neredeyse 8 bina dolusu konuta yetecek kadar da çeyizi varmış. diğerlerini anladım da takı eşyası ne lan?? gerdanlık, bilezik, künye, münye mi?? maşallah tabi gözümüz yok.
kız seni alan yaşadı
ıııııhh
dertlerini de boşadı
ııııııııhhh
mest oldum
vallahi mest oldum
ohoo.
kırmızı ışıkta bekleyerek kitleleri şaşırtmış yüce insan. benim şaşırdığım nokta, neden yeşili görmek için beklediğidir. oysa makam arabasında, yani kamusal alandasın. yeşil demek yobazlık demek, antikemalizm demek, gericilik demek. acaba böyle yaparak bize başka bir şeyler mi anlatmaya çalıştı anlayamadım vallahülazim.
cumhurbaşkanlığı konvoyunu durdurup, hürriyetten kovulan kankası emin çölaşan'a üzüldüğü bildirmiş kişi, üzülür tabi, ikisi de aynı kafalı, boş hem de bomboş...
veda turlarını tamamlamak üzere olan koltuğunu hakkıyla dolduran, herkese aynı mesafede durabilen ülkesinin vatandaşlarını "ananı da al git bu memleketten kovduk seni" dedirtmeyecek kalite cumhurbaşkanımız.
hala kendisini 2001 şubat krizinden sorumlu tutan cahilleri gördükçe dumur olmama sebep olan cumhurbaşkanı. az okusalar, araştırsalar, kafaları bassa anlayacaklar ama nerede. zaten akp hükümetinin bakanını bizzat açıklamasına, hükümlülerin aflarına dair dosyaları kendilerinin hazırladığını belirtmesine karşın, "teröristleri affediyor" diye ortalığı velveleye veren tesbihböcekleri de var. neyse bir kaç alıntı vereyim okuma bilenler için.
"dönemin başbakanı bülent ecevit'le kriz günlerini; 19 şubat'ın (2001) sabah saatlerinde yaşanan siyasi anaforu konuşuyoruz. ecevit'e "anayasa kitapçığı olayı olmasaydı, yine de kriz yaşanır mıydı?" diye soruyoruz. ecevit duraksamaksızın yanıt veriyor: "bundan kuşkum yok, (kriz) yine yaşanırdı." http://www.milliyet.com.t.../02/11/business/abus.html
"olmaz. çünkü türkiye’nin genel hatları doğru yerdedir. yakın tarihte yaşadığımız anayasa kitapçığı fırlatma olayı da aslında bir kriz sebebi değildi. o dönem krizin bütün şartları hazırdı zaten. şimdi böyle bir ortam yok, üç gün sonra bütün bunlar unutulur, herkes işine bakar. ben ayrıca sivil toplumun her şeyi söyleyebilmesi taraftarıyım. fikir özgürlüğü zaten toplumu rahatsız edebilecek şeyleri de söylemektir." can paker http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23086
"evrende herşey, herşeyi etkiler. özellikle iktisatla, siyaset arasında köklü ilişkiler mevcuttur. ama iktisadi hayatta ortaya çıkan olumlu veya olumsuz bir tablonun sebebi, siyasetten önce iktisadın içinde aranmalıdır. mesela, 2001 krizi, cumhurbaşkanı, başbakana anayasa kitapçığı attığı için çıkmamıştır. 2001 krizinin sebebini arayanlar önce yüzde 7000’lere kadar çıkan bir gecelik faizlerin nasıl bir felaket habercisi olduğunu düşünmelidir. içi boşaltılmış bankaların, dolara yüzde 25 faiz vererek mevduat topladığını hatırlamalıdır. sonra da bu dövizi bozdurup, tl’li devlet bonolarına yatıran bir bankanın kárlılığının niçin sürdürülemez olduğu hesaplanmalıdır. eğer hálá, krizin iktisadi bir açıklamasını yapamıyorsa, o zaman "nakör kedi" edebiyatına başvurulabilir. " ege cansen http://makale.turkcebilgi...-cansen-meta-iktisat.html
--spoiler--
Sezer'den kurtulmaya 4 gün falan kaldı...
SAAT.
Halı.
Kilim.
Kalem seti.
Gümüş tepsi.
Takı.
Şifoniyer.
Kaftan.
Vazo.
Madalyon.
Heykel.
Biblo.
Tablo.
*
Hepsini bırakmış Ahmet Necdet Sezer... Kendisine verilen 1243 parça hediyenin, 1243'ünü de bırakmış...
Götürmemiş.
*
Bu benim cumhurbaşkanım olamaz...
*
Zaten, kırmızı ışıkta durmasından belliydi... Kimse durmuyor ki, o niye duruyor?
isveç mi burası?
*
Bakıyorum gazetelere... 94 parça gümüş, 22 vazo, 9 takı, 27 hatıra para, 4 tabanca, 83 parça değerli süs eşyası, 55 tablo, 86 porselen, 7 madalyon, 4 saat... insanın içi gidiyor!
Al, götür di mi...
Bırakmış, gidiyor.
*
Üstelik, liste eksik...
Kendisine tahsis edilen "kafana göre harca" denilen ödeneği de harcamadı.
Hediyeleri bıraktığı gibi...
Papelleri de bıraktı.
46 trilyon liracık!
Ye, yemedi... Gez, gezmedi.
O zaman bırak biz yiyelim...
Ona da izin vermedi.
"Yetim hakkıdır" dedi, görevi boyunca tasarruf ettiği 46 trilyonu, Maliye'ye iade etti...
Kemal Abi'ye.
*
Çocukları hálá memur... First Lady desen... Bi Atıl Kutoğlu'nu bile tanımıyor... Belediyeler, bizim paramızla simitçilere Cemil ipekçi'den köstüm hazırlattı; o hálá kendi cebinden giyiniyor.
*
Aşçıyı, garsonu azalttı. "Suyla çalışmıyor bunlar" dedi, 14 makam aracını geri verdi. Okluk'taki yazlık köşke hiç gitmedi. Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden ödedi. Eşi düştü, bileğini kırdı; hastaneye sivil araçla götürdü, röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi. Annesi vefat etti, gene sivil plakayla gitti; flap flap flap, fors yapmadı... Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi. Mutfakta yerli ürün kullandırttı.
herkes o'nun gibi olabilse keşke.
eleştirenler, sevmeyenler olacak tabi.
bu ülkede kimin ne olduğunu bilen de var bilmeyen de...
çok aranılacak ve özlenecek 10. cumhurbaşkanımız.
46 trilyon liracığı kullanmayıp, maliyeye iade eden cumhurbaşkanı. kendisine verilen 1243 parça hediyeyi de bıraktığı gibi.. oysa o mecliste oturan 500 küsür milletvekili bir haftalık mesai karşılığında 3aylık toplam maaşlarını vicdanları gayet rahat biçimde almıştı.
ibret alınması gereken bir kişiliktir.
aptallara karşı verilecek en güzel cevabı susarak verendir.
görevinin bitmesiyle ''tehlikenin farkındamısınız'' dedirtendir.