Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düsünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
(bkz: franz kafka)
orjinal dillerindeki tat hicbir ceviride yakalanamaz maalesef.
Es wurde ihnen die Wahl gestellt Könige oder der Könige Kuriere zu werden. Nach Art der Kinder wollten alle Kuriere sein. Deshalb gibt es lauter Kuriere, sie jagen durch die Welt und rufen, da es keine Könige gibt, einander selbst die sinnlos gewordenen Meldungen zu. Gerne würden sie ihrem elenden Leben ein Ende machen, aber sie wagen es nicht wegen des Diensteides.
yani:
Onlara kral ya da kralın habercileri olma seçenekleri verilmişti. Tüm çocukların yaptığı gibi hepsi haberci olmak istedi. Sadece habercilerin olmasının sebebi budur, dünyayı dolaşıp durur, yeryüzünde kral kalmadığı için, artık anlamı kalmamış haberleri birbirlerine ulaştırırlar. Bu sefil hayatlarına memnuniyetle bir son vermek isterlerdi, ama bağlılık yemini ettiklerinden bunu göze alamıyorlar.
'' Dünyanın her yerinde herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. ''
insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten, kendini sevilmeye layık görmediği için sevilmekten, sorumluluk getireceği için düşünmekten, eleştirilmekten korktuğu için konuşmaktan, reddedilmekten korktuğu için duygularını ifade etmekten, aslında yaşamayı bilmediği için, ölmekten korkuyor. william shakespeare