solcuların sağcı, sağcıların solcu olarak kabul ettiği şair, yazar ve akademisyendir. yaşadığı dönemde pek anlaşılamamış, 90'lardan sonra popüler olmuştur. doğu-batı meselesi kafasını çok karıştırmış, üstüne düşünmüş bir kişidir.
okuduğum makalelerinden anladığım kadarıyla daha çok sola ve modernizme yakın görüştedir. doğunun kültürel değerlerini ret etmemekle, eski sanatlarımızın da kaybolmasına razı olmamakla birlikte islami öğelerin kültürümüz ve hayatlarımızda bıraktığı en büyük eksikliğin psikolojik yönden olduğunu ve sorgulamayı, iç dünyalarımızı keşfetmeyi, hürriyet duygusunu engellediğini düşünür.
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok gec.
"hayatımız dardır, karışıktır. iyi ama, bu nihayet vardır ve yaşıyoruz, nefret ediyor, ızdırap çekiyor, ölüyoruz. Bir romancı için bu kadarı yetmez mi?" diyen yazarımızdır. proust gibi onun da meselesi 'zaman' dır. bence çok iyi bir toplumsal hiciv olan "Saatleri ayarlama enstitüsü" onun dünya çapında bir eseridir.
Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz. Demiş yazar.
sirf su huzur romaninda kendimi gormemek icin okumuyorum.
biz bir yeni elbise aldigimizda onu hemen giyeriz. sanki o kotu anilarimizi acilarimizi o eski elbiselerde birakip atariz. yeni ayakkabi yeni elbise yeni hayat yasam gunler. demis. dogru valla.
türk edebiyatının en başarılı romancılarından şairlerinden artık neresine koyarsanız koyun vasat yaptığı bir işinin olmadığını görürsünüz. biraz da yahya kemal tedrisatından geçmenin etkisi vardır bunda. çok iyi şiirleri olduğu halde yayınlamamasının nedeni olarak yahya kemal'in şiirlerinden daha iyi olmadığı için yayınlamanın gereksiz olduğunu okumuştum. devirdiğimiz gün kendisinin 114.yaşıydı.
tıpkı oğuz atay gibi çok çok sonrasında anlaşıldı değeri. maalesef çağının ötesinde iş yapan herkes gibi "anlaşılamamak ağrısından" muzdarip oldu.
Her Biri Ayrı Bir Roman Olan Hikayeler başlıklı yorumum http://wp.me/p4iYTe-5E ile kendimce yorumlamaya çalıştığım Hikayeler kitabının yazarı. Hikayeleriyle beni büyüleyen, hikayeciliğin nasıl olması gerektiğini ve ne kudrette olması gerektiğini edebiyat severlere gösteren usta.
yazarlığının değeri yaşarken bilinmemiştir. bunun da tek sebebi döneminin edebi çevrelerine kümelenmiş sosyalistlerdir. bu çevreler tanpınar'ı bilinçli olarak ve sırf kendilerinden değil diye gözardı etmişlerdir. o'nun yerine eşkıya güzellemecilerini türkçe'nin en büyük yazarı diye tanıtmışlar, nitelikli edebiyat diye bir şey bilmeyen yığınlara da yutturmuşlardır.
saatleri ayarlama enstitüsü gibi bir eseri vardır. müthiştir. hele o eski ağır dili öyle bir ustalıkla kullanır, kelimeleri öyle bir ahenkle dans ettirir ki kendinizden geçersiniz.
bir yazar okuyucuyu hikayenin içerisine öyle çekmeli ki, okuyucu yazarı susturmalı adeta. kendisi devam etmeli, laf lafı açmalı, hayal aleminde yeni yeni maceralara savrulmalı...
tanpınar beni bu maceralara savuran bir ustad.
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç