halktan biri gibi davrandığı için, halktan uzak izlenimine maruz kalmış cumhurbaşkanı. kameralara oynamadığı içinde böyle bir algı oluşmuş olabilir. zira bir yasayı onaylarken, hep halkın ve devletin çıkarına mı diye bakmıştır.
türkiye cumhuriyeti'nin onuncu cumhurbaşkanıdır. 2000-2007 yılları arasında görev yapmıştır. cumhurbaşkanı olmadan önce anayasa mahkemesi başkanlığı yapmıştır. 1941 doğumludur. afyonkarahisarlıdır.
yarı yaşında karı alacak kadar müptezel bir adam değildi...
anadolu çocuğu olmasına rağmen yapış yapış "ben de sizdenim" maymunlukları yapmazdı. mesela kolunda 40 bin dolarlık saatle hamur yoğurma şovuna girişmezdi. devlet terbiyesi ve devlet adamı niteliği vardı.
gugukçu değil hukukçuydu. yasa teklifi geldi mi okuyabiliyordu, anlayıp, eleştirip düzeltilmesi için geri yollayabiliyordu...
sözümona müttefikimiz olan ülkenin elçiliğini yapan bazı teresler onun zamanında sömürge valisi gibi dolaşmıyordu.
suudi kralı olacak aşiret reisi görgüsüz gelip de düğünde takı takar gibi 200 bin dolarlık mücevher takamazdı karısına... adam gibi gelen hediyeleri de envantere bırakıp gitti. o bahsettiğimiz kolye bin kere yazıldı ama bir türlü envantere kaydedilmedi...
eşi bir takım ne idüğü belirsiz dönme kılıklı modacıları arkasına takıp oralara buralara alış veriş seyahatlerine gitmezdi. öyle tuhaf yaratıklar sezer ailesinin yakınında hiç olmadı...
zamanında 2 göz odaya gelin gidip de sonra cumhurbaşkanlığı köşkünü beğenmeyen görgüsüzler gibi de değildi eşi hanımefendi. köşkün bitmeyen tadilatında harcanan trilyonlarca lirayı geçtim, dışişleri köşkünü işgal ettiler diye bakanlık için hemşerisi işadamının villasını kiralayıp yetimin, emeklinin trilyonlarını kira ayağına dağıtmışlığı da yok bunların...
sevmez benim halkım böyle insanı. biraz mahmut hoca, biraz yaşar usta gibi. vicdan görevi yapar bu adamlar çakala, fırıldağa, dolandırıcıya, abeciye kötü hissettirir kendini...
diğer türlü cumaya git, "herkes böyle" de işlem tamam...
atatürk'den neden nefret ediyorlar? hiçbiri atatürk hangi padişahın zamanında doğdu ya da hangi hanedan kollarını ülkeden çıkardı veya hangi ülkelerle savaşıldı diye bilmez bile... ama bu şirkin softası cenah bu adamları sevmez.
etnik bir sıkıntı da var. türk kökenli cumhurbaşkanlarına bir bakın, bir de ermeni-kürt asıllı olanalara fark ortada...
--spoiler--
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa isen,10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Köşke ait 2 makam aracı ile 16 personeli yanında götürdüğünü açıkladı.
Meclis'teki bütçe sunumunda konuşan Mustafa isen, Sezer'in en yeni aracı aldığını söyledi ve "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, daha yeni araç bulunamadığı için hala Dışişleri Bakanlığı'ndaki aracını kullanıyor" dedi.
Eski Cumhurbaşkanlarının yasal olarak personel ve makam aracı götürme hakkı var.
Sezer'in korumalar hariç 16 Köşk personelini de beraberinde götürdüğünü anlatan isen "Kenan Evren 5, Süleyman demirel ise 6 personeli beraberinde götürmüştü" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı'nın 2008 bütçesi 55 milyon YTL olarak belirlendi. Gül'ün maaşı da yüzde 5.5 oranında artırılarak, yaklaşık 17 bin YTL'ye çıktı.
Bütçeden Köşk'teki büyük onarımlar için 3 milyon YTL ödenek ayrıldı. "Ülkenin vitrini konumundaki makam 16 yıldır yenilenmedi" diyen isen, Cumhurbaşkanı'yla bir devlet başkanının telefon görüşmesinin teknik aksaklıklardan üç kez kesintiye uğradığini söyledi.
--spoiler--
siyasetçi değil devlet adamı olması hasebiyle, kırmızı ışıkta durması, sıraya girmesi, çalmaması siyasetçiler gibi değerlendirilemeyecek adamdır. Siyasetçi kırmızı ışıkta durursa eğer şov amaçlıdır, seçmenlerinin gözünü boyamaya çalışıyordur, çünkü bir dahaki seçimlerde ya kendisine ya da partisine oy kazandırmak gibi bir derdi vardır. Lakin sezer gibi bir adam kırmızı ışıkta duruyorsa vatandaşa, yüksek kademeli memurlara, valilere ve Milletin üzerinden güç sahiplerine örnek olma çabasıdır. Hal böyle olunca hiçbir şekilde yaptıkları veya yapmadıkları göz boyama amaçlı değerlendirilemez.
Ayrıca zırt pırt amerika'ya gidip oralardan icazet almaya ihtiyaç duymaması da iyi bir özelliğiydi ki nitekim kendisini beğenmediler, medyanın, siyasetçilerin işbirliğiyle 30 yaşındayken 15 yaşında bir kızı okulundan kopartıp evlenen kişiyi cumhurbaşkanı yaptılar.
Belki sezer doğrudan doğruya millet iradesi değildi, hataları vardı lakin birilerinin emri üzerine sen geç başa denilerek bayağılaştırılmış bir sürecin de ürünü değildi.
cumhurbaşkanı olduğunda meclise yemin etmeye özel aracı olan toyota'nın eski model beyaz bir arabayla gitmiş gene bitirdiğinde aynı aracla ayrılmıştır. devletim uçağı otobüsü helikopteriyle seçim bölgesi gezmemiştir mesela. sevilmememiştir normal. çalmamış dağıtmamıştır.
Markette alışveriş yaparken karşılaşılabilen bir cumhurbaşkanıydı. Yetkisi dahilindeki her şeyi yapıp, üstüne elzem olmayan hiç bir şeye burnunu sokmazdı.
nedense kendisi eleştirildiğinde hep en azından x yapmadı en azından y yapmadı gibi sözlerle savunuluyor sevenleri tarafından. kimse de demiyo ki aga şunu şunu yaptı da o yuzden seviyorum. adam köşkten çıkmadı lan. en azından çalmamış çırpmamışmış öyle bi ulkeyiz ki çalmamak hortumlamamak zaten olması gereken değil de övulmesi gerek birşey olmuş.
sevimsiz asık suratlı halktan uzak cumhurbaşkanı.
ülkeye yaşattığı anayasa kitapçığı krizi ile milletin milyarlarca dolarını ceplerinden alıp yabancıların ceplerine koydu.
Bir günde 7.5 milyar doların Merkez Bankası'ndan çekilmesine neden olan kriz, Hazine Müsteşarlığı'nın ve Merkez Bankası'nın aldığı tedbirlere rağmen gelişti ve 21 Şubat'ta gecelik faizler yüzde 7.500'e kadar yükseldi.
(Cumhuriyet)
Neden sevilmediğine dair güzel bir yazı:
Saat
Halı
Kilim
Kalem seti
Gümüş tepsi
... Takı.
Şifoniyer
Kaftan
Vazo
Madalyon
Heykel
Biblo
Tablo
Hepsini bırakmış Ahmet Necdet Sezer...
Kendisine verilen 1243 parça hediyenin, 1243'ünü de
bırakmış... Götürmemiş.
Bu benim cumhurbaşkanım olamaz...
Zaten, kırmızı ışıkta durmasından belliydi...
Kimse durmuyor ki, o niye duruyor?isveç mi burası?
Bakıyorum gazetelere...
94 parça gümüş,
22 vazo,
9 takı,
27 hatıra para,
4 tabanca,
83 parça değerli süs eşyası,
55 tablo,
86 porselen,
7 madalyon,
4 saat...
insanın içi gidiyor!
Al, götür di mi... Bırakmış, gidiyor.
Üstelik, liste eksik...
Kendisine tahsis edilen "kafana göre harca" denilen
ödeneği de harcamadı.
Hediyeleri bıraktığı gibi... Papelleri de bıraktı.
46 trilyon liracık! Ye, yemedi... Gez, gezmedi.
O zaman bırak biz yiyelim...
Ona da izin vermedi. "Yetim hakkıdır" dedi, görevi
boyunca tasarruf ettiği 46 trilyonu, Maliye'ye iade etti...
Kemal Abi'ye.
Çocukları hálá memur...
First Lady desen... Bi Atıl Kutoğlu'nu bile tanımıyor...
Belediyeler, bizim paramızla simitçilere Cemil
ipekçi'den köstüm hazırlattı; o hálá kendi cebinden giyiniyor.
Aşçıyı, garsonu azalttı.
"Suyla çalışmıyor bunlar" dedi, 14 makam aracını geri
verdi.
Okluk'taki yazlık köşke hiç gitmedi.
Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden
ödedi.
Eşi düştü, bileğini kırdı; hastaneye sivil araçla götürdü,
röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi.
Annesi vefat etti, gene sivil plakayla gitti; flap flap flap,
fors yapmadı...
Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi.
Mutfakta yerli ürün kullandırttı.
Şatafattan uzak durdu.
Yeminini tuttu...
Hukuku üstün kıldı.
E haliyle... Sevilmedi.
Sevilmez. *
türkiye tarihinin en pasif cumhurbaşkanı. o kadar pasif ki şimdi gündemin en civcivli olduğu zaman bile kimse mikrofon uzatıp siz ne düşünüyorsunuz demiyor o derece yani. hani bi fikir verir imajı yok adamda. bazen sosyal medyada şu kadar hediyeyi çankaya köşküne hibe olarak bırakması anlatılır. hediye bırakması kriz çıkartarak memlekete attığı kazığı unutturmamalı. o makam olmasa hediye gelirmiydi o da ayrı. kendisini o makama getirenleri bendeniz tarafından baya sövülerek günaha girmeme sebeb olmuştur. bi de dinar depremi sırasında afet bölgesini arabasında şöyle bi bakıp gazlamış, inip bi geçmiş olsun deme nezaketini göstermemiştir. dinar derken kuveyt dinarı değil sezerin toprağı afyon ilinin kazasıdır.