teröristleri keyfinden değil, adalet ve sağlık bakanlığından gelen sağlık ve istihbarat sebepleri nedeniyle affetmiş devlet adamıdır. sadece islami gazeteler okunarak bilgi edinilmemesi gereken kişidir.
muhiplerinin ve müdafilerinin kendisini müdafaa tarzını görse herhalde çok utanırdı. edep ve terbiyeden nasibini alamamış bu bibaht müdafilerinin mesela bana dedikleri şu:
yılan, sinsi, beyinsiz, koyun, vs...
peki böylesi "güzelleme"leri haketmek için ne yaptık biz?
ahmet necdet sezer'i sevemedik. isterdik ama olmadı işte. sevemedik, sevmiyoruz. zorunda mıyız, mecbur muyuz?
ahmet necdet sezer'e hakkımızı helal etmedik? mecbur muyuz?
hukukçu olduğu halde hukuk dışı argümanlar kullandığını, bunun adının en hafif tabirle keyfilik ve hukuksuzluk olduğunu ifade ettik. insanları hukuka uymayan bir tutumla kendi canı istediği için en temel haklarından mahrum bıraktığını bunun da adının zulüm olduğunu söyledik.
tutarlı hareket etmediğini, kendisiyle çeliştiğini örnekleriyle ispat ettik. cevap verin dedik. cevap geldi: beyinsiz!
ikazlarımıza rağmen düzelirler, üsluplarını bir otokontrole tabi tutarlar, temize çekerler ve belki -zor ama- özür ve helallik dilerler diyerek cevap bekledik, cevap verdik, nasihat ettik, olmadı. üstüne üstlük edepsizliği farkedip haya etmek, utanmak şöyle dursun edepsizliği bir meziyet ve nişane gibi cilalamakta ve parlatmaktalar. bununla iftihar etmekteler. hani birisine utanması için toplum içinde "sen hırsızsın" dersiniz de o adam da pişkinliğe vurur işi: "evet hırsızım ne var?"
böylesi bir durum işte. yüzleri de kızarmıyor. böyle bir yerde insafın namı olabilir mi?
böylesi insafsızlara da hakkımı helal etmiyorum. ben onların hakkına girdiysem, bunu ispatlayabilecek durumdalarsa onlar da etmesinler.
usul esasa mukaddem demiş eskiler. eski(meyen) kelimeleri söktüremeyen gençlere tercüme edelim: usul esastan önce gelir demektir. konuşmanın, yazışmanın usulünü adabını bilmeyen bu insanlarla konuşacak, yazışacak bir şeyim yok benim. ciddiye alınmayı, kaale alınmayı, haketmiyorlar. usule riayet etmeyenin esas ile ülfete hakkı yoktur.
ben olsam şahsen beyinsiz dediğim bir insanı muhatap almazdım. zira alırsam asıl beyinsiz ben olurdum. ama bunlar hem "beyinsiz" diyorlar size hem de kaale alıp cevap veriyorlar.
bu yazdıklarım kimseye cevap değil. cevap diyecek olanlara peşin söyleyeyim: yazı boyunca esasa girmediğimi, avenesine "nasıl koydum ama lafı, cevap veremedi sustu kaldı, ehehehe" diye hava basanlara, takatim yetmediği için değil edepleri yetmediği için cevap vermediğimi hatırlatmak isterim. bu bir cevap değil, usule daha doğrusu usulsüzlüğe itiraz beyanıdır.
tam bu noktada burada diyojen'e ait o hikayeyi hatırlatmakta beis görmüyorum:
diyojen elinde eksik etmediği feneri olduğu halde ip köprüden karşıya geçerken,
karşıdan devrin en zengin, genç, kibirli yöneticilerinden hsuntias gelmektedir.
hsuntias "yol ver de, geçeyim!" deyince diyojen mutadı üzre "neden?" diye sorar.
hsuntias, "ben serserilere yol vermem!" deyince bu kez, diyojen lazım geleni ekleştirir:
"ben veririm!"
"beyinli"ye hisse: onlar "beyinsiz"leri muhatap alır cevap verirler. ben vermem!
ne kadar bilgisiz kişilerin olduğunu bizlere ispat eden yüce şahsiyet...
bazı bilgisiz, bilgisiz olmakla kalmayıp, kafasına bilgi sokmak için uğraşmayan hatta bırakınız uğraşmayı, sokmamak için ısrar eden bünyeler kendisine sallarlar her daim... bilmezler ki, bu ülkenin geçirdiği bütün ekonomik krizlerin sorumlusunun birincil sebebi, ani bir değişklikle liberal ekonomiye geçildiğini... bilmez ki, o dönem dtp'nin başında bulunan turgut özal'ın 24 ocak 1984 kararlarının mimarı olduğunu, bilmezler ki, 80'lerin başlarından yaşanan bankerler krizinin temelinde bunun yattığını, bilmezler ki, 1993'te krizin göz göre göre geldiğini, bilmezler ki, 1994'teki krizin temelinde yolsuzluk, hırsızlık olduğu kadar imf politikaları ve ani liberal değişimin olduğunu, bilmezler ki, 5 nisan kararlarının siyasi olduğu kadar imf politikalarının sebep olduğunu, bilmezler ki, 2000 ve 2001 krizlerinin aslında bir sürecin sonucu olduğunu bilmezler ki, anayasa'nın fırlatılmadığını, anayasa'ya aykırı hareket eden hükümete, "anayasa'yı bilmiyorsanız okuyun" diye masanın üzerinden kaydırarak, başbakana yollandığını, bilmezler ki, dönemin hükümetinin anayasa'ya, hukuka aykırı bir takım eylemlere girişmek üzere olduğunu, bilmezler ki, ekonominin zaten kırılgan olduğunu, bildikleri tek şey, daha doğrusu zannettikleri tek şey, anayasa kitapçığının bülent ecevit'e doğru kaydırılmasının sonucu kriz çıkmıştır... hangi ciddi devlette, böyle bir diyalog sonrasında ekonomik kriz çıkar? çünkü o gün olmasa, birkaç gün sonra kriz bir şekilde patlak verecekti... bilmezler ki, akp hükümetinin 57. hükümtin uygulamaya koyduğu programı aynen uygulamaktalar... ağızlarını açtıklarında akp ekonomiyi düzeltti olur, ama bilmezler ki, ekonomide en ufak bir özgün uygulamaya girişmemişlerdir... o zaman dsp-mhp-anap boşa tasviye edildi... bugün onlar da lsa, ekonomik program aynı oalcaktı... türkiye'de tl şu anda aşırı değerli... ve ani döviz artışlarında merkez bankası müdahale etmekte... hani bizim döviz kurlarımız dalgalanmadaydı? çünkü, merkez bankası sıkmasa hükümet zor durumda kalacak... ancak yakın dönemde öyle veya böyle bir para krizi çıkacak... türkiye hala 24 ocak 1980 tarihinde ani yapılan değişimin etkisindedir... ayrıca, imf ile işbirliğine gidip de kriz yaşamayan tek bir ülke yoktur...
teröristleri affediyor söylentisi çıkarılır... işin ilginç tarafı, araştırmadan bilmeden bunu savunan andavallar da olur... bilmez ki, o isimerin adli tıp'tan çıkan olurla ve adalet bakanının incelemesinden sonra, sadece onay makamı olarak cumhurbaşkanının onayladığını... bilmez ki, hukuki sorumluluğun tamamen adalet bakanına ait olduğunu, bilmez ki, adalet bakanının bizzat basına, "kişi isimlerini cumhurbaşkanlığına biz iletiyoruz" dediğini, ama konuşur... nasıl vursam diye...
işlerine gelince hukukun üstünlüğü, işlerine gelince vetocu... adam bazılarının zamanında söylediği gibi, "anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" demiyor... mevcut anayasanın gereklerini yerine getiriyor... adam olun, anayasayı değiştirin... seçimden sonra 367 sayısına ulaşmadınız mı? neden 4,5 senede, sivil bir anayasa yapmayı beceremediniz? mevcut anayasanın hatalarını, kişi bu kuralları uyguluyor diye kötü adletmek, hukuka inanmamak demektir...
neymiş devamlı veto ediyormuş... neden hükümet, birçok vetodan sonra, yasada değişiklik yapıyor o zaman? aynen göndersin, bazen inatlaşarak aynen gönderdiğinde anayasa mahkemesi'ne gönderilen yasa neden mahkeme tarafından iptal ediliyor? çünkü yapılan uygulama mevcut anayasaya ters... adam gibi demokratik ve sivil bir anayasa yapın... ondan sonra ötün... işinize gelince hukuk, işinize gelmeyince anayasaya aykırı hareket edilsin...
karşıt görüşe bok atma hevesinde olanların durmaksızın kötülediği türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı. Akp iktidarının görev süresince meclisten ışık hızıyla çıkan yasaları inceleyip, her geleni onaylamayarak önemli bir vazifeyi layıkıyla yerine getirmiş kişidir; zira onayladıkları düzenlemelerden haberi dahi olmayan, meciste sadece el kaldırma görevlerini yerine getiren kişilerin yaptığı düzenlemelerin ne kadar özenli olabileceği herkes tarafından çok net bilinmektedir.
Örnek verecek olursak; mart ayı içerisinde yabancı doktorların önünü açan ve türkiye de yabancı doktor çalıştırılmasına ilişkin yasayı ahmet necdet sezer veto etmiş, türkiye de sağlık sektörünün karışmasına neden olacak, doktor ve uzman adaylarının geleceğini derinden etkileyecek bu düzenleme yapılamamıştır. ortadoğudan getirilen doktorları asgari ücretlerle çalıştırmanın, bizim iyi yetiştirilen doktorlarımız varken orta sınıf doktorların bu ülkeye doldurulmalarının mantığı nedir, hangi amaçlara hizmet etmektedir; kesinlikle tartışılmamıştır. yine vetolar gündeme gelmiş, veto edilenlerin içeriği yine arka planda kalmıştır.
ahmet necdet sezer ne canının istediğini yapmak için, ne de sevgi cümlelerine nesne olmak için görevini sürdürmektedir. Ahmet necdet sezer, görevini layıkıyla yerine getirmek için çalışmaktadır ve bunu en iyi şekilde de yapmaktadır.
Yaptıklarını kısmi incelemek, sırf çamur atmak için yorumlarda bulunmak kolaycılıktan öteye geçememektedir. Kimse kimseye hakkını helal etmek zorunda değildir, fakat saygılı olmak insanlığın gereğidir. Üslubu düzgün çerçevede kullanıp, kişilerin yaptıklarına çamur atmak saygısızlıktan da öteye geçmektedir.
Herkes oturup şapkasını önüne koymalıdır. Üsluptan, haktan, helalden bahsedenlerin ne işler çevirdiklerini, nasıl bir üslup kullandıklarını türk milleti son yıllarda fazlasıyla görmüştür.
sözlükte "abi ben bir şey bilmiyorum iyisi mi sÂDece bok atıp duruym, belki kendime yobaz kanki yaparım" anlayışının hedefindeki cumhurbaşkanı. bir tÂne nedenleriyle, açıklamalı uzun ve anlamlı bir karşıt görüş yazısı göremedim şu başlıkta. tek cümlelik suçlamalar.
degeri ve onemi gorevinden ayrildiktan sonra cok daha iyi anlasilacak turkiye cumhuriyeti'nin onuncu cumhurbaskani. uzatmalari oynadigini iddia edenler bunun hesabini son dakikada kendi kalelerine gol atip maci uzatmaya goturenlerden sormailidirlar.
yeri doldurulamaz cumhurbaşkanı.
türkiyenin başına gelmiş en iyi şeylerden biri.
artık süresi doldu ve yerine kim gelecek çok merak ediyorum cumhurbaşkanlığı süresince türkiyeyi bir çok yanlış karardan döndürmüş akp nin kral biziz havasını az da olsa söndürmüştür.
halihazırda tutkallandıgı koltugu meclis baskanına vekaleten bırakıp, golbasında yaptırdıgı villasına cekilmis olması gereken, gayri hukuki bicimde hala cankayada meskun olmakla kalmayıp yuksek mahkemelere uye atamaya devam eden cumhurbaskanı. nasılsa millet iradesine uygun bir cumhurbaskanı secilmesine izin verilmeyecek. oldu olacak omur boyu cumhurbaskanı ilan edelim gitsin!
dışişleri bakanı abdullah gül tarafından, etik davranmamakla suçlanan, büyük insan...
dışişleri bakanı abdullah gül, ahmet necdet sezer'in, görev süresinin dolduğunu ve görevi vekaleten yürüttüğünü bu sebeple yaptığı atamaların etik olmadığını ileri sürmekte...
mesela, seçim gezilerinde başbakanlığa ait, uçak, otobüs, otomobil gibi araçları akp'nin malıymış gibi kullanmak oldukça etiktir.
yoksul insanları teşhir ederek ve gazeteci ordusu takibinde akp damgalı poşetlerle fakirleri gözetiyormuş imajı vermek etiktir.
2002'ye kadar köyde, kasabada imamlık yapan kişilerin, her ne hikmetse, 3 kasım 2002'den sonra kurulan hükümette, bilimum turizm ilçe müdürü, sağlık il müdür yardımcısı, sağlık il müdürü, sağlık ilçe müdürü, hastane müdürü, bilimum genel müdürlüklerde daire başkanı olması etiktir.
hakkında naylon fatura düzenlemekten ceza düzenlenmiş ve yine birçok vergi suçundan davası süren birini maliye bakanı yapmak ve maliye bakanlığını pratikte "malı-ye bakanlığı" yapmak etiktir.
haklarındaki suçlamalardan dolayı açılmış davaları, çıkarılan af kanunlarıyla affetmek etiktir.
bilimum bakanların gezilerinde, yollar polis kuvvetleri tarafından kesilerek, saatte 180 km hız yapmak etiktir.
seçim gezilerinde programa valilik ziyareti ve açılış ekleyerek her şeyi bedavaya getirmek etiktir.
tarafsız olması gereken meclis başkanının, seçim bölgesi dışında şov yapması etiktir.
1994 yılından bu yana anormal derecede varlık sahibi olmayı "oğlumun sünnetinden gelen altınları oğlumdan borç aldım" demek etiktir.
bu varlığa rağmen ahbap-çavuş ilişkisi çerçevesinde çocuklarına burs sağlamak etiktir.
sonra bu bursla okuyan gariban çocuğumuzun 6 milyon dolarlık gemiyi 500.000 dolara alması etiktir... -çok sağlam pazarlık dönmüş, ama pazarlama zihniyeti kanda var tabi... genetik olmalı...-
antalya'ya yapılan bir gezi sırasında antalya'ya uçakla gidip, karadan da -2 tanesi zırhlı mercedes 1 tanesi 4x4 cip olmak üzere- 3 tane makam aracını antalya'da kullanmak için boş göndermek etiktir... çünkü antalya'da otomobil kalmamıştır...
makam araçlarında kısıntıya gidileceğini belirtip, 1,4 milyon euroluk zırhlı mercedes almak etiktir...
Atatürk'ten sonra gelen en iyi,laik değerler ve demokrasiye bağlı,kendiside karısıda zerafetiyle örnek olunası bizler için gurur verici şimdiki cumhurbaşkanımız....
anayasa mahkemesinden ancak bu kadar cumhurbaşkanı olunabiliyor.ilk başlarda bi adam sanıp seviyoduk kendisini ancak sonradan cıktı kokusu.7 yıl sonra kurtuluyoruz dedik şimdi 367 yumurtladılar.su bu önemli değilde ben bu adamın o şirin yüzünü görmek istemiyorum arkadaş.bu kadar devletci bir vatandaş mesgul etmemeli orayı.sivil birisi gelmeli o makama.necdet bey eskisi gibi eline çanta alıp bağımsız olduğu idda edilen yargıda vatanı kurtarabilir.en hayırlısı bu bence.
damadını chp den aday gösterdi.ne güzel dimi?chp ile paslasa paslasa yargının anasını ..kildi yetmedi damattada bi dokunulmazlık..öyle havadan monte ettiler adamı.kayınpederi cumhurbaşkanı olm .orumu?
bazı andavalların halka karışmadığını iddia ettiği yüce insan...
kendisi bazıları gibi reklam peşinde değildir... ankara'da çoğu zaman yanına sadece 1-2 koruma alarak, halkın içinde alışverişini yapar, şehiriçi ve dışında trafik kurallarına uyar... ama illa ki, basının "cumurbaşkanı halkın içinde" yazması gerekmekedir... bu andavallar kendisini çankaya köşkü'nden çıkmaz zannederler... üstüne bir de rte'nin halkın içinde olduğunu söylerler... evet, çevresindeki her kişiye bir polis düşecek şekilde korumayla dolaşmak, halkın içinde olmak demektir... ulan bir de bu, millete "halktan korkuyorlar" der...
efendim miting meydanlarında "meclis dışından seçtinizde başarılı mı oldu?" hakaretine maruz kalışının akabinde başarısını kanıtlarcasına alman hükümetine ayar vermiştir.
anayasa mahkemesi başkanı iken yaptığı konuşmalarındaki demokrasi vurgusu nedeniyle başta aydınlık grubu ve işci partisi olmak üzere çeşitli çevrelerce "fethullahçı", "2. cumhuriyetçi" gibi sıfatlarla tavsif edilen sezer, kasım 2002 de akp'nin seçimi kazanıp tek başına iktidar olmasıyla birlikte, otoriter, devletçi ve yasakçı yüzünü ortaya çıkardı.
bu yüzünü en dışa vurduğu zaman ise hiç şüphesiz 2001 kendisini cumhurbaşkanı seçtiren "karaoğlan" lakaplı bülent ecevit'in yüzüne anayasa kitapçığı ile beraber o gece doları 2 katı fırlatması türkiye'nin 50 yıllık emeğini heba etmesi olayıdır..
ahmet necdet sezer adı geçince dikkat ediyorum da,herkeste bir saygı, bir hayranlık.. asla bu ülke için kötü bir davranışta bulunacağına inanmadığım, inanmayacağım tek politik şahsiyet.. seviyorum ya onu.. söylesek yine cumhurbaşkanı olsa bize? biz ona uygun, sadece ona özel bu yasayı çıkartsak..
