ahmet altan

entry866 galeri55
    533.
  1. bugünkü yazısıyla gerçekleri insanın yüzüne vurmuştur.
    1 ...
  2. 534.
  3. açık olalım;

    ahmet altan sek bir cumhuriyet düşmanıdır.

    ahmet altan katıksız ve tartışmasız bir mustafa kemal düşmanıdır.

    ahmet altan anlattıklarının ve anlatmak istediklerinin haricinde büsbütün bir mandacı, işbirlikçi bir tırıvırıdır.
    6 ...
  4. 535.
  5. 536.
  6. bir dönem istikrarlı bir şekilde takip ettiğim, bir yazısından sonra yarin başina bir şey gelebilir dediğim ve ertesi gün yazısını görmediğim ve merak ettiğim ama o gün yazı yazmadiği öğrenince rahatladiğim tahammül edebildiğim benim gibi düşünmeyenlerden birisidir. ama sorunlu kişidir.
    1 ...
  7. 537.
  8. ahmet altan katıksız bir hain ve oro neyse anasına yazık yazmıyim daha fazla. acaba yazdıklarına kendiside inanıyormu? yeşil dolarların ve lüks hayatın tadı çok daha baskın geliyordur.
    3 ...
  9. 538.
  10. bugün döktürmüş yazardır.

    Acılı bir dönem sona eriyor.
    Yanlış kurulmuş bir cumhuriyet şimdi yeniden biçimleniyor.
    Biz cumhuriyet kurup başına Mustafa Kemal'i getirmedik, Mustafa Kemal'i başa geçirip etrafına bir cumhuriyet kurduk.

    Tek partili bir diktatörlük de halktan destek alamadığı için desteğini ordudan aldı.

    ORDU ZORUYLA DEVRiM
    Niye yaptığımızı bugün dahi mantıklı bir şekilde açıklayamadığımız bir sürü tuhaf "devrimi" ordu zoruyla gerçekleştirdik.

    insanların giysilerine musallat olduk.

    "Fes giymeyeceksin" diye tutturduk.

    Alfabelerini değiştirdik.

    Müziklerini dinlemelerini yasak ettik.

    NE OLURDU iNSANLAR FES GiYSEYDi
    Bunların hiçbirini halkın rızasını alarak yapmak mümkün olmadığından hep orduyu kullandık.

    Ne olurdu insanlar fes giyseydi, Arap alfabesi kullansaydı, Bach yerine türkü dinleseydi?

    Ne olurdu görüntü Batılılara benzemeseydi de, "halkın iradesine" dayanan bir yönetim şekli Batı'ya benzeseydi?

    Bu ülkede "şapka giymiyor" diye adam asıldı.

    Bunun saçmalığını dile getirmek yasaklandı.

    Mustafa Kemal, Batı uygarlığının "özünü" değil, biçimini benimsedi.

    Bu ülkenin aydınları da "görüntüyü" çağdaşlık olarak değerlendirdi.

    DEMOKRASi LANETLENDi
    Eğitim bir "beyin yıkama" kampanyasına dönüştürüldü, demokrasi neredeyse lanetlenip "cumhuriyet" alabildiğine yüceltildi.

    Cumhuriyet, bir diktatörlük yönetimine cevaz veriyordu çünkü.

    Demokrasi ise diktatörlüğe izin vermiyordu.

    Gericilik-ilericilik tamamen şekil üzerinden öğretildi.

    insanların birbirlerine nasıl hitap edeceği bile yasalarla belirlendi.

    Batı'nın şapkasını aldık.

    Gömleğini, ceketini, alfabesini aldık.

    Felsefesini, bilimini, demokrasisini almadık.

    DiKTATÖRLÜK KURDUK
    Görüntüsel bir özentiye dayanan bir diktatörlük kurduk, bunun sürmesini de ordunun silahıyla sağladık.

    ismet Paşa da bu düzeni sürdürdü.

    Sonra bunu değiştirmek zorunda kaldık.

    Her şeyi "görüntü" sandığımızdan "demokrasinin" de görüntü kısmını benimsedik.

    Seçimlere çok parti girdi ama yönetim hep orduda kaldı.

    Seçilen siyasiler, yönetimi kendilerinde sandıklarında ordu devreye girip darbe yaptı.

    Darbeler de bizim tuhaf cumhuriyetin bir "parçası" olarak kabul edildi.

    AKP'YE DARBE HAZIRLIĞI
    Soğuk Savaş sırasında, Amerika Türkiye'yi Sovyetler'e karşı kullanmak istediği için bu düzenin sürmesinden yana çıktı.

    Sonra dünya değişti.

    Amerika değişti.

    Avrupa değişti.

    Türkiye'den talepleri değişti.

    Ordu bunu kabul etmek istemedi.

    Son darbesini 28 Şubat'ta yaptı.

    2002'de zenginleşen muhafazakâr kesimlere dayanan, dünyanın desteğini arkasına almış AKP iktidarına karşı da darbe hazırlıklarını, girişimlerini, planlarını sürdürdüler.

    YENi BiR ÇAĞ AÇILIYOR
    Dünyaya öylesine kördüler ki hayatın değiştiğini fark etmediler, kendilerine olan güvenleri tamdı, hazırladıkları darbeleri kayıtlara geçirdiler.

    Hayatın, zamanın, koşulların kendilerine verdiği mesajları anlamamakta direndiler.

    Sonunda yakalandılar.

    Halk artık darbelerden ve darbecilerden nefret ediyordu.

    Kendi iradesinin iktidara gelmesini istiyordu.

    Dünya da bunu destekliyordu.

    Dün ilk kez muvazzaf bir orgeneral "darbe" hazırlıklarına karıştığı için tutuklandı.

    Kenan Evren, darbe yaptığı için ifadeye çağrıldı.

    Ordunun içindeki son cunta da şimdi temizleniyor.

    Yeni bir çağ açılıyor.

    Bu çarpık cumhuriyetin içinde hayat bulmuş bütün "çarpıklıklar" da temizlenecek, cumhuriyeti bu toplum yeniden kuracak.

    insanların giyimine, diline, dinine, yaşamına karışılmayacak, karışmaya kalkan cezalandırılacak.

    Kişilerin iradesinin değil, dünyayla uyum içinde yaşayacak bir toplumun iradesinin yönetime yansıyacağı bir dönem bu.

    Diktatörlüğe heves etmek artık mümkün değil bu çağda, bunu da herkesin aklında tutmasında büyük fayda var.
    7 ...
  11. 539.
  12. başıma birşey gelmeyecekse yazısının altına imzamı atmak istediğim yazardır.

    --spoiler--
    Acılı bir dönem sona eriyor.
    Yanlış kurulmuş bir cumhuriyet şimdi yeniden biçimleniyor.
    Biz cumhuriyet kurup başına Mustafa Kemal'i getirmedik, Mustafa Kemal'i başa geçirip etrafına bir cumhuriyet kurduk.

    Tek partili bir diktatörlük de halktan destek alamadığı için desteğini ordudan aldı.

    ORDU ZORUYLA DEVRiM
    Niye yaptığımızı bugün dahi mantıklı bir şekilde açıklayamadığımız bir sürü tuhaf "devrimi" ordu zoruyla gerçekleştirdik.

    insanların giysilerine musallat olduk.

    "Fes giymeyeceksin" diye tutturduk.

    Alfabelerini değiştirdik.

    Müziklerini dinlemelerini yasak ettik.

    NE OLURDU iNSANLAR FES GiYSEYDi
    Bunların hiçbirini halkın rızasını alarak yapmak mümkün olmadığından hep orduyu kullandık.

    Ne olurdu insanlar fes giyseydi, Arap alfabesi kullansaydı, Bach yerine türkü dinleseydi?

    Ne olurdu görüntü Batılılara benzemeseydi de, "halkın iradesine" dayanan bir yönetim şekli Batı'ya benzeseydi?

    Bu ülkede "şapka giymiyor" diye adam asıldı.

    Bunun saçmalığını dile getirmek yasaklandı.

    Mustafa Kemal, Batı uygarlığının "özünü" değil, biçimini benimsedi.

    Bu ülkenin aydınları da "görüntüyü" çağdaşlık olarak değerlendirdi.

    DEMOKRASi LANETLENDi
    Eğitim bir "beyin yıkama" kampanyasına dönüştürüldü, demokrasi neredeyse lanetlenip "cumhuriyet" alabildiğine yüceltildi.

    Cumhuriyet, bir diktatörlük yönetimine cevaz veriyordu çünkü.

    Demokrasi ise diktatörlüğe izin vermiyordu.

    Gericilik-ilericilik tamamen şekil üzerinden öğretildi.

    insanların birbirlerine nasıl hitap edeceği bile yasalarla belirlendi.

    Batı'nın şapkasını aldık.

    Gömleğini, ceketini, alfabesini aldık.

    Felsefesini, bilimini, demokrasisini almadık.

    DiKTATÖRLÜK KURDUK
    Görüntüsel bir özentiye dayanan bir diktatörlük kurduk, bunun sürmesini de ordunun silahıyla sağladık.

    ismet Paşa da bu düzeni sürdürdü.

    Sonra bunu değiştirmek zorunda kaldık.

    Her şeyi "görüntü" sandığımızdan "demokrasinin" de görüntü kısmını benimsedik.

    Seçimlere çok parti girdi ama yönetim hep orduda kaldı.

    Seçilen siyasiler, yönetimi kendilerinde sandıklarında ordu devreye girip darbe yaptı.

    Darbeler de bizim tuhaf cumhuriyetin bir "parçası" olarak kabul edildi.

    AKP'YE DARBE HAZIRLIĞI
    Soğuk Savaş sırasında, Amerika Türkiye'yi Sovyetler'e karşı kullanmak istediği için bu düzenin sürmesinden yana çıktı.

    Sonra dünya değişti.

    Amerika değişti.

    Avrupa değişti.

    Türkiye'den talepleri değişti.

    Ordu bunu kabul etmek istemedi.

    Son darbesini 28 Şubat'ta yaptı.

    2002'de zenginleşen muhafazakâr kesimlere dayanan, dünyanın desteğini arkasına almış AKP iktidarına karşı da darbe hazırlıklarını, girişimlerini, planlarını sürdürdüler.

    YENi BiR ÇAĞ AÇILIYOR
    Dünyaya öylesine kördüler ki hayatın değiştiğini fark etmediler, kendilerine olan güvenleri tamdı, hazırladıkları darbeleri kayıtlara geçirdiler.

    Hayatın, zamanın, koşulların kendilerine verdiği mesajları anlamamakta direndiler.

    Sonunda yakalandılar.

    Halk artık darbelerden ve darbecilerden nefret ediyordu.

    Kendi iradesinin iktidara gelmesini istiyordu.

    Dünya da bunu destekliyordu.

    Dün ilk kez muvazzaf bir orgeneral "darbe" hazırlıklarına karıştığı için tutuklandı.

    Kenan Evren, darbe yaptığı için ifadeye çağrıldı.

    Ordunun içindeki son cunta da şimdi temizleniyor.

    Yeni bir çağ açılıyor.

    Bu çarpık cumhuriyetin içinde hayat bulmuş bütün "çarpıklıklar" da temizlenecek, cumhuriyeti bu toplum yeniden kuracak.

    insanların giyimine, diline, dinine, yaşamına karışılmayacak, karışmaya kalkan cezalandırılacak.

    Kişilerin iradesinin değil, dünyayla uyum içinde yaşayacak bir toplumun iradesinin yönetime yansıyacağı bir dönem bu.

    Diktatörlüğe heves etmek artık mümkün değil bu çağda, bunu da herkesin aklında tutmasında büyük fayda var.
    --spoiler--
    4 ...
  13. 540.
  14. kişiliği bozuk, para peşinde koşan birisi dikkate alınmaması gerekir.
    3 ...
  15. 541.
  16. yarak kürek yazılarına devam eden kişidir. yazdıklarının analizini , eleştirisini yapmaya zaman harcamaya tenezzül ihtiyacım bile yok lan o derece.
    3 ...
  17. 542.
  18. dünkü yazısıyla ortalığı karıştırmış, dokuz köyden kovulmuş, vatan haini olmasına ramak kalmış gazetecidir.

    ama şu da var ki;
    (bkz: adam haklı beyler)
    2 ...
  19. 543.
  20. zamanında amerikan mandası olsaydı daha iyi olurdu ve atatürk ülkeyi kurtararak bu topraklara ihanet etti gibi yeni hezeyanlı yazılarını da beklediğimiz şahsiyet.
    1 ...
  21. 544.
  22. 545.
  23. --spoiler--
    kenan evren, darbe yaptığı için ifadeye çağrıldı.

    ordunun içindeki son cunta da şimdi temizleniyor.

    yeni bir çağ açılıyor.
    --spoiler--

    ya çok saf ve mal ya da karşısındakini mal yerine koymaktan zevk alan yazar.
    0 ...
  24. 546.
  25. fethullah gülen, nazlı ılıcak ve altan ailesi 1980 darbesini yapan kenan evren'i ayakta alkışlamışlardı.o zaman öyle para kazanıyorlardı şimdi böyle.

    sen kimi kandırıyorsun? gebeş! cehalet çok kötü bir şey amk.
    1 ...
  26. 547.
  27. 548.
  28. bu kadar boş konuşan adamın arasında başbakana en sağlam ayarı vermiş kişi.

    derdi birine ayar vermek de değil gerçi... herkes için söylemiş söyleyeceğini.

    başbakana, hakime ve pek çok kişiye "kof kabadayılık" savunması:

    sayın yargıç, beni buraya, hapse atılmamı isteyerek gönderen adam, bu ülkeye çok yararlı hizmetleri olmuş, değerli bir adamdır.

    kendisi de sıkıntı çekmiş, yargılanmış, hapis yatmış biridir.

    benim hapsedilmemi isteyen adam, bu ülkenin başbakanıdır.

    çeşitli acılar, zulümler, düşmanlıklar, yenilgiler görmüş, hepsinin altından kalkabilmiş bir adamdır.

    ne yazık ki yenilgiler karşısında güçlü duran nice insan, zaferlerin ağırlığını taşıyamamış, sarsılmış, yolunu şaşırmış ve kendi galibiyetiyle yaralanmıştır.

    benim hapsedilmemi isteyen bir zamanların mahkumu, şimdinin başbakanı da kendi galibiyetinin yaralarını taşıyor bugün.

    bir zamanlar şiir okuduğu için sistemin efendileri tarafından hapsedilmiş bir kurbanın, kendisi iktidara geldiğinde yazarların hapsedilmesini isteyen birine dönüşmesi, o adamın geçtiği yollarda yaşadığı yenilgilerden değil, zaferlerden dolayı yolunu şaşırdığını gösterir.

    bugün bu gerçek, bu davanın kendisinden de, benim hapsedilmemden de daha büyük bir önem taşıyor, çünkü bu başbakan yeni bir zafer kazanmaya hazırlanıyor.

    taşımakta zorlanacağı yeni bir zaferi daha olacak.

    ben, bunun bedelini, başta kendisi olmak üzere bütün ülkenin ödemesinden çekindiğim için kendisini uyarmak istedim.

    bugün benim burada yazdığım bir yazıdan dolayı sanık sandalyesinde oturmama yol açan mesele, başbakanın bir heykel hakkındaki haksız, yersiz, haddini fevkalade aşan bir hüküm vermesiyle başladı.

    kars’taki bir heykele “ucube” diyerek yıkılmasını istedi.

    kendisi hakkında yazılmış bir yazı karşısında gösterdiği tepki, o yazıyı yazanın hapsedilmesini istemek olacak kadar kendisini önemseyen biri, bir başkasının eseri hakkında bu kadar rahatça aşağılayıcı sözcükler kullanabiliyorsa ve bunu doğal buluyorsa, o adam kendisini kutsallaştırmaya, başkalarını ise saygıyı hak etmeyen insanlar olarak görmeye başlamış demektir.

    ölçüleri böylesine şaşmış biri başbakansa, bu ölçü şaşırması herkes için bir sorun anlamına gelir.

    ülkemiz çirkin heykellerle, çirkin binalarla dolu, şehir meydanlarında fevkalade kötü yapılmış atatürk heykelleri, her yanda inançlı insanların da yakınmasına neden olan estetik yoksunu camiler var.

    başbakan, çirkin bulduğu herhangi bir atatürk heykeline ya da camiye “ucube” diyebilir mi, onları yıktırtabilir mi, cesareti buna yeter mi? onlara dokunamayan birinin sahipsiz bir heykeltıraşın heykelini aşağılayarak yıktırtması nasıl tarif edilebilir? i̇çi boş gösterişçi bir yiğitlik, kof bir kabadayılıktır bu, kolay bir hedef seçip onun üzerinden çıkar sağlamaktır.

    ayıplanması, kınanması, eleştirilmesi gereken bir davranıştır.

    bir başbakan “beğenmedim” diyerek bir heykeli nasıl yıktırır? hangi hakla yıktırır? allah muhafaza bu başbakan roman okumaya başlarsa ne olacak, bir düşünün.

    başbakan beğenmediği için madam bovary’i, kocasını aldatan bir kadını anlattığı için anna karenina’yı meydanlarda mı yakacağız? sokaklarda henüz kitap yakmamayı, başbakanın roman okumamasına mı borçlu olacağız? başbakan kendini her türlü eser hakkında hüküm verecek kadar yetkin ve beğenmediği her şeyi yok ettirecek kadar güçlü görüyorsa, türkiye’de bütün sanat eserlerinin kaderi başbakanın iki dudağı arasına mı sıkışacak? buna itiraz etmeyecek miyiz? buna isyan etmeyecek miyiz? boyun mu eğeceğiz böyle bir hoyratlığa? kendini tek merci olarak gören biri mi belirleyecek bütün sanatçıların ve eserlerinin kaderini? ben bunu kabul etmem.

    bunu kabul edeceksin, sineye çekeceksin, buna öfkelenmeyeceksin, karşı çıkmayacaksın diyerek beni hapisle tehdit eden başbakanla savcı, korkutmak için kendilerine başkasını bulsunlar.

    onların gücü yetmez beni korkutmaya.

    ben bu ülkede kimsenin kaderi, bir insanın iki dudağı arasına sıkışmasın istiyorum, ben bu ülkede herkesin özgür olmasını, fikirlerini söylemesini, ibadetini yapabilmesini, eserlerini yaratabilmesini, dilini konuşabilmesini, istediği gibi giyinip, istediği gibi fikirlerini söyleyebilmesini savunuyorum.

    başbakan neyi savunuyor? bir heykeli tek emirle yıktırabilen biri neyi savunabilir? heykeli yıktırılan heykeltıraşı kim savunacak bu ülkede, kim ona sahip çıkacak, kim adalet isteyecek, kim güçsüz birinin gadre uğramasına engel olacak? bir zamanlar bu soruların cevabı olarak bu ülkede çok insan bu başbakanın adını söylüyordu, bugün bunu söylemek çok zor.

    referandumu öylesine büyük bir zafer kazandı ki başbakan, omuzları o zaferin ağırlığını taşımaya yetmedi.

    aradan daha altı ay geçmeden heykelleri yıktırtmaya başladı.

    eskiden durduğu yerden öylesine savruldu ki bu insan, bütün dindarlığına, bütün inancına, yaptığı bütün dini vurgulara rağmen bugün hazreti muhammed’in bir hadisi söylendiğinde bunu hakaret olarak kabul ediyor.

    bir hadisten gocunan dindar müslüman, ne o hadisten, ne o hadisi söyleyenden kuşku duymalı.

    o insanın kuşku duyacağı tek varlık, kendisidir.

    başbakan bunu bile fark edemiyor artık.

    o dindar başbakanın hakkımda yazdırdığı iddianamede, aleyhime delil olarak peygamberin bir sözünü söylemem gösteriliyor.

    kendi zaferiyle yaralanmak budur işte.

    gücünü öyle yanlış kullanırsın ki sonunda peygamberinin sözü sana hakaret gibi gözükmeye başlar.

    peygamberinin sözünden korkan, peygamberinin sözünden gocunan dindar biri, bir ülkeyi yönetmekten ziyade trajik bir romana başkahraman olmaya daha uygundur.

    acıklıdır durumu çünkü ve bu acıklılık, güçle, iktidarla birleştiğinde ortaya çok tehlikeli biri çıkar.

    ben, bu ülkenin tarihi liderlerinden biri olabilecek bir insanı, kendi varlığını, düşüncelerini, inançlarını yok sayan bir zafer yorgunu olmaktan kurtarabilmek, kişisel bir trajedinin ülkenin bütününe yayılmasını engelleyecek bir uyarıda bulunabilmek için yazdım o yazıları.

    hakaret etmedim.

    başbakanın bana karşı kullanmaya kalktığı hırpalıyıcı dili, yazdıklarımı daha iyi kavrayabilsin diye ona karşı kullandım.

    ama tarihi bir lider olmakla bir trajedi kahramanı olmak arasında sallanan bu başbakan, her şeyin sadece kendisine mübah olduğunu sandığından, bunun hakaret olarak görülüp cezalandırılmasını istedi.

    sayın yargıç, vereceğiniz karar benimle ilgili olmayacak.

    siz bu ülkenin hukukunun, keyfi davranışlara, gücün hoyratça kullanılmasına, güçsüzlerin ezilmesine cevaz verip vermediğine karar vereceksiniz.

    beni mahkum ederseniz, başbakan daha çok heykel yıktırır.

    mahkum etmezseniz belki hata yaptığını fark eder.

    bunu fark ederse, hem bu ülke, hem de kendisi kazanır.

    ben, kendi zaferlerinin ağırlığıyla yolunu şaşırmış bu başbakana yardım etmenizi isterim.

    kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25221836/
    3 ...
  29. 549.
  30. aklın başına şimdi mi geldi sorusuna maruz bırakılası, harika bir savunma yazmış insan.
    0 ...
  31. 550.
  32. savunmasında ki 'sokaklarda henüz kitap yakmamayı, başbakanın roman okumamasına mı borçlu olacağız? ' sorusu beni benden almıştır, aferindir.
    0 ...
  33. 551.
  34. başbakan rte'ye karşı çok dikkatli bir dille savunmasını yapmıştır.

    --spoiler--
    "allah muhafaza bu başbakan roman okumaya başlarsa ne olacak, bir düşünün.

    başbakan beğenmediği için madam bovary’i, kocasını aldatan bir kadını anlattığı için anna karenina’yı meydanlarda mı yakacağız?

    sokaklarda henüz kitap yakmamayı, başbakanın roman okumamasına mı borçlu olacağız?"
    --spoiler--

    kendisinden hiç beklemediğim bir savunma yaparak takdirimi kazanmıştır.
    1 ...
  35. 552.
  36. nazlı ılıcak bir, bu iki..

    bu insanlarla aynı bayrak altında yaşamak bile beni rahatsız ediyor cidden..

    ulan birinizin oğlu içki şişelerinden kendini toplayamadığı gibi belkide bir insanın canına kastediyor, diğerinizin gelini program program dolaşıp şarkısının tanıtımını bacaklarıyla yapıyor..

    siz de kalkmış yok efendim fes giyeydik ne olurdu, atatürk milliyetçiliği safsatadır falan diye bol keseden atıp tutuyorsunuz.

    eee buyrun o zaman sizleri önden alalım..

    edit: bunu eksileyenlerle aynı platformda yazmak bile kanıma dokunuyor.
    2 ...
  37. 553.
  38. kaleminin gücünü başbakana karşı savunmasında bir kere daha gördüğümüz memleketi bir çift kadın memesine satarım diyen artık ne olduğundan emin olamadığım için sevmediğim fekat kalemine ne yazık ki saygı duyduğum şahsiyet.
    neden değiştin ki?
    1 ...
  39. 554.
  40. Tayyibe kafa tutman benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Mahkemede sergilemiş olduğun delikanlı tavır beni hiç alakadar etmiyor, bizim gördüğümüz öfkeli tayyibi senin çok geç farketmen benim için hiçbir ifade etmiyor, çünkü sen kendi yazılarınla da ele aldığın gibi cumhuriyet, atatürk ve onun ilkelerinin düşmanısın.
    2 ...
  41. 555.
  42. şu kadim kemalist ideolojiyi tek başına tarumar eden tüm çelişkilerini en sağlam gibi görünen en çelikten doğrularını(!) bu heyulanın ideolojisini paramparça edip paçavraya çevirip suratlarına fırlatan tüm amentü'lerini yerle yeksan eden bir garip adam...
    0 ...
  43. 556.
  44. buna (bkz: özet geç piç) dedim. ''satılmış vatan hainiyim'' şeklinde mırıldandı. kaale almayın-aldırmayın.
    5 ...
  45. 557.
  46. atatürk düşmanı, sözlükteki şakirt tayfanın tanrısı.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük