allah belasını versin denebilecek insandır. ne yaptığını bilmeyen, kültür boşluğunu böyle amiplerin okuduğu kitaplarla doldurmaya çalışan insandır. şimdi gelelim bok atmanın aşama aşama yararlarına.
Tıbbi Gerçek
Beyindeki sinir hücreleri fazla hareketlendiğinde, kontrolsüz, gelişigüzel gibi görünen sinyaller
verirler. Bu sinyallerin sonucunda garip duygular hissedilebilir, farklı hareketlerde bulunulabilir; hatta
psişik anomaliler olabilir. Bu gibi olaylara genelde nöbet denir.
Yetişkinlerin yüzde ikisi, ölmeden önce hayatlarında en az bir kere nöbet geçirirler. Genelde, bu
tek nöbetten sonra başka bir nöbet geçirmezler zaten. Ancak, bazı insanlar bir ömür boyu sürekli
nöbet geçirip yaşamaya devam ederler. Bu rahatsızlık tarih boyunca bir sürü farklı isimle anılmıştır -
akıl hastalığı, dile getirilemez bir acı, iblisin işkencesi, hatta Tanrı'nın gazabı. Günümüzde biz buna
epilepsi diyoruz.
Bazen doktorlar epileptik nöbetlerin nedenlerini bulabilirler. Genelde bunların nedeni beyindeki
mikroskobik yaralar veya tümörlerdir, ya da genetik nedenleri vardır. Ancak, dünyadaki epilepsi
hastalarının yüzde yetmişbeşine- Amerika'da 1.9 milyon kişide epilepsi vardır mesela- durumlarının
idiopatik olduğu söylenir.
idiopati sözcüğünün kökeni eski Yunancadır. idio 'garip, ...'e özgü, ayrı, farklı' anlamına gelir, path
ise 'duygu' veya 'acı' demektir. Yani idiopatik 'garip bir acı' anlamına gelir, bunun çağdaş tıptaki geniş
tanımı 'nedeni bilinmeyen bir hastalıkla ilgili veya bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan'dır.
Yani başka bir deyişle, son birkaç yüzyıldır tıp çok ilerlediyse de, doktorlar hâlâ neden insanların
epileptik nöbetler geçirdiklerini bilemiyorlar.
Bu konuda tek bir fikirleri dahi yok.
girişinde dahi var olan bilgi akışını ortaya sermek için spoiler vermek zorunda bulunuyorum.
olasılık, istatistik ve fizik*kitapta yeterince bulunuyor. bir çok konu ve bilimadamının öngörüleri, tezleri, fenomenleri anlatılıyor. bu kitabı okuma yaşı ortalama 20 ve üzeri olmalı zira kitapta kelime dağarcığını genişletecek o kadar çok terim var ki anlatması zor. bazı konulara yabancı olan kişilere bu kitap zaten önerilmez ki o yüzden yaş aralığı belli bir kitleye hitap eder. bu prokaryot insanların okuduğu kitabı 2006 yılından bu yana tüm dünya vatandaşları okuyor. ayrıca şimdiye kadar okuduğum kitapların temasına bakacak olursam ya bir konu ya da onu takip eden iki tema işlenmişti. ben bu kitaptaki kadar yoğun temalı bir kitap okumadım. adrenalin, aksiyon, ve bilgi içerikli hedeler çok güzel bir şekilde yoğurulmuş. evet belki yolun başındayım ama kalkıpta bu kitabı okuyanlara bok atmam zira bana düşmez lan. neyse sinirlerim evereste ev sahipliği yapmadan entrye nokta koymamın zamanı geldi düşüncesindeyim.
kitabı okuyanları en içten duygularımla selamlar, helal olsun derim. bu tür entrylerden kısas çıkarıp okumazlık etmek andavallık olur. okuyun, okutturun, okuyanları kutlayın ve bi'zahmet okuyanlar hakkındaki aşağılayıcı yorumlarınızı kendinize saklayın.
türkiyedeki halihazırdaki kitap okuru bunlardır. demek ki has okurlar azınlığın da azınlığıdır. okunmayı bekleyen nice yazar varken bu tarz kitaplara sarmak gerçekten kolaya kaçmaktır. bir insanın hem nitelikli kitapları okuyup, hem de olasılıksız türü olanları okumasını anlarım, şapka çıkarırım hatta.
ama tomris uyar'lar, bilge karasu'lar, beckett'lar, marias'lar, perec'ler orada duruyorken, adam fawer tarzı yazarlara yönelmek kimse kusura bakmasın ciddi anlamda okur körlüğüdür.
tüketim kültürünün böylesi kişilik tipleri oluyor maalesef. ben gördüğümde utanıyorum yahu.
O kurguyu yazmak, yazarken de bilimsel verilere, gelişmelere ve teknolojiye bağlı kalmak ne demek, bir düşün bakalım. Dikkat edin, o tip kitapların arkasında, bir yerinde "teşekkür" diye bir bölüm olur. Orada yazar, alanında uzman olan bir sürü kişiye kitabını yazarken yardım ettikleri için teşekkür eder. Hani öyle, "sessiz sakin bir yere gideyim, X ile Y'nin kesişen hayatını anlatayım"a benzemez bu olay. Emek ister, bilim ister, yıllarını ister insanın...
Sonra; Canan Tan vari kitaplar yazan insanlara "yazar" denildiği bir çağda yaşıyoruz. Yapmayın böyle şeyler.
Not: Yazar burda "adam fawer"ı büyük rus yazarlarıyla kıyaslayıp "bu, onların yanında yazar değil" demek istiyorsa, bir nebze anlarım ama böyle bir kıyaslama yapmak da yanlıştır. Çünkü o kitapların türleri farklı.
Not2: Perşembe akşamları dizi izlemiyorum.
Edit: Ekleme gereği duydum: Bir kitabın çok satması * o kitabın iyi olduğu anlamına gelmez. Sayıları azımsanamayacak kadar çok olan aptal bestseller romanları da vardır. Ama olasılıksız bunlardan biri değil işte; hem çok satan, hem çok iyi kurgulanmış, hem de çok emek isteyen bir kitap. Kitabı kitap, yazarı yazar yapan sebeplerden biri de bu.