere oluyor.
aile, dünyadaki en değerli kavram, kişi veya kişilerdir.
Öncelikle aile kavramının bize neyi ifade ettiğini farketmeliyiz. benim için aile gözünü kırpmadan benim için canını feda edebilecek, gözümü kırpmadan canımı feda edebileceğim insanlardır.
Klasik aile kavramının üstüne,bu gruptaki kişi veya kişileri bu kalıba sokmuyorum. böyle olduğu için ailem olmuş oluyorlar.
Mesela annenizi ailenizden saymayabilirsiniz bana göre, ya da her kimse aile kavramına dahil etmek "zorunda" hissettiğiniz birini.
Yani, klasik aile kavramından çıkıp, samimiyetsizliklerden, şartlanmalardan kurtulduktan sonra ailenin neden en önemli kavram olduğu ortaya çıkar. eğer hayatınızı adayabileceğiniz, üstüne bunun karşılıklı olduğunu bildiğiniz bir insan var ise hayatta, o insanı kaybettikten sonra hiç bir önemi kalmayacaktır hayatınızın. bu yüzden aynı zamanda "ben" demektir aile. bu açıdan da bakınca görüyoruz ki aile kavramı olmadan benliğin bir anlamı kalmaz insanda. Aile, sevginin en gerçek halinin görülebileceği yerdir, insanın kendi kanıyla yazdığı bir listedir.
Kardeşim olmasa içlerinde hepsi bir hiç. Sırf şu çocuk engel oluyor bana özellikle yalnızlığa itildiğimde çok destek oldu ara sıra sinirden onu dövdüm ara sıra bağırdım ama darılmadı. Bazı sabahlar uyandığımda yanımdaydı bana hep destek oldu. Ulan ufaklık salak malaksın ama çok duygusalsın. Keşke umarsız olsaydın da ben de kurtulsaydım.
Aile, bir insana ait olan en büyük hazinedir. Başta sadece kan bağınız vardır ama sonra fark edersiniz ki; onlarla gönül bağınız da vardır. Seçme şansınız olsa yine onları seçersiniz. Ara sıra kızgınlıklarınız olsa da bilmelisiniz ki; onlardan başka kimse her durumda yanınızda olmaz.
sadece biyolojik yakınlığın olan insanlar değillerdir aynı zamanda ruhsal yakınlığın olan insanlardır. bazen senden fazla senlerdir. aile; mutluluk, keder, sevgi, sinir, kanaattir.
Bir turlu tatmin edemedigim sizi. Ne yaptiysam yaranamadim. Baska biri icin mukemmel evlat seklinde gorulurken size bir turlu yetemedim. Hicbir zaman maddiyatiniz zor duruma sokacak bir sey yapmadim hep yetindim onun busu var şusu var hic demedim, okumak onemli dediniz gittim iyi bi okula iyi bi bolume yerlestim sinavi gecip geldim, bir kez olsun sizi utandiracak hicbir sey yapmadim, oglunuz bi hata yapsa bu kadar sorun olmaz benim kucuk bi hatam kocaman olur hep gozunuzde, her syimde kusur aradiniz hep bir bahane buldunuz.. Allah keske size su zamane gencleri gibi bir evlat verseydi de benim degerimi anlasaydiniz keske.
Edit: seviyorum sizi en az beni sevdiginiz kadar opuldunuz.
siz siz olun aileniz yerine başkalarını tercih etmeyin. annenize, babanıza asi olmayın. bir anlık öfkeyle sonradan pişman olacağınız adımlar atmayın...
Aile dediğimiz kurum ilk eğitimin ilk izlenimlerin oluştuğu yerdir tuvalet eğitimini dışarda alamssın yemek yemeyi dışarda öğrenemessin toplumun ne kadarda en küçük yapı birimi gibi dusada aslında eoplumun toplum omasını sağlayan bir kurumdur.
uzun bir süre uzak kalmak istediklerimdir bu evin içinde artık delirecek veya cinnet geçirecek gibi oluyorum herkese uyumlu davranmaya çalışıyorum yok anlaşılabilecek cinsten değil bu evde hiç kimse ya alıp başımı gideceğim yada evleneceğim belki o zaman ararım onları bilemiyorum şuanlık gerçekten tek isteğim yalnız kalmak hiççbirini değiştiremiyorum hiçbirini..
pazar günleri kovboy filmleri izleyerek sabrı öğrenmektir.
kardeşin günlüğünü okuyarak stratejiyi, temizlik saatlerinde evi terk ederek planlamayı, olası kavgaları yatıştırarak öngörü ve soğukkanlılığı, markete gitme sırası gelince uyuyakalınarak rol yapmayı, sabah peynir zeytin ve domateslerin yeri değiştirilip ekmek ufalanarak kahvaltı süsü vermek gibi alıştırmalarla kamuflajı, veli toplantılarından önce müdür dahil herkesle konuşarak disiplin suçlarını vs gizlemeyi yani ikna ve işbirliğini, değişik deneylerle patlayan ışıkları dağılan odayı kabullenmelerini sağlayarak baskın olmayı, telefona gelen fatura borcu mesajini silerek cesur olmayı filan öğretir, hayata hazırlar.
bide asla asla dememeyi öğretir. asla özlemem demiştim, özlemedim de ama şimdi boynum ağriyinca şeyoldu. yine de asla demeyebilirmişim.