Her Biri Ayrı Bir Roman Olan Hikayeler başlıklı yorumum http://wp.me/p4iYTe-5E ile kendimce yorumlamaya çalıştığım Hikayeler kitabının yazarı. Hikayeleriyle beni büyüleyen, hikayeciliğin nasıl olması gerektiğini ve ne kudrette olması gerektiğini edebiyat severlere gösteren usta.
türk edebiyatının en başarılı romancılarından şairlerinden artık neresine koyarsanız koyun vasat yaptığı bir işinin olmadığını görürsünüz. biraz da yahya kemal tedrisatından geçmenin etkisi vardır bunda. çok iyi şiirleri olduğu halde yayınlamamasının nedeni olarak yahya kemal'in şiirlerinden daha iyi olmadığı için yayınlamanın gereksiz olduğunu okumuştum. devirdiğimiz gün kendisinin 114.yaşıydı.
tıpkı oğuz atay gibi çok çok sonrasında anlaşıldı değeri. maalesef çağının ötesinde iş yapan herkes gibi "anlaşılamamak ağrısından" muzdarip oldu.
sirf su huzur romaninda kendimi gormemek icin okumuyorum.
biz bir yeni elbise aldigimizda onu hemen giyeriz. sanki o kotu anilarimizi acilarimizi o eski elbiselerde birakip atariz. yeni ayakkabi yeni elbise yeni hayat yasam gunler. demis. dogru valla.
Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz. Demiş yazar.
"hayatımız dardır, karışıktır. iyi ama, bu nihayet vardır ve yaşıyoruz, nefret ediyor, ızdırap çekiyor, ölüyoruz. Bir romancı için bu kadarı yetmez mi?" diyen yazarımızdır. proust gibi onun da meselesi 'zaman' dır. bence çok iyi bir toplumsal hiciv olan "Saatleri ayarlama enstitüsü" onun dünya çapında bir eseridir.
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok gec.
solcuların sağcı, sağcıların solcu olarak kabul ettiği şair, yazar ve akademisyendir. yaşadığı dönemde pek anlaşılamamış, 90'lardan sonra popüler olmuştur. doğu-batı meselesi kafasını çok karıştırmış, üstüne düşünmüş bir kişidir.
okuduğum makalelerinden anladığım kadarıyla daha çok sola ve modernizme yakın görüştedir. doğunun kültürel değerlerini ret etmemekle, eski sanatlarımızın da kaybolmasına razı olmamakla birlikte islami öğelerin kültürümüz ve hayatlarımızda bıraktığı en büyük eksikliğin psikolojik yönden olduğunu ve sorgulamayı, iç dünyalarımızı keşfetmeyi, hürriyet duygusunu engellediğini düşünür.
Sol yelpazeden aydınların muhafazakar olduğu gerekçesiyle eleştirdiği ve beğenmediği yazar. Bana göre türk edebiyatının gördüğü en büyük edebiyatçılardan birisi. Üstelik makaleleri ve eleştirileri ile edebiyata daha yukarıdan ve geniş bakan birisi.
Onun Eleştirilen muhafazakarlığı, özünde ve ilineksel olarak hiçbir gericilik taşımıyor.
ömrümüzü çürüten zat. bir kitap yazmış anlamak için ahmet hamdi tanpınar olmak gerekir. edebi kişiliğine lafımız yok ama anlaşılır yazsaydın, güzelim türkçemizi sadeleştirseydin ne olurdu hamdiciğim?
Dilden, sadeleştirme adı altında bizde karşılığı olmayan kelimeleri yabancı olduğu gerekçesiyle atarsak bir Türk olarak anlayamamamız gayet tabii. Dili zenginleştirmek veya zenginliğini korumak onu saf hale getirmek, sadeleştirmekten efdaldir.
Ne var ki şu an sadeleştirildiği söylenen haliyle dahi kullandığımız kelimelerin %70-80'i yabancı kökenli. Dil, o kelimeleri artık özümsemişse onları sadeleştirmek adına dışarı atmak sadeleştirmek değil, fakirleştirmektir.
kuzenime, ahmet hamdi tanpınar'ını tanıtıcak bir sunum ödev olarak verilmiş. ama öğretmeni demiş ki, hayatını yazıp getirme farklı bişey olsun daha akılda kalıcı oyun gibi bişeyle de verebilirsin bilgileri şeklinde konuşmuş. bir akıl, fikir, öneri vereni gönlümün aşk muhafızlarıyla tanıştıracağım.
sahnenin dışındakiler romanıyla işgal altındaki istanbul günlerine farklı bir bakış açısı getirmiş büyük yazar.
Romanlarında ve şiirlerinde rüya ve zaman motifini çok başarılı kullanmıştır. Ne yazık ki 90lı yıllardan sonra keşfedilmiştir. Ayrıca edebi araştırmaları da ayrı bir Külliyattır.
Şu an piyasada ben yazarım diye gezen bir çok kişi bırakın ona yaklaşmasını, onun gibi bir cümle Bile kuramaz.