tütünü bilir misin?
"kız saçı" demiş zeybekler,
su içmez her damardan,
yerini kolay beğenmez,
üşür
naz eder,
darılır
iki parmak arasında kıyılmış,
bir parçası var kalbimin
incecik, ak kağıtlara sarılır,
dar vakit yanar da verir kendini.
dostun susan dudağına...
sokaklardan,
kıyılardan,
gök mavisinden,
ekmeğinden,
canevinden ayrı düşmeye
yani bütün hasretlerin kahrına
ve zehrine çaresiz kalmaların,
ilk nefesi hızır gibi yetişir
cibalide sarılan cıgaranın...
bir tek kitap çıkarmıştır ama onlarca kitap çıkaran şairlerden daha çok bilinmektedir ahmed arif ve şiirleri. Bir gün kendisine 'bir kitapla şair olunur mu?' gibi bir soruya verdiği cevap acaip koymuştur heralde soruyu sorana: 'Bir kitapla peygamber olunuyor da niye şair olunmasın.'
vurun ulan vurun ben kolay ölmem ocakta küllenmiş közüm karnımda sözüm var haldan bilene..
"Ahmed Arif'ten söz etmek, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren şiirimizde çok özgün bir mecradan, bir satırbaşından söz etmek demektir. Onun şiirleri, tematik unsurlarıyla, fonetik ve semantik yapısıyla, imgesel özerkliğiyle bugüne dek ayrıksı kalabilmeyi ve yazıldıkları yıllardan bugüne, aradan geçen yarım yüzyıla rağmen zamana direnerek hâlâ beğeniyle okunmayı başaran şiirlerdir.
Bu bakımdan çok "özel" bir şairdir Ahmed Arif. Tek yapıtı ve bu yapıtında yer alan on dokuz şiiriyle, yıllar yılı bu denli yaygınlaşarak okunması da, onu eşsiz kılan faktörlerden biridir... Fırat'ın asiliği de, Dicle'nin zarafeti de bir çavlan gibi akar onun şiirinde; demek istediğim, hem epik hem de lirik olmayı başarmış ender şairlerden biridir Ahmed Arif", der yılmaz odabaşı, ahmed arif için...
öyle yıkma kendini
öyle mahsun, öyle garip...
nerede olursan ol
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile, diş ile
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan.. rüsva etme beni !
bu, ne ayıp ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...
evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...
ve yine sevdam
seni bağırabilsem seni
dipsiz kuyulara, akan yıldıza
bir kibrit çöpüne varana
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
yitirmiş öpücükleri
payı yok apansız inen akşamdan
bir kadeh, bir cigara dalıp gidene
seni anlatabilsem seni
yokluğun cehennemin öbür adıdır
üşüyorum kapama gözlerini.
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
itten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
ille de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...
hakkında 'onun dizeleri ve anısı,diyarbekir kalesi'nin akranıdır.o da tanıdıktır ki namertlere baş eğmeden,mertçe yaşamış ve mertçe ölmüş bir şairdir ahmed arif...' diye yazılmıştır yılmaz odabaşı tarafından.