1954-1957 ve en son 1977de olmak üzere 60ın üzerinde mektup göndermiş Ahmed Arif leyla erbil'e. Pek çok şiirin ilk dizelerinin ve büyük bir aşkın kaleme alındığı o mektuplar bu ayın sonunda Ruken Kızıler editörlüğünde Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları tarafından kitap olarak yayımlanacak.
-------
15 Mayıs 1954
Ankara
Leylâ, Canım,
Kayb, berbat ve sessizim... Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu.
Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, hemen anneme gideceğim. Pazartesiye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten.
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?
Fotoğrafındaki halbuki...yi hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın?
Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri... Ne yapsam?
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
leyla erbil le olan aşklarını öğrendikten sonra, beni açıkçası biraz hayal kırıklığına uğratmış, üzmüş şair. kimse anlamıyor neden böyle hissettiğimi de, ben onun aşk diye bahsettiği her şeyi farklı hayal etmiştim.
neyse, gene de büyük şair.
akşam erken iner mapushaneye hele, öyle muhteşem bir şiir.
leyla erbil'e yazdığı mektuplardan oluşturulan ''Leylim Leylim Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar'' kitabını sonunda bugün aldığım şairden de öte insan. henüz okumaya Mâlik olamadım; ama bir göz gezdirince şiirlerinin bende yarattığı o anlayamadığım, affınıza sığınırak, ''hazımsızlığı'' yine yaratmıştır. senin gibi, edip abi gibi, füruzan gibi insanların olduğu bu dünyada dünyalar kadar mutluyum ben üstad.
-------
Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. Ençok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini...
edebiyatçıların bir araya geldiği bir futbol maçında "hasretinden prangalar eskittim" kitabı için cemal süreya kaleye geçmiştir. yayıncı mehmed fuat'ın şutunu tuttuğunda kitabı bastıracaktır. şutu tutar, kitap basılmaz. cemal süreya'ya "cemalim" deyişini duyabilseydik keşke.
Mehmet Erdi Durucu adında birinin "Ahmed Arif'in Şiirlerinde imge" adlı bitirme tezi bulunuyor. Eseri inceleme şansı buldum. Çok feyz aldım. Eser üzerinde çok çalışılmış belli.
Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla
ay karanlık ile sessizliklere, düşüncelere sürükleyen, leyla erbil'e aşk üzerine söyledikleriyle gönülleri dolup taşıran, aşkı sorgulatan, hissettiren, yaşatan şair.
"Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim,
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim.
Oy sevmişem ben seni
Gün ola, devran döne, umut yetişe,
Dağlarının, dağlarının ardında,
Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır,
Bir tek zeytin dalı bile yalnız
Sıkıysa yağmasın yağmur,
Sıkıysa uyanmasın dağ.
Bu yürek, ne güne vurur