geçenlerde bir yerde ahmet hamdi tanpınar'ın eserlerinin yabancılardan çalıntı olduğuyla ilgili ciddi bir yazı okudum. hatta adalet ağaoğlu'nun bir romanı da epey ses getirmiş o dönemde çalıntıydı değildi diye dünyanın kavgası çıkmış.
bana kalırsa: ben türk2e güvenmem. neyimiz doğru ki amına koyayım edebiyatımız doğru olsun.
Bir ses yavaşça der, bırak yalvarsın,
Hayat bu kapıda...ne çıkar varsın,
Nakışlar gülmesin beyaz taşında
Ölüme benzeyen bu susuzluğun
Çağlayan hayâller yeter başında...
Bir fikir, bir şekil dalında olgun
Bu ağır sallanan hazan meyvası,
Gurbet, mendillerin çırpınan yası,
Yüzler ki bir uzak müjdeye benzer,
Her türlü ışığa kapanmış gözler,
Her şey, hepsi, gülen, susan, kamaşan
Rengiyle toplanır bende ve akşam
Rüzgârla tarümar, mevsimle sarhoş
Gelir ta kalbimde düğümlenir...
-Boş...
Edebiyatımızın en usta kalemlerinden. insanlar da kuyulara benzer içlerinde boğulabiliriz der üstat. Eserlerine yansımıştır bu. Derin çözümlemeler vardır. yıllar önce ayarlama enstitüsü' nü okumaya başladığımda zorlanmıştım açıkçası. ikinci kez alıp okuduğumda yine aynı. dikkatli okurun köşesinde olacak kitaplardan gerçekten.
Ustadan bihaber yaşayan gençler çok fazla. okuldaki edebiyat derslerinde ne öğretiyorlar bunlara merak ediyorum. Geçenlerde sahafa gelen lise öğrencisi bir kız çocuğu sahafa:
- beş şehir var mı? diye sordu.
sahaf da raftan baskısı fena olmayan okunmuş bir kitap verdi. Kız da:
- ayy bu çok kalınmış.
Ben de araya girdim o zaman:
- bunun bir de üç şehiri var onu al istersen.
Kız:
- ben üç şehiri alayım o zaman.
Sahaf da kalmadı dedi.
Kız ben diğer sahaflara sorayım o zaman deyip çıktı. Biz de gülüştük içerde. Biraz da üzüldük.
Ahmet hamdi' yi öğretemeyen sığ bir eğitim sistemi var ülkemizde ne yazık ki. Eğitim sistemimizde Orhan pamuk lys' de sorulan bir yazar sadece.
" insan neyi anlatabilir? insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.
Nasıl böyle düşünebiliyorlar?" diye hayret ettim. Galiba bizi benzerlerimizin karşısında her gün birkaç defa çıldırmaktan bu hayret kurtarır."
en iyisi düşünmemekti. kaçmaktı. kendi içime kaçmak.
fakat bir içim var mıydı?
hatta ben var mıydım?
ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
saatleri ayarlama enstitüsü gibi bir eseri vardır. müthiştir. hele o eski ağır dili öyle bir ustalıkla kullanır, kelimeleri öyle bir ahenkle dans ettirir ki kendinizden geçersiniz.
bir yazar okuyucuyu hikayenin içerisine öyle çekmeli ki, okuyucu yazarı susturmalı adeta. kendisi devam etmeli, laf lafı açmalı, hayal aleminde yeni yeni maceralara savrulmalı...
tanpınar beni bu maceralara savuran bir ustad.
yazarlığının değeri yaşarken bilinmemiştir. bunun da tek sebebi döneminin edebi çevrelerine kümelenmiş sosyalistlerdir. bu çevreler tanpınar'ı bilinçli olarak ve sırf kendilerinden değil diye gözardı etmişlerdir. o'nun yerine eşkıya güzellemecilerini türkçe'nin en büyük yazarı diye tanıtmışlar, nitelikli edebiyat diye bir şey bilmeyen yığınlara da yutturmuşlardır.