üniversite birinci sınıfta sadece bir ay dersine girebildiğim (dersler başladıktan tam bir ay sonra suikaste uğradı) hocam. hala failleri bulunamayan, neden öldürüldüğü hala tam olarak açıklanamayan eski devlet bakanı, öğretim görevlisi, gazeteci ve yazar insan. derslerdeki nezaketi, asalet dolu ve bi o kadar da tevazu dolu davranışlarıyla ideolojisinden nefret edenlere bile kendini sevdirmiş bir büyük adam.
liboşlar, ikinci cumhuriyetçiler, fethullahçılar öldürdükleri zavallı hrant dink in ölüsü üzerinden terbiyesizce haysiyetsizce milli devlete,türklüğe, kemalizme karşı duruşlarını her yıl gösteriler yaparak, televizyonlarda, gazetelerde saldırarak gösterdikleri şu ülkemizde yine aynı kişiler tarafından şehit edilen kişidir.
onun şehitliği ardından malesef ki atatürkçüler,ulusalcılar,türkçüler, kemalistler yani bu ülkenin türk sakinleri, sahipleri tek bir yumruk tek bir ses olup da çağlayamıyor, gürleyemiyor.
istiklalde orada burada binlerce insan kimisi kandırılmış cahiller, kimisi vatan hainleri ellerinde pankartlar onları yönetenler tarafından öldürülen hrant ın arkasından siyasi malzeme çıkarımı yapıyor ve ülkeye atatürk e saldırıyor ancak bizler oturduğumuz yerde oturuyoruz...
onların, atatürk düşmanlarının hrant ın ölüsünü kullanarak ardından yükselttiği sesin güçlüsünü devrim şehitlerinin ardından hablemitoğlularının, bahriye üçokların, kışlalıların ardından kimse yükseltemiyor...
kimse demokrasi teraneleri adı altında ülkenin çok uluslu, çok hukuklu siyasal islamla soslanmış abd, ab kuklası türklüğün dilinin dinin yok edilmesine ses çıkarmıyor.
kimse sesini yükselterek cesaretle onun haykırdığı gibi
tanrı bu yüzdendir ki bütün türk milletinin cezasını versin...
doğuda kahraman askerler şehit olurken, batıda aydınlar katledilirken ses çıkarmayan, çıkaramayan, çıkarmak için çaba göstermeyen vatanın gerçek sahiplerinin cezasını versin.
bugün katledilişinin 9. yıldönümünü idrak ettiğimiz kemalist öğretim üyesi. ölümünün ardındaki sır perdesi henüz kalkmasa da, necip hablemitoğlu'nun siyasî anlamda yandaşı gibi arz-ı endam eden kimi kişilerce nasıl katledildiği düşünüldüğünde, fail(ler)i siyasî olarak yakın çevresinden olursa şaşırılmaması gerekebilir.
"bu ülkede Atatürk'ü yıkarak olumlu birşeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük yanılgı yaşadıklarına inanıyorum" sözünün sahibi, cumhuriyet şehidi ve türk aydınıdır.
ben demokrat degilim kitabinda anlatmak istedigini anlayamayanlarin demokrat olmamakla sucladigi, dusunceleri yuzunden katledilen ve devletin katillerini bulamadigi degerli bilim adamimiz. eger demokrasi bush'un irak'a goturdugu sey ise ben de demokrat degilim. anladiniz mi simdi?
izmir'in aliağa ilçesinde bir parka adı verilmiş terör kurbanı bilim adamı. o kadar çok insanın canına kıyılıyorki bu ülkede sanırım yakında çiçek adı taşıyan bir sokağımız kalmayacak.
dersin muhakkak bir kısmı; gidilen film, oyun, okunan kitap, dergi hakkında fikir alışverişi ile geçerdi. beyefendi, nazik, sakin bir insandı. sadece bir defa kızdığını gördüm. konu hakkında konuşurken öğrencinin birisi kalkıp "bu sizin hezeyanınızdır" dedi. hoca kızgın bir edayla "fikirlerimi beğenmeyebilirsin ama karşı çıkarken fikirler üzerinden hareket etmelisin" dedi. bütün sınıf; hoca olduğu için değil, haklı olduğunu düşündüğü için öğrenciye itiraz etti.
birinci sınıfın ilk günlerinde üst sınıflardan öğrenciler, tahtaya "atk, vizede geçirir finalde bırakır" yazmıştı ancak ben de tam tersi oldu. vizede baraj notunu zar zor alabilmişken finalde bayağı yüksek almıştım.
öğrencisi olmakla gurur duyduğum; bana, "akademisyen böyle olmaldır işte" diye düşündüren aydın. derslerinde kusursuz bir fikir özgürlüğü ortamı ve gerçek bir demokrasi sağlamıştır. Öğretim üyesi olduğu Ankara Üniversitesi iletişim Fakültesi'nde*, kendini islamcı, ateist, solcu, sağcı, sosyalist, ülkücü, çevreci olarak tanımlayan bütün öğrencilerin de sevgi ve saygısını kazanmıştır. onu katledenlerin bir kez olsun dersine girmelerini dilerdim.
ülkeyi karıştırmak için katledilen aydınlardan biridir kışlalı volkswagen bora markalı otomobilinin cam sileceğine misine ipi bağlanmış, ipin ucu poşetin içinde ki bombaya iliştirilerek düzenek hazırlanmış ve kışlanlının poşeti eline almasıyla havaya uçması bir olmuştur. keşke kışlalı otomobilini sitenin içine park etseydi. ama onun böyle korkuları yoktu ve karanlık eller bunu fırsat bildi.
Ahmet Taner Kışlalı dan bir anektod...
"Geçenlerde başörtülü bir öğrenci sınıfta suçladı:
-Bir zamanlar Kuran, samanlıklarda gizli gizli okunurmuş...
Atatürk ü "din düşmanı" gösterme, gerici çevrelerin her zaman kullandıkları bir silah oldu. Alçakça, adice bir silah... Ama kendilerine "solcu" ya da "ilerici" diyen birtakım "entel" ler de onlara çanak tutmayı hep marifet bildiler.
Geçenlerde Ankara daki devrim tarihi öğretmenlerine bir konferans vermiştim. Salondan çıkarken birisi yolumu kesti.
-Siz, Atatürk'ün "dindar" olduğunu yazmışsınız... Doğru mu?
Dindar olduğunu değil, "dine karşı olmadığını" yazdığımı söyledim. Zamanım olsaydı, o sözlerime bir şeyi daha eklemek isterdim:
-Eğer Atatürk bugün yaşasaydı sadece laiklik düşmanlarıyla savaşmazdı... Kanımca, din karşıtlığını marifet sayan bir avuç entel ile de savaşırdı. Yani, dindarlıkla dine karşı olmamayı bir sayacak kadar bağnazlaşmış ya da aymazlaşmış olanlarla da!"
(A. Taner KIŞLALI - Cumhuriyet, 1 Kasım 1998 de yayımlanan makalesinden)
bütün aydınlar gibi, aynı acı sonu paylaşan, fikirlerine tahammül edemeyen köpekler tarafından öldürülen yazar. ey büyük (!) türk devleti, bu mu ulan senin dağıttığın adalet, bu mu faillerin alacağı ceza, bu mu ulan, bütün suçu düşünmek olan olan, yazmaktan başka suçu olmayan insanları öldüren köpeklere verdiğin ceza.