henüz dp gibi 10 senesi dolmayan parti. 2013'e kadar darbesiz dayanırsa rekoru kıracak. bence halk yapacak darbeyi sandıkta gerçi ama öbürü de olabilir hala tabii.
kısaltılmışı muhalifler tarafında akp, sempatizanları, fanatikleri tarafından akp parti olarak dillendirilen parti.
ak parti mevzusunu artık madagaskar'daki lemurlar da bilmekte. "ak" denilerek diğerlerinin kirli, lekeli kendilerinin temiz olduğu izlenimini verecekler. başlarındaki zatın ağzından da kurulduklarından bu yana bu isim 3-5 kere ya duyulmuştur, ya duyulmamıştır. devamlı "ak parti" der.
şimdi kısaltılmışı "temiz" izlenimi vermek ya, adamların her şeyinin bir açıklaması var aslında. kısaltılmışını değerlendirdik, uzun adının da anlamları var aslında.
"kalkınma" kavramından bahsetmek istiyorum çünkü adaletle ilgili daha uzun bir değerlendirmem olacak. kalkınma konusunda adamlar haklı. amaç kalkınmak. ülkenin değil kendilerinin kalkınması, yandaşlarının kalkınması. bak bakalım tayyip amcamızın çocuklarına, damatlarına, gelinlerine 2002'den bu yana nasıl kalkınmışlar veya akp kabinelerinin en meşhur kalkınanlarından unakıtan ailesinin kalkınmalarına. abdullah gül amcamızın çocuklarının bardakta mısır ile kalkınmalarına, kardeşlerinin ve babasının şirketlerinin akp'li belediyelerden aldıkları ihalele miktarına. adamlar haklı "kalkınma" derken seni düşünecek hali yok, kendisini, kendi milletvekillierini, onların hısım akrabasını, keni partlerinde aktif çalışanların kalkınmalarına bir bak hele. bu kalkınmanın bir diğer ayağı da büyük ekonomik güç gülen cemaati. kalkının gençler. bizim kalkınmamamızın en temel göstergesi kayıtdışı ekonomide 7 yıldır tek santimetre bile yol kat edemememiz, işsizlik oranlarının %1 bile aşağıya gitmemesi, borç miktarı, satılan toprak ve kurum miktarı bunlarla beraber adli takibe düşmüş kredi ve senet miktarı falan fistan. en insanfsızlar sınıfından kemal abi bile insafa gelip "krşiz başbakan'a teğet geçmiş olablir, istanbul'da durum çok kötü" diye tayyip efendi'ye gider bile yaptı...
neyse diğerini irdeleyelim... "adalet" derken kendi adalet sistemlerini yaratmayı hedeflemiş adamlar, helal olsun başardılar da. "yargı bağımsızlığı istiyoruz" veya dokunulmazlıkların kaldırılmaması konusunda "yargıya güvenmiyoruz" şeklinde alenen söylemler kullanıyordu bu abiler, dönüşüm tamamlandı. şu son çıkan askeri yargı-sivil yargı mevzusundan sonra 2. cumhuriyetçi tayfa "sivil mahkemeye güvenmiyor musunuz?" diye kendilerince demokrasi dersi veriyorlar. yahu 1-2 sene olmadı daha hükümet sözcüsü cemil çiçek "yargıya güvenmiyoruz" demişti. sizin yalaklandığınız adamlar güvenmiyorsa ben neden güveneyim? dokunulmazlık söz konusu olduğunda, "biz güvenmiyoruz" ama ergenkon davasındaki ucube delilimsilerden sonra "yargıya güvenin" sen neden güvenmiyorsun?
ab müzakere sürecinde ab 2007 ve 2008 ilerleme raporlarında bir sürü ev ödevimiz vardı, dokunulmazlıkların kalkması, yargı bağımsızlığı için yapılması gereken reformlar, kara para aklanmasının engellenmesi -ki, hükümet utanmadan "bu yasayı çıkarırsak ekonomik darboğaza gireriz" dedi- siyasi partiler kanunu falan fıstık. neredeyse 2009 ilerleme raporu gelecek tık yok. fakat, askerin pasivize -askerin siyasete karışmasına karşıyım- olması mes'elesinde bütün yasalar cayır cayır geçmekte iken, ülkenin ekonomisi için, yürütmenin sağlamlığı için, yargı için elzem konular sümenin altına itiliyor. hatta adamların düzeltin dediği şeyleri neden ısrarla kendi siyasi vesayetiniz altına alacak düzenlemelerle daha bir berbat edip, daha bir bağımlı hale getiriyorsunuz? madem ab'ye girmek amacınız, neden bizim için de önemli olan şeyler geçmiyor? geçerse foyanız ortaya çıkar diye mi korkuyorsunuz? amaç belli ab'ye girmek değil, ab'ye giriyormuş görüntüsü verip, liboş tayfadan ve ab'den desteği alıp amaca ulaşmak. zira aynen devam "demokrasi bir amaç değil, araçtır" düsturuna. zerre sapma yok.
bir örnek ile adalet kavramının ne denli önemli olduğunu göstermek isterim. aralık ayındaki hakimlik-savcılık sınavını kazananlar nisan ayında mülakata alındı. bu mülakata girenlerin arasoında bir adet de -benim bildiğim bir- akp milletvekili evladı vardı. bu arkadaş mülakatını yapacak olan komisyonun önüne çıktığında şöyle bir şeyle karşılaştı; "senin gibi birini aramızda görmekten gurur duyarız" soru dahi sorulmadı bu arkadaşa ve bu arkadaş mülakatı geçti, bugün stajını yapmakta.
e hani adaletti, e hani eşitlikti? eşitlik sadece eşit oy ilkesinde aklınıza geliyor değil mi? eşitlik demek profesörle çobanın oy kullanmasında aklınıza geliyor bir tek. hani adalet benim bireysel özgürlükten bahseden liberal kardeşim? akp ile daha eşit, daha demokratik oluyoruz değil mi? bir sürü fakir fukara çocuğu "öğrenim kredisi" ile okurken, bu arkadaşa da partiye yakın bir sürü şirket "burs" vermiştir. fakir fukara arkadaş iş bulamasa bile 2 sene sonra 3 aydan 3 aya yaklaşık 1000 lira geri ödemek zorunda devlete. "iş bulamadım" dese bile "banane ödeyeceksin, ödemezsen haciz gelir ailenin evine" cevabını alır. işte ülkemin sosyal devlet anlayışı bu. yandaşa bol burs, vergi kaçırana af, işçisinin ssk'sını yatırmayana af ama 3 kuruşa muhtaç gencine acımasız. adı mı? sosyal devlet. ondan sonra bu adamı mülakatta ele, soru dahi sormadığın adama soyadından ötürü, milletvekili çocuğu olmasından ötürü adalet gibi kritik bir yere yerleştirirken "senin gibi birini aramızda görmekten gurur duyarız" de. hayır bu adam hakim savcı olamasa bile soyadından ötürü bir şirketin hukuk danışmanı falan da olur. öteki ise sürünmeye devam.
adaletmiş, kalkınmaymış. kimin için nasıl adalet, kimin için nasıl kalkınma olduğunu gösteriyorlar sağolsunlar.
eşitiz değil mi arkadaşlar? hepimiz eşitiz. senin de bir oyun var, benim de. senin de burnunda iki delik var benim de. eşitiz. haklısınız.
70 milyonluk türkiye nin adamakilli politikaci yetistirememesinin sonucunda basina gelen musibet. hadi soruyorum size, kime oy versin millet, bunlara vermesin de?
ne adaleti var, ne de kalkınması. önceden adaleti yok ama kalkınma yapıyor diyorduk. şimdi ekonomi de yüzde 14 küçüldü. bi zahmet analarını alıp gitsinler artık.
2 dönemdir iktidar olan parti. geriye dönüp baktığımızda, milletin gitgide fakirleştiğini, zengin sınıfın ise korkunç derecede zenginleştiğini görebiliriz. personel alımlarında inanılmaz torpil ve dalavere dönmesini, kadrolaşmayı, vs vs. anlatılmaz ancak yaşanır. nasıl hakederseniz öyle yönetilirsiniz. bu millet cem uzanın yönetimini hakediyordu ama son anda değişiklik oldu.
aydınlık geleceğin, bu devletin son 20 yıl içerisinde gördüğü en iyi, bu ülkeye adı gibi kalkınmayı öğreten, bu ülkeyi yolsuz partilerin elinden kurtaran tek parti.