cennetten kovuluca...
öyle anlar geldi ki adem, alemi kendisi sandı. onunla yek- vücud oldu, onunla kucaklaştı. ona karıştı. varlığından memnun kaldı. bir adem ömrüne sevincin daha fazlası sığmazdı.
ama havva yoktu yanında, hepsi eksik kaldı.
evini kurdu adem, havva yoktu.
kızıl tüylü, yabani hayvanları ele geçirdi, sakinleştirdi, kendisine bend etti, havva yoktu.
yıldızları saydı bir bir, buğday ekti, hasat etti
ter düktü biçerken. ateşin karşısında yandı, ekmek pişirdi, havva yoktu.
hiçbir işinde havva yok, hiçbir yerde havva yoktu.
oysa olsaydı havva şu bahçenin kenarnda, pelinin, süsenin yanında, görüneydi şu kırmızı yapraklı tarçın ağacının altında, ah, ne olurdu!
unutmak, diye bir kelime vardı kelimeler kitabıı'nda. unutucuydu iinsan . öyle yaratılmış, kalbi öyle yasalanmıştı.
ama adem bir havva'yı unutamadı. ne kadar zordu derin bir hasretin üstesinden gelmek. unutur gibi bile olmadı. uzaklaşmadı içinden hiçbir hatıra. havva'yı "hatıram" diye andıç hatıralarını dağa taşa anlattı...
bir cenneti özlüyordu adem bir de havva'yı. görmek, özlemin ateşi.
görmese belki ikisini de unutacaktı. ama şurada. şu çok dallı, zarif endamlı servi rüzgarda salındıkça. limon ağaçları bahar bahçe, mmeyve çiçek bir arada açtıkça. portakal dalları, turunç yaprakları, kokusunu ay ışığında rüzgara bıraktıkça. ırmaklar konuşup, sular toprağın alnına kapandıkça...
geniş yapraklı incir, olgun meyveleriyle nar. tadı buruk zeytin. ağaçların arasına süzülen ışık yağğmuru.
beyaz sorguçlu kuşlar. zarif ve masum ceylanlar.
gülün kokusu. rengi. teni. bütünüyle kendi. katmerlenmiş bir son ek zaafıyla; gülün ta kendisi.
göklerin ve yerin gizleri.
dünyanın her hali. her sebebi.
bu sürgün yerinde adem ne yana baksa her yerde cennet her yerde havva'yı görüyordu. her yer havva, her şey havva'dan oluyordu.
mahzunluğu çok derinlere indi.
düştüğü keder uçurumunda anladı havva'nın kendisi için ne demek olduğunu. mahremiyetinde sırrı. utancında örtüsü. o olmasa insan olmanın hem sınavı, hem sebebi, hem sonucu eksik kalacaktı. bu yüzden havva bir kez daha adem'in ademliği. sebebi, sonucu, sınırı.
onun için özlemini küçültmedi adem. bastırmadı. sindirmedi. küllemeye yeltenmedi. onu, bir özleme kendisini gönüllü terk ederek özledi. bir cennet sürgününe mal olan bu özleyişin havva'sını belli ki kendisine bir avunmalık olsun diye vermişlerdi...
havva'sız bu dünya, bir cehennem yurdu. oysa havva olsaydı adem'in dünyası cennet olurdu.
(bkz: dünya cennet değil) *