gerçek sorunlara daha önce defalarca denenmiş ve başarısız olmuş çözümleri tekrarlayarak başarıya ulaşabileceğini düşünen ahmet davutoğlu'nun yaşadığı evrendir.
böyle hayâller falan ne güzel. yamyam, aşırı dinci, bölücüteröristlerle bir şeylerin çözülebileceğine inanmaktan başka bir şey değildir.
özünde islamcılık akımına dayanır ki islam 1400 yıldır bırakın barış ve bütünlük sağlamayı, kendi içinde bile paramparçadır. takipçilerinin yoğun olarak yaşadığı kuzey türkistan ve balkanlar dışında her yere soykırımla girmiş bir dinin bugünkü hâli zaten içler acısıdır. osmanlı'nın mısır'ı fethi'nden beri islam bilim ve teknolojiye hiçbir katkı sağlamadığı gibi, bu konularda her türlü atılım karşısında da "haramdır"dan başka bir şey söylemeyerek engel olmaya çalışmıştır.
örnek olarak da bugün bengaldeş'in hâline bakın. verimli bir delta ovası ve tarihi bir ticaret merkezini içinde bulunduran bir ülkedir bengaldeş. birleşik krallıkhindistan'dan çıkarken partition'ı gerçekleştirmiştir. bugünkü hindistansikh ve hindulara, afganistan ve bengaldeş ise müslümanlara verilmiştir. 1947'de gerçekleşen bu ayrılmanın üstünden geçen 67 yılda hindistan her ne kadar büyük bir gelir adaletsizliği olsa da dünyanın en etkili üretim merkezlerinden biri hâline gelmişken pakistan ise neredeyse hiçbir şey üretmeyen ve abd'nin ileri karakolu durumunda bir ülkedir. haydi, onların toprakları daha kurak diyelim. bengaldeş'te ise böyle bir bahane de yok. verimli ve sulak topraklar, alabildiğine uzanan yağmur ormanları, genç ve dinamik büyük nüfus... her şey var ama adamlar kendi boklarında yüzüyorlar.