edebiyatımızın sivri kalemlerindendir. kendini kadın uzmanı diye lanse etmesi pek de doğru bir tutum değildir. sözüm ona aydındır. ama çoğu zaman ortalıkta görünmez.
yıllardır okurum. okumadığım tek bir kitabı yok ama yine de sevemedim.
çetin Altan ın oğludur, Mehmet Altan ın kardeşidir . taraf gazetesinin genel yayın yönetmenidir. sadece gazete yazarlığı yapmaz, romanları da vardır. bu da düşüncelerini incilere, mercanlara sarıp yazmasına vesile olur. çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen, tarafını düşünerek belirleyen demokrat yazardır. kendisiyle paralel görüşlere sahip olmadığım halde takdir ettiğim ender gazetecilerdendir. yıllardır sakladığım yazıları vardır. hakkında Milliyette çıkan şu yazı okunulasıdır: Ahmet Altan; Naif ve Demokrat Bir Yazar.
Ergenlikte kitaplarını çok okuduğum yazardır. Adamda meme düşkünlüğü vardır. Sıklıkla göğüslerle ilgili tasvirlere rastlanır. Kitaplarını okurken erotik film seyrediyor gibi olurdum. Babam da ondan olsa gerek git dersine çalış it okuma bu kitapları derdi.
Sevdigim ama takip etmedigim yazar. Hele ki "uzaktan sevmek" isimli bir yazisi vardi, lisedeyken okumustum hala hafizamdadir. Hos, insanin ruhunu dinlendiren bir kalemi var. Cok sevgili cezmi ersöz ile yakin buluyorum dillerini. Ha denebilir ki ne alaka, okudugumda benzer hisleri uyandiriyorlar bende.
Başıma bir şey gelmeyecekse çok sevdiğim yazar. Köşe yazilarini gazeteden keser saklardim. Cumleleri inci gibi dizer ve Türkçe'ye hakimiyeti muthis derecede saglamdir.
' yalnızlığın özel tarihi' isimli kitabıyla bana kendi içimde bir çağ atlatmış olan yazardır. kimi seversek sevelim, kiminle birlikte olursak olalım aslında kendi içimizde kocaman bir yalnızlık çukurunda yaşadığımızı adeta yüzümüze çarpar.
' bir insanı öldürmek, onu sevmekten çok daha kolaydır' der. ve belki de haklıdır da.
yaklaşık 9 buçuk sene akp borazanlığından sonra ensesi tokatın altında kalınca mızmızlanmaya başlamış bir diğer şahıstır.
düz sıradan vatandaşlar bile bunların ne mal olduğunu bilirken ahmet altan ın ben böyle olacağını bu noktaya geleceğini bilemedim tavırları ağzımla değil götümle bile güldürmemiştir.
son zamanlarda sürekli twitter da falan filan ortamda şu gazeteci de köşesinden oldu, bu da işinden oldu diye mızmızlanması neye merhem olacak, görebilsem sormak isterdim. hiç kıvırtmanın çalkalamanın gereği yok bu bir yangın ise altangiller ve benzeri tüm yavşak yalaka gazeteciler bu yangına galonlarla benzin taşıdılar.
ensest ilişki ona göre yanlış ya da yasak değilmiş hatta çok doğal bir şeymiş... Kendi ağzıyla söylüyor bunu. Baktım: bi kızı bi oğlu var. Bunlarınsa tam bir baba fanatikçisi olduğu belli. Onlara küçükken taciz etmiş olduğu ihtimaline ciddi ciddi inanıyorum.
orhan pamuk nobel ödülü aldığında, hırsından kıskançlığından edebiyatı bırakmıştı. sonra kendini gazeteciliğe falan verdi. yaptığı şeyin gazetecilik değil de ajanlık olduğunu anlaması epey zamanını aldı ama sonra onu da bıraktı ya da bırakmak zorunda kaldı. üzülüyordum zaten başına bir iş gelecek diye. şimdiler de yine romancılığa dönmüş diyorlar, kitapları yine yok satıyormuş.
şu hayatta tutarlı olacaksın be ahmet altan. hiç bir şey den istifa etmen yetmez. intihar edeceğin günü sabırsızlıkla beklemekteyim.
yazar ve gazeteci. Romanlarının yanı sıra köşe yazılarıyla da tanınır. Yazar Çetin Altanın oğludur. Orta Doğu Teknik Üniversitesine devam etti; istanbul Üniversitesi iktisat Fakültesini bitirdi. 1974 te gazeteciliğe başladı. Hürriyet gazetesinde günlük yazılar yazdı. Ardından kısa bir süre Güneş
gazetesinin yayın yönetmenliğini yaptı. Star, Kanal D ve ATV televizyonlarında Neşe Düzel ile birlikte Kırmızı Koltuk adlı tartışma programlarını yönetti. 1995 te Milliyet gazetesinde yeniden başladığı köşe yazarlığını Yeni Yüzyıl gazetesinde sürdürdü (1995-98). Milliyette çıkan bir yazısından dolayı bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Altan, ilk romanı Dört Mevsim Sonbaharla (1982, 1996) 1983 Akademi Kitabevi Roman Ödülünü aldı. 1985 te yayımlanan
Sudaki iz adlı romanı toplatıldı ve müstehcenlikten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldı. 1991 de üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi yayımlandı.
Altanın Tehlikeli Masallar (1996) adlı romanı büyük ilgi gördü ve dört yılda 55 baskı yaptı. Bu ilgi, Kılıç Yarası Gibi (1998; 1999 Yunus Nadi Roman Armağanı) romanında da sürdü. Bu roman üç yapıtlık bir nehir romanın ilk
kitabıdır. Geceyarısı Şarkıları (1995) ve Karanlıkta Sabah Kuşları (1997) adlı deneme kitaplarının da yazarı olan Altanın yapıtları yabancı dillere çevrilmiştir
hiçbir romanını okumadım lakin köşe yazarı olarak yılmaz özdil'in liberal muadilidir. zaten hep aynı tas aynı hamam yazdığı köşe yazıları, bir cümle bir enter ekolünde ilerler. patronu olduğu gazeteden insanlar ücretlerini alamadığı için ayrılırken, bir açıklama yapmak yerine hep yazdığı minvalde eleştirilerini bir cümle bir enter şeklinde dizer. anlattığı mı? bozuk saat de günde iki defa doğruyu gösterir, ahmet altan da ara sıra doğruyu gösterir o kadar.
elbet pek çok teori, fikir, iddia ortaya atılacak kendisi ile ilgili. ben bu konularda gerek etrafımdaki, gerek sözlükteki insanlar kadar uzman değilim, net bir fikrim yok. benim tek korkum, bu adamın tekrar "kadın ruhundan anlayan yazar" haline gelmesi. böyle bir şey olmasın, bak allahın adını veriyorum. yapmasın bunu bize. parası neyse verelim. lütfen. bak!?