Ahmed Arif'in HAYATI 1927 yilinda Diyarbakirda dogdu, 2 Haziran 1991 tarihinde Ankarada öldü. Ortaögrenimini Diyarbakir Lisesinde tamamladi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Felsefe Bölümü ögrencisi iken 1950de Türk Ceza Yasasinin 141. maddesine aykiri davranmak saviyla, 1952de gizli örgüt kurma saviyla iki kez tutuklandi, yargilandi ve 2 yil hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankaradaki gazeteler ve dergilerde teknik islerle ugrasarak yasamini kazandi. Toplumcu gerçekçi siirimizin ustalarindandir. Yasadigi cografyanin duyarliligi ve halk kaynagindaki sesini hiç yitirmeden, lirik, epik ve koçaklama tarzini kusursuz bir kurguyla kullanarak, özgün, tutkulu, müthis ezgili çagdas siirler yazdi. alıntıdır.
.........
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu...
bir de hani diyor ya başka bir şiirinde *seviyorum seni, çıldırasıya...
bir rivayete göre; ahmed arif kahveye girdiği sırada biri laf atar:" aha tek kitaplı şair geldi" diye..ahmed arif sakince yerine oturur ve yanındakine, herkesin duyacağı biçimde: "muhammed de tek kitapla peygamber olmadı mı!" der.
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
dizelerinin şairi.
terketmedi sevdan beni,
aç kaldım, susuz kaldım,
hayın, karanlıktı gece,
can garip, can suskun,
can paramparça...
ve ellerim, kelepçede,
tütünsüz uykusuz kaldım,
terketmedi sevdan beni...
demiş şair . bense ;
terketmedi sevdan beni,
aç kaldım, susuz kaldım,
hayın, karanlıktı gece,
can garip, can suskun,
can paramparça...
ve ellerim, kelepçede,
tütünsüz uykusuz kaldım,
farketmedi sevdan beni...
Çok kişi okur, az kişi anlar ahmed arif'i ve çok daha azı hissedebilir yüreğinde.
Hasretinden prangalar eskittim, şimdiye kadar sevgiliye yazılmış en içten şiir olabilir.
33 kurşun'un dillendirdiği seyfo deresi katliamı kadar yoğundur sesinden dinlediğiniz bu şiir.Katliam 1943'de gerçekleşir. 33 Kürd'ün kurşuna dizilmesi emrini verir 7. ordu komutanı ve vurulur niceleri şu zamana kadar. Anlatmaya ise güç yetirmek zor gözler dolmadan...
33 KURŞUN
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van’da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari güvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı...
Yiğitlik inkar gelinmez
Tek’e - tek döğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzüç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda....
(...)
Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...
(...)
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Dom dom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
Bir kısmı böyledir bu şiirin.
Kendi sesinden dinlemek için linke bakınız.
Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerime karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
"Elaziz uzun çarşı"
Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp
Bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer
Mağlup mu desem mahcup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
iki yanım
iki süngü
vurulsam kaybolsam derim,
çırılçıplak, bir kavgada,
erkekçe olsun isterim,
dostluk da, düşmanlık da.
hiçbiri olmaz halbuki,
geçer süngüler namluya.
başlar gece devriyesi jandarmaların...
hırsla çakarım kibriti,
i̇lk nefeste yarılanır cıgaram,
bir duman, kendimi öldüresiye.
biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
ama akşam erken iniyor mahpusaneye.
ve dışarda delikanlı bir bahar,
seviyorum seni,
çıldırası
her bir şiirinin güzel olmasının yanında özellikle hasretinden prangalar eskittim ve 33 kurşun şiirleriyle edebiyat tarihine adını kazıyan şairlerimizdendir. insan resmen onu kendi içinde halkın içinde hisseder şiirlerini okudukça. ahmet kayanın müthiş bir besteyle renk kattığı ay karanlık şiirini de unutmamak gerekir;
maviye maviye çalar gözlerin,
yangın mavisine rüzgarda asi,
körsem senden gayrısına yoksam
bozuksam can benim, düş benim,
ellere nesi?
hadi gel,
ay karanlık...
itten aç yılandan çıplak,
vurgun ve bela
gelip durmuşsam kapına
var mı ki doymazlığım?
ille de ille sevmelerim,
sevmelerim gibisi?
oturmuş yazıcılar
fermanım yazar
n'olur gel,
ay karanlık...
dört yanım puşt zulası,
dost yüzlü,
dost gülücüklü
cıgaramdan yanar.
alnım öperler,
suskun, hayın, çıyansı.
dört yanım puşt zulası,
dönerim dönerim çıkmaz.
en leylim gecede ölesim tutmuş
etme gel,
ay karanlık.
öleli 20 yıl olmuş bugün ama umrumda değil, doğalı 84 yıl olmuş... dünyanın en büyük şairlerinden birisidir. iki satırı, ciltlerce kitabın anlatamadığını anlatıverir insana... ruhun şad olsun ustalar ustası...
Akşam erken iner maphusaneye.
ejderha olsan kar etmez
ne kavgada ustalığın
ne de çatal yürek civan oluşun
kar etmez inceden içine dolan
alıp götüren hasrete
akşam erken iner mahpushaneye
iner yedi kol demiri yedi kapıya
birden ağlamaklı olur bahçe
karşıda duvar dibinde
üç dal gece sefası
üç kök hercai menekşe
aynı korkunç sevdadadır
gökte bulut dalda kaysı
başlar koymağa hapislik
karanlık can sıkıntısı
kürdün gelinini söyler maltada biri
bense voltadayım ranza dibinde
ve hep olmayacak şeyler kurarım
gülünç acemi çocuksu
vurulsam kaybolsam derim
çırılçıplak bir kavgada
erkekçe olsun isterim
dostluk da düşmanlık da
hiçbiri olmaz halbuki
geçer süngüler namluya
başlar gece devriyesi jandarmaların
hırsla çakarım kibriti
i̇lk nefeste yarılanır cigaram
bir duman alırım dolu
bir duman kendimi öldüresiye
biliyorum sen de mi diyeceksin
ama akşam erken iniyor mahpushaneye
ve dışarda delikanlı bir bahar
seviyorum seni çıldırası.