bir adın kalmalı şiiriyle içimi eritip geçiren şairdir. lisede ödev konumdu, adamı araştırıp şiirlerini ortaya döktükten sonra hissettiğim sempatikliği hala geçmemiştir.
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
'evvela masa üzerindeki küçük süslerini ,kullandığı losyonları ,tuvalet eşyasını seyrettim. aldım,baktım. küçük saatini elimde çevirdim. sonra elbise dolabına baktım. bütün o kat kat elbiseler, süsler. her kadını tamamlayan şeyler bana korkunç bir yalnizlik, acıma ve onun olma his ve arzusunu verdiler.'
Sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç..
herhangi bir kitabını alıp herhangi bir sayfasını açıp okumaya başladığınızda bu adamın farklı olduğunu hissedeceksiniz. örnek verecek olursak ;
'' Bütün imkanlarını kapatmış bir dünyada tek başına henüz kaburgalarından Havva'sını çekmemiş bir Adem çaresizliği içinde bir müddet çırpınmaktayım. ''
bu kafa herkese nasip olmaz kıymetini bilelim böyle adamların.
en sevdiğin yazar kim sorusunun her daim karşılığı olabilecek bir yazar. yazdığı her cümleyi en az iki kez okunduğundan, romanını bitirmek pek de kolay değildir. bunun yanında cümlelerin yarattığı ahenk de olağanüstüdür. sanki şiir yazar gibi kitap yazar. kimin gibi yazmak istersin sorusunun da tek karşılığıdır.
"En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç,azap ve korku idi."
Ahmet Hamdi Tanpınar / Saatleri Ayarlama Enstitüsü
lise de adı ahmet hamdi turangil diye bir edebiyat hocam vardı. bir gün öğretmenler odasında ahmet hamdi tanpınar ı gördünüz mü hocam? diye sormuştum o gün bu gündür severim kendisini.
huzur ve saatleri ayarlama enstitüsü romanlara hala belleğimdedir.eserlerinde başta zaman teması olmak üzere psikolojik anları, bilinçaltını aradığı, yansıttığı görülür. şiirleri ise adeta bir müzikal gibidir,
"Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz."
tam bir eski zaman aydını kendisi, büyük şair, yazar, edebiyat tarihçisi. sürekli yahya kemal gibi bir yürüyen egonun öğrencisi olarak anılır, kimsenin okumadığı lise ders kitaplarına konulur metinleri yalnız. tanpınar'ı anlayabildiğimiz için çok şanslıyız dostlar. şimdi bir de bir anı anlatmak isterim:
zamanında beyefendi edebiyat dergilerini karıştırırken, genç bir şair gözüne çarpar. edip cansever'dir bu. edebiyat fakültesindeki odasına, ortak tanıdıklar vasıtasıyla davet eder bu genci. edip cansever'in mizacını bilenler bilir, utangaç bir adamdır kendisi, karşısında da koskoca tanpınar varken hiç konuşamaz. tanpınar ikramlar yapar, bir süre otururlar öylece. sonunda tanpınar, "şiirleriniz," der, "çok güzeller. fakat hiçbiri şiir değil." o cümleden sonra saatlerce şiir konuşurlar. sonra edip cansever gider, "şiir olmayan harika şiirler" ile dolu bir akım yaratır.
Saatleri ayarlama enstitüsünde ölen ilk eşi için : '' o yaşasaydı bunların hiçbiri olmazdı . birbirine alışmış , birbirini tanıyan iki araba atı gibi hayat yükünü hep yan yana , birbirimizi gözeterek taşımak ne iyi olacaktı . ''
Beşir Ayvazoğlu 'Siretler ve Suretler' adlı kitabında 'saatleri ayarlama enstitüsü'nü Türk Edebiyatı'nın engüzel romanı olarak gösterir. Gerçekten çok zarif bir kalemi vardır, fakat; zamanında o kalem Adnan Menderes' e çok çektirmiştir.