bir insan bir kötülüğü insanlar onu ayıplamasın diye yapmıyorsa o insan ahlaksızdır. hiç kimsenin kendisini farkedemeyeceği bir yerde; mesela bir ormanda ya da açık denizde bile kişi ağzındaki sakızı yere atamıyorsa o kişide ahlaktan bahsedebiliriz.
ismini unuttuğum bir felsefeci abimiz böyle tanımlıyordu durumu.
kişinin çevresindeki diğer kişilere nasıl davrandığıyla ilgilidir zannımca. insan karşısındakı farklı görüşe saygı duyabılıyorsa ama herkes saygı duyuyorum der öyle değil gerçekten saygı duyuyorsa mesela ataist olarak bir müslümanla ya da müslüman olarak bir ataıstle dost olabiliyorsa zor durumda olan ınsana dınıne ırkıne ıdeolojısıne bakmadan insan oldugu ıcın elını uzatabılıyorsa kısaca hoşgörülüyse o insan ahlaklıdır bence. bugun türkiyede olan çoğu kavga yaralama bu farklılıklara saygı duyamamaktan kaynaklanıyor. sen öyle düşünüyor olabılırsın ama o kişi öyle düşünmüyor bu onun özgür iradesi. ha bunun dışında kalan ahlak kuralları fasa fiso cunku kişiye göre değişir o kurallar. mesela en buyuk ahlaksızlar sözlükte inançlı insanların da bulunduğunu bile bile dine saldıran kutsal değerlere küfür eden yazarımsılar. bence.
iki insan evlenmeden seks edince özellikle kadının durumu insanımız için sorun oluyor. Kadına ahlaksız diyorlar (erkeğe de diyorlar da o yine iyi kötü kotarıyor durumu). Olm napmış diyoruz, insan diyoruz, cinsellik en temel fonksiyonlarından biri, yapmışsa nolmuş diyoruz. Ahlakı bacak arasında aramayacaksak nerede arayacağız diyor. Güzel soru kardeşim. izninle örnek olaylarla açıklıyorum.
Metrodayım, dakikalarca sıra bekledim, hödüğün biri geldi bir anda önüme atladı, benden önce bindi. Bankadayım, sıra alıp bekliyorum, öküzün biri gelip önüme geçiyor, sıra numarası almamış, dan diye atlıyor. Ahlak?
Metrodan devam edelim. yanıma maksimum 20 yaşında bir hödük oturdu, açtı bacaklarını açabildiği kadar. alfa erkek ya, beni domine ediyor. koltuktaki o çizgiler niye var? Niye kendi alanının dışına taşıp başkalarını rahatsız ediyorsun? içimden ya sabır çekiyorum. Pardon diyecek oldum, ağzımdan p ya çıktı ya çıkmadı, bacaklarını topladı. Biliyor da yanlışını yani, kasten yapıyor. Benim normal seviyeye gelmek için talepte bulunmam gerekiyor demek. Hmm.
2 durak sonra yaşlı mülayim bi amca bindi, kalktım ona yer verdim. Bir de baktım ki amcayı sindirmiş daha da açmış bacaklarını. Ne diyeyim ki?
Devam ediyoruz. Ttnet denen lanet firmadan hizmet alma gafletinde bulundum, son 10 günün beşinde internet kesik. Sebep bölgesel arızaymış. istanbul'dayım, merkezi değilse de dağbaşı da olmayan bi yerinde. Ama bölgesel arıza. Yıl olmuş 2017, ortalama bi yere bölgesel arıza diye internet göndermekte sıkıntı çekiyorsun. Reklamında cem yılmaz'ı oynatmak yerine altyapıya daha fazla para harcasan nasıl olur? Hadi interneti sağlayamadın, bari de ki zararınızı tazmin ediyorum, kısmi geri ödeme yap. Ama yook, paradan vazgeçilir mi? Ee kardeşim, ahlaki açıdan nasıl yorumluyorsun bunları?
Vergi dairesine gidiyorsun mesela, 10 memurdan ikisi üçü sağlam çalışıyor gerisi kaytarma derdinde, nasıl nereden zaman çalarıma bakıyor. Evlenmeden sevişmemiş ama türlü bahanelerle işten kaytarıp yattığı yerden para kazanan memur ahlaklı mı?
iş hayatı. 1000 liraya (250€ bile değil) haftada 50 saat çalışıyorsun, şanslıysan. Diyorlar ki oo iyi iş bulmuşsun. Dünyaya bi kez gelmişim, 7 günün beşini (oo 6 değil ne güzel) adama harcıyorum diye (evet günleri tamamen ona harcıyorum, çünkü bunun daha gidiş dönüşü de var) mutlu olmalıyım. Bu arada isveç'te çalışma saatleri haftada otuza çekildi, hollanda da 9-5 çalışacak kamu personeli bulmakta zorlanıyor falan ama ben altinsan (subhuman) olduğum için bunlar beni ilgilendirmemeli.
Çalışmamayı değil, adil çalışma şartlarını ve adil geliri istiyorum. minimum ücretle maksimum faydayı sağlayan (sömüren) işveren ahlaklı mı? Buna hop kardeşim napıyorsun demeyen devlet, siyaset adamları ahlaklı mı?
Ha bu arada almanya'daki muadilin de 40 saat çalışıp 2000€ alıyor aylık. Ahlak diyorduk değil mi?
Almanya'ya git o zaman deme kardeşim, ben ülkemi seviyorum, başka vatanım yok. eleştiriyorsam yanlışlar düzelsin diye.
Toplu taşıma aracında insanlara bi bak. Çoğu mutsuz. Oysa ki bugün sigara aldığında yüzüne bile bakmayan esnaf güler yüzle iyi akşamlar deseydi o adam belki bi tık da olsa daha mutlu olacaktı. Nezaket mesela. Dimi?
Mesele bekaret de değil (o da ayrı mesele gerçi). Ahlak dendi mi insanların aklına direkt cinsellik geliyor ülkemizde ya, o yüzden konuyu oradan açtım. Mutsuzluğumuzun sebebi ahlaksız bi toplum olmamız, üstelik öyle çok seviştiğimiz de (haşa) söylenemez. Bekareti düşündüm, ahlakı yanlış yerde arıyoruz yazacak oldum ama ahlakı aradığımızdan da emin değilim.
ahlak diye bir şeyin ontolojik varlığı yoktur ve ahlak da davranışla öğrenilir yani insan hiçbir ahlaki şeyi bir yerlerden getirmez. ahlak evrensel bu yüzden asla olamaz çünkü topluma göre şekillenir. zaten ahlakı var eden de birey değil toplumdur ve ahlaki kriterler veya doğru yanlış tanımı toplum üzerinden yapılır. bazı toplumların bir şeyleri ahlaklı diğerinin ahlaksız olarak görmesinin nedeni de ahlakın bir temelinin olmaması ve göreceli olmasıdır.
ahlak, din, töre, hukuk, hatta toplum hepsi insanın yarattığı şeylerdir. bunlar toplumda sorun çıkartan insanın sorun çıkartmaması için oluşturulmuştur. bir nevi toplumsal hayatı düzenleyen kurallardır.
ayrıca ahlak durağan, salt da değildir, sürekli değişir( mesela dün normal görünün yarın anormal görülebilir) bunun nedeni de ahlakın insana göre olması ve insan gibi canlı olmasıdır.
nitekim toplum da, hukuk da böyledir. her daim sabit kalmaz. kimse bir yasa yapıp biz 1000 yıl bunla gideceğiz demez. her daim yeni ihtiyaçlar ve yeni problemler yorumlanıp ona göre yeni bir yasa oluşturmak gerekiyor çünkü.
Ahlak, belli bir dönemin temsilen karıma kızıma parama dokunmayıncılığıdır. insan ilişkilerde kalıp oluşturan, ahlakın olduğu yerde özgürlüğün olmadığı bir olgudur. Ahlak felsefesi, felsefesi tamamen zırıltıdan ve mülkiyetcilikten nemalanmaktadır.
yaşamın her alanında çoğunluğun doğru kabul ettikleridir genel bir kavramdır. okadar generdir ki asıl cahillik ahlak yoksunluğudur.
örneğin; fizik bilgin yoksa fizik dünyasında yer edinemezsin, yemek pişirmek hakkında bi fikrin yoksa en basit aşçıyla konu hakkında konuşamazsın yani konu hakkında fikrin yoksa bir fizikçinin gözünde de bir aşçının gözünde de cahilsin fakat sadece fizik ve pişirmek konusunda.
ahlaksızsan hepimizin gözünde cahilsin. okumuş olman, popüler olman, zengin olman bişeyi değiştirmez, değiştirmemeli...
Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.
Atatürk
Ahlakı olmayan bir millet her türlü sapıklığa açık hale gelir. insanlar doyumsuzlaşır. Toplum dejenere olur. "Terbiye sınırlarından dışarı çıkan bir daha içeri giremez."
ben önceden bunu vicdani bir şey sanardım ancak bir gün bu bilinçaltı ile ilgili bir video izledim ve adamın anlatışı çok farklı düşünmeme neden oldu. şöyle ki ahlak denilen şey vicdanla uzaktan yakından alakalı değil ve ahlaki kurallar asla evrensel olamazlar çünkü bu kurallar resmen insanın deneyimlerinin birikimi gibi duruyor. bilinçaltında her şey hiçbir akli yön barındırmadan birikiyor ve bunlar bildiğin dış çevrenin etkisinde olan birikimler. kişilerin ahlaki yargıları da nerden baksan çocukluğunda var olmaya başlıyor.
yani bir eylemin doğru veya yanlış olduğunu benimseyen şey ortak bilinçaltında olan çoğunluğun hükmü oluyor.
feriştahım sikilmişti o ara, bir eylemde bizim yanlış veya doğru yapmamızı ben vicdanla ilgili bulduğum için insanın vicdanının sızlaması onu o eylemden geri tutar diye düşünüyordum fakat vidanın da ötesinde kişiyi bir eylem sonucunda acıya götüren de bildiğin bilinçaltı.
yani bu nihilist abilerin sözüne gelmeme ramak kalıyor, resmen her şey bizim yapıp bizim hükme vardığımız durumlar.
o yüzden bu ahlak da öyle, bize şu an doğru veya etik gelen ne varsa hepsi bir telkinin ürünü ve toplumsal olarak bu telkin farklılaştığında bugün ahlaklı bulduğumuz bir çok şeyi anormal karşılıyor olabiliriz.
ayrıca insan bilinçaltınsının bir değeri de, öngörüsü de, estetiği de, iyisi de kötüsü de yok. ayrıca bilinç bile bunların birikimin anlık rastgele verdiği kararlar gibi duruyor. veya bu birikimin getirdiği şartlanılmışlık gibi duruyor da olabilir.
psikolojimi bozdular, daha da bu psikanalizcileri dinlersem iki olsun.