bir yandan özgürlükler partısı olacaklarını söylerken diğer yandan tv ye getirdikleri yasaklarla kendi içinde çelişkiye düşen partı...
şimdi denilecek ki rtük'ün içki yasağının bunla ne alakası var ama (bkz: rtuk/#2143211) bu entryden anlayabilirsiniz...
türk sinemasının, yeşilçam filmlerinin hemen hemen hepsinde içki sofrasının geçtiği kareler mevcut sen bunları yasaklarsan eğer kültür ve sanat'ın sinemana bölüme darbe vurmuş olursun... ve kendi ülkenin kültür gelişimini kısırlaştırısın... kaldı ki 2010 da istanbul dünyanın kültür başkenti olacak... o zaman ne yapacaksınız? yasaklarınız yüzünden sanatı nasıl ulaştıracaksınız insanlara?
diğer bir konu ise bu içki yasağının sadece tv'lerdeki filmlerle mi kısıtlı kalacağı? yarın da edebiyata sıçramayacağı ne malum? romanlarda, şiirlerde içki yasaklanırsa ne olacak? yasaklanmayacağının garantisi verilebilir mi?
hatta biraz daha ileri gidelim şarkılarda da yasaklanacak mı? ve bu şarkıların kliplerinde? öyle ya genç beyinlerin hemen hemen hepsi şarkıcıların birçok şarkısını ezbere bilmekte ve bu da tehlike arz eder sizin için...
ve yine televole tarzı programlarda bar, otel, pavyon görüntilerindeki içki sahneler ide sansürlenecek mi? öyle ya oralarda insanları eğlendiren ünlülere özenen çocukar var ve o ortamlarada özenirler...
neyse bu böyle sürüp gider sonuç olarak, bir yasak bir ülkenin kültür ve sanatını ciddi anlamda etkilemektedir... ve hiçbir çocuk tv'de gördü diye içki ve sıgaraya başlamaz... bu alışkanlıklara çocugu özendiren bilinçsiz anne ve babadır onlarda olmazsa yaşadığı çevredir.. bunu unutmamak lazım...
son günlerde türban'a karsı olan herkesi tü kaka ilan eden siyasal partidir. beni takip edenler bilir,bu zamana kadar üslubumu hep ılımlı olarak kullandım,son entrylerimde hep alehte konustum.
ülkede yaptiği ayrimcilik , kürt türk ayriminida gecti.
müslüman , ateist raddesine ulasti. milletin basa kica karismaktan ekonomik yaptirimlari unuttuk.ülkedeki olasi ekonomik krizin yaratacagı tahribati düsünemedik. sadece türban la ugrasıyor olduk. ayrıca islamiyet sadece onlara inmiş gibi davrandık.bu tavır onların zaten haddiyle kalkmis olan kuyrugunu daha da kaldirdi.
unutulmamalıki halkın %53'ü sizi istemiyor ve azınlıkta olan sizsiniz.
AKP dindar değildir, Amerikan işbirlikçisidir. Amerikan işbirlikçilerinin ise dini, imanı olamaz. işbirlikçiler, dini sadece kullanır. AKP de öyle yapıyor.
AKP, Amerikan islamcısı Bir iktidar Örgütlüyor!
Yasa hazırlığı sırasında, düzen partilerinin istismarcılığının ne kadar trajikomik boyutlara ulaşabildiğine tüm ülke tanık oldu. istismar ve oligarşi içi kavga, şimdi "türbanın bağlanma şekli" üzerinden sürüyor.
AKP, düzenin çeşitli kesimlerine "vallahi de billahi de üniversite dışında türban olmayacak" diye güvence üstüne güvence verirken, Cemil Çiçek, güvenceyi "çene altı bağlamayan giremeyecek" diye pekiştiriyor. Oysa hemen herkesin açıkça gördüğü gibi, "çene altı bağlama" formülünün ne yasal, ne de fiilen bir hükmü olmayacaktır.
Kaldı ki, sorun haklar ve özgürlükler sorunu olduğunda, bir hakkın, böyle budanması, eciş büçüş hale getirilmesi kabul edilemez. inancının bir parçası olarak türban giyme özgürlüğü, koşulsuz tanınmalıdır. Fakat AKP için sorunun haklar özgürlükler sorunu olmadığı, türban mağdurlarının sorununu çözmek olmadığı aşikardır.
işte bu noktada AKP'nin takiyye politikası açığa çıkıyor. AKP yönetimi, güvence üstüne güvence verirken, asıl düşüncenin farklı olduğu da kendini ele veriyor.
AKP saflarından peşpeşe üç demeç verildi. Bunlar hiç de sıradan kişiler değildi. Biri AKP Konya Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi Hüsnü Tuna'ydı. Tuna şöyle dedi: "Hedefimiz kamu hizmetlerinde de türban olmasıdır."
Ardından AKP'li Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaban'ın açıklaması geldi: "Türban her yerde olacak" diyordu o da.
Bir diğer açıklama ise AKP Milletvekili ve Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin'e aitti: "Eğitim hakkının verilmesine ilişkin adım atmadan kamuda türban tartışmasını yaparsak, eğitim hakkı çözümsüzlüğe girer... adım adım gitmek lazım".
AKP'lilerin söyledikleri esas olarak şudur: "Zamanı değil", "konjonktür uygun değil", "adım adım gideceğiz"; Dolayısıyla bu noktada şu daha da netleşiyor: AKP'nin türban konusundaki amacı, demokrat, özgürlükçü muhtevada değil, gericidir! Türbana serbestliği inanç özgürlüğü için değil, gerici kadrolaşmasını pekiştirmek, toplumsal yaşamı gerici dayatmalarıyla kuşatıp halkı teslim almak için istiyor.
AKP, bu açıklamaları yapanlar hakkında soruşturma açtığını açıklarken, takiyyeciliğin ve riyakarlığın yeni bir örneğini daha koymuş oluyor ortaya. Herkes çok iyi biliyor ki, bu açıklamalar, gerçekte tüm AKP'lilerin asıl düşünceleridir. AKP yönetiminin bunlara kızması, düşüncelerini zamansız ve yersiz "açık etmiş" olmalarınadır.
Öte yandan, gerici bir kuşatma ve dayatmayla karşı karşıya olduğunu görmeyen, AKP'ye hala "demokratlık" rolü biçen kimi aydınlar da, kendilerini tersinden kandırıyor, kandıracak malzeme arıyorlar. "AKP, türban, yüksek okulun dışına taşmayacak diye güvence versin" diyenler veya yasada böyle bir cümleye yer verilmesini işte güvence diye görenler, işte bu kesimdir. Bu kesim kendini kandırmakta o kadar istekli ki, AKP'lilerin "adım adım gideceğiz" açıklamalarını yok sayıyorlar. Ama yok saymak gerçeği değiştirmez.
AKP ne istiyor?
Birçok kesim AKP'nin "türbana özgürlük" yasasıyla ne yapmaya çalıştığı üzerine değerlendirmelerde bulunuyor. Kuşku yok ki, AKP'nin yapmak istediğini tüm diğer gerici politikalarından, "islamcı" kökeni ve tabanından, ABD'yle BOP çerçevesindeki işbirliğinden ve ABD'nin empoze ettiği "ılımlı islam" modelinden bağımsız düşünülemez. Bütün bu bağlantıları içinde bakıldığında, sorunun sadece bir "oy hesabı"ndan, göstermelik bir hamleden ibaret olduğu söylenemez.
AKP, Amerikan emperyalizminin kendisine biçtiği rol çerçevesinde, "islamcı" bir iktidar örgütlemek istemektedir. Bunun olup olamayacağı veya nasıl, ne kadar zamanda olabileceği üzerine çeşitli yorumlar yapılabilir ama kesin olan şudur ki, AKP'nin örgütlemeye çalıştığı islamcı iktidarın islamcılığının asli niteliği, Amerikancı olmasıdır; Amerika'nın izin verdiği kadar islamcı, Amerika'nın istediği biçimde bir "dini" damga olacaktır bu iktidarda. ABD diyor ki, sen bütün Ortadoğu için "ılımlı islam" modelisin. AKP'nin böyle bir model olmaya itirazı yoktur. Hem siyasi, hem dini anlamda buna razıdır. Bu anlamda da AKP; Amerikan çıkarları için dini en geniş biçimde kullanmak istiyor.
Diyebiliriz ki; hükümet olduğundan bu yana sürdürdüğü dinci kadrolaşmayla, hayatın çeşitli alanlarında fiilen veya yasal olarak gündeme getirdiği dinci uygulamalarla, AKP, Amerikan islamcısı bir iktidarı örgütlemeye çalışmaktadır. Bu noktada da türban sorunu, haklar ve özgürlükler sorunu olmaktan çıkmakta ve AKP'nin gerici planlarının bir parçası olarak kullandığı bir soruna dönüşmektedir.
AKP'nin gerici planlarının "sır" olan bir yanı yoktur. AKP, kapitalizmi islamcılıkla, şeriatçılıkla sürdürme hesabı yapıyor. Böylelikle hem emperyalist tekelleri, hem işbirlikçi tekelci burjuvaziyi ve hem kendi islamcı militan tabanını tatmin etmiş, ve iktidarını pekiştirmiş olacaktır.
Amerikancı islamcı iktidar, bir bakıma, kapitalizmin ve faşizmin özü değişmeksizin sürdürülüşünün biçimi olacaktır. AKP, faşizmi, kapitalizmi, "islam" sosuna batırıp sürdürecek yani.
Burada şunun altını bir kez daha çizmeliyiz: AKP dindar değildir, Amerikan işbirlikçisidir. Amerikan işbirlikçilerinin ise dini, imanı olamaz. işbirlikçiler, dini sadece kullanır. AKP de öyle yapıyor.
bugün mecliste türban tartismalari oylanırken ak partili bir milletvekilinin mecliste acıp kuran-ı kerim okumasını gördükten sonra bu adamların niyetinin ne oldugunu gerçekten anlamış bulunmaktayım.
bilmem haddime düşermi ?
meclis ibadethanemidir ?
meclis bu tip şeylerin yapılacagı bi yermidir?
senin orada olma amacın nedir? halka hizmet mi , kuran dersi verip , benim imanım sukadar kuvvetli dedirtmekmidir.
son olarak
türkiye cumhuriyeti şeyhler,dervişler,hocalar devleti değildir.
başkanı birbirinden zıt 100 tane konuşma yapsa, bütün bu konuşmaları bravo nidalarıyla alkışlayacak milletvekillerinden oluşan partidir. ayrıca çoğu milletvekili akla sahip, fikre sahip olmayan insanlardır. onlar anladı onu.
Tüm dünyanın enerji alanında daha büyük ölçeklere gittiği bir dönemde, elektrik enerjisi üretim ve dağıtım alanlarını parçalamaya hazırlanan provokatör parti.
Üretim alanında yapılan deregülasyonlar yüzünden arz açığı tehlikesi giderek büyüyen elektrik sektörünü dağıtım alanında yapılması planlanan satış(lar)! pardon.. özelleştirmelerle çıkmaza sokmanın vatana millete bir hayrı yoktur.
enflasyon endeksiyle sürekli oynarlar, elektriğe, doğalgaza hayvani zamların olduğu bir ortamda enflasyon düşer oyları atar.
paradan altı sıfır atılır ama millet bu şekilde paranın değer kazandığını düşünür oyları artar. ( sidik yarışı mı ulan bu tüm ülkeler sırayla 0 atsın birbirine göre o zaman)
hastaneler ameliyatta kullanacak ilaç bulamaz oyları artar.
dış açık inanılmaz boyutlara gelir oyları artar.
11 eylülden sonra büyümeyen bir ekonominin olmadığı bir ortamda ekonomi büyür oylar artar.
bu partinin başarısı için söylenebilecek tek söz:
(bkz: siyaset akılla değil duygularla yapılır)
işte bu nedenle biz hayretler içine düşerken, kendi halkımız %47 yi bu partiye yolluyor.*
ilerde ismini tekke ve zaviye partisi olarak degistirmesi kuvvetle muhtememl oldugundan,
para kazanmak isteyen arkadaslar simdiden bu yeni isimlere yakin domainleri kapatarak ilerde buyuk paralar kazanabilir.
nakşibendi tarikatı liderlerine iftar verilen çankaya köşkü gecelerini, teravih namazı nedeniyle ara verilen bakanlar kurulu toplantılarını görmeye ömrü yetmemiş 18'lik çıtırların eleştirdiği parti.
has bahçenin gülleri öter bülbülleri diye bir yazı dizisi vardı bir zamanlar milliyet gazetesinde bilmem hatırlar mısınız?
rakamları dans ettiren partidir. örneğin, "ihracat rekor kırdı" der, ama ithalatın artışının, ihracat artışından çok daha fazla olduğundan bahsetmez. neyse; listeye göz atalım.
ithalat rekor kırar, partinin oyu artar.
cari açık artar, partinin oyu artar.
borç artar, partinin oyu artar.
devletin ne kadar kar eden kurumu kuruluşu varsa satar, partinin oyu artar.
tarım bitirilir, partinin oyu artar.
kömür yardımına muhtaç kişi sayısı 1,5 milyondan, 8 milyona çıkarılır, partinin oyu artar. ayrıntılı bilgi için; (bkz: kömür demokrasisi)
pkk hortlatılır, partinin oyu artar.
genel başkanı, bir söylediğini ertesi gün unutur tam tersini söyler, partinin oyu artar.
hısım akrabaya bir sürü ihale verilir, partinin oyu artar.
.
.
.
söyledikleri "değişiklik sadece üniversite için olacaktır. diğer kurumlara yansımayacaktır." palavrasiyla 70 milyonla dalga geçen iktidar. ama bu millet haketti sen tutup yüzde 47 oy verirsen seninle istediği gibi dalga geçer onlarda. anlamakta güçlük çekiyorum nereden geldikleri ve ne yaptıkları belli olan bunlara bu millet ne demeye yüzde 47 oy verir ki. ne tür bir beklentileri olabilir ki. böyle düşününce aklıma tek bir cevap geliyor o da: bu yüzde 47 lik dilimin işsizlik, sağlık, refah seviyesi,eğitim gibi problemleri yok. tek problemleri türban. eğer gerçekten böyleyse söylenecek çok fazla söz yok.
bir nevi turnusol kağıdı. atatürk'ü ve ilkelerini içten içe reddeden ne kadar çok insan olduğunu gösteren ve bu insanların yavaş yavaş ortaya çıkmasını sağlayan partidir.
bu güne kadar nerdeydiniz siz hakkaten? laik olmayanlar, atatürk'e saldıranlar.. 5-10 sene önce de böyle mi düşünüyordunuz, yoksa sebep şu anda rüzgarın bu yönde esmesi mi?
ülkedeki insanları uyutmayı iyi bilen, zaten bunu 22 temmuz 2007 seçimlerinden çıkan sonuçla belli eden, kurulu düzene ve cumhuriyet'in niteliklerine zıt gidip tehlike oluşturan, mecliste şu anda ikinci iktidarlık dönemlerini yaşayan partidir.
vekillerinin ne zaman ciddi konuda tartışma yaşansa susmalarının* normal olduğu parti. özgürlük ve demokrasi anlayışlarının aşmış olmasından kaynaklanıyor büyük ihtimal.
ismiyle müsemma bir partidir, şöyle ki: adamlar kurmuşlar bir düzen hep beraber kalkınıyorlar işte hem de birbirlerine hiç adaletsizlik yapmıyorlar. hem adiller hem de kalkınmacı; ama sadece kendileri için...
halkın enayiliği sayesinde halk desteği şu anda %55 lerde olan parti. enayilik mi enayiliğin ağababası ancak halkın iradesi karşısında yapacak pek bir şey yok.