Toplumlarda tarih boyunca bir sürü sınıf oluşmuştur.Bu sınıflar; dini politik ekonomik, kültürel sınıflardır. Bu sınıflar genellikle iki grupta toplanmıştır; güçlü azınlık ve güçsüz çoğunluk
Tarih sürecinde güçlü azınlık her zaman güçsüz çoğunluğu ezmeye çalışmıştır. Güçsüz çoğunluklar bu baskıya çoğu zaman karşı koyamamışlardır. Çünkü ,ekonomik ve politik güçleri yoktur.
işte bu tarihi süreçte bu ezilmeye başkaldırı niteliğinde ki ilk olay 18.YY sonlarında yaşanmıştır. Bu olay Fransız ihtilalidir. Tarihte ilk defa köylüler aristokrasiyi yıkmışlardır. Fakat bu olay bile güçlü bir azınlık doğurmuştur. Fransız ihtilali insanlığa, her sistemin bir güçlü azınlık doğurduğunu göstermiştir.
Bunun üzerine aydın insanlar ( gerçek aydınlar, bizdeki aydın sıfatı gibi değil) güçlü azınlıkla güçsüz çoğunluğun güçlerinin birbirini dengeleyeceği bir sistem öne sürmüşlerdir; DEMOKRASi
Bu sisteme göre yönetimi halk belirleyecektir.Bu sistemde; Çobanla sürünün sahibi eşittir devlet karşısında, eşit haklara sahiptir. Demokrasi, güçlü azınlığın,güçsüz çoğunluğun haklarını gasp etmemesi için var olan bir sistemdir.
Ülkemize gelince; bizde ise demokrasi işlevini olmaması gerektiği şekilde yerine getirir , Güçlü azınlık demokrasiyi iyi tanımaz. Dışarıdan bakıldığında çok demokrat bir yönetimimiz vardır. Fakat bu yönetimde güçsüz çoğunluğun belirlediği hükümete karşı çokça güçlü azınlık kurumu oluşmuştur. Kendilerini ülkenin efendisi zanneden bu insanlar, doğal yollardan kazanamadıkları güçlerini kaybetmenin telaşı içerisindedir.
Darbe olduğu zaman sevinenler
çağın ekonomik şartlarına uymaya çalışanları vatan haini ilan edenler.
Halk için oluşmuş devlet rejimini , halkın üstünde tutanlar bu güçlü azınlığı oluşturanlardır.
Sistemi bu kadar korumalarının nedeni ise sistemin doğruluğuna inanmaları değildir, Sistemin kendi çıkarlarına hizmet etmesi ve at gözlüklerini çıkartmak istememeleridir.
Gerçek demokrasinin bulunduğu ülkelerde sistem,zeki,çalışkan,dürüst kısaca devlet yönetimi için kabiliyetli insanları güçlü kılarken, Türk demokrasisinde ( ne kadar demokrasiye benzemese de) güçlü azınlık kendi saltanatını kurmuş ve çarkını döndürmektedir, Bu çarkı döndürürken halkın menfaatleri değil gereksiz azınlıklarının menfaati önemlidir.
ironik olan ise daha önce en büyük kadrolaşmayı kendileri yapmamış gibi ,bu zararlı saltanatı yıkmaya çalışan güçsüz çoğunluğu kadrolaşmayla suçlamaktadır.
AKP hükümeti ekonomi , dış politika, iç politika gibi konularda yanlışlar yapıyor olabilir. Fakat bu tip hatalardan çok daha temel bir sorun halledilmekte. Devlet kurumu olması gereken yere gelmektedir.
Türk demokrasisi 1950-1970 arasında yaşaması gereken olgunlaşma sürecini dışarıdan müdahaleler sonucu bir türlü yaşayamamıştır.
Güçlü azınlık son çırpınışlarını göstermektedir. Normal durumlarda devletin halk egemenliği dışına çıkmamasının teminatı olan kurumlar, güçlünün güçsüzü ezmesine olanak hatta dayanak sağlar duruma gelmiştir.
Türk Demokrasisinin aydınlık ve demokrasinin anlamını niteleyen, demokrasi işlevseli günlerini de görmek dileğiyle.
birileri demokrasi havarasi kesilmiş..öle olmaz demokrasi böyle olmaz demokrasi..ya kardeşim millet iradesi falan yok ki demokrasi olsun..partilerin içinde bile yok bi kere..ne var tayyip iradesi deniz iradesi devlet iradesi..sen seçtiğini mi zannediyosun m.vekillerini..öyle böyle oy alıp geliyor iktidara noluyor bu sefer bakanları tayyip atıyor..cumhurbaşkanı yaptığı uzun çalışmalar sonucu tayyip atıyor ve de rahatlıkla söyleyebiliyor bunu 'yaptığım çalışmalar sonucu diye'.. ya bari yaptığımız de.. burokratları tayyip atıyor..bunu adı demokrasi..peki muhalefet konusunca azınlık cogunluga ustunlugu mu olucak..asker konusunca demokratik ülkelerde asker konusmaz..yargı bişey söyleyince demokrasi yargıçların elinde mi..peki birileri 5 yıllıgına iktidar oldu diye her istediğini yapabilecek mi demokrasi bu mu..kimsenin onlara dur demeye hakkı yok mu..
sezer in seçtikleri 9 fasılasız aynı karara aynı şekilde herzaman oy vermesi, üstelik meclisten yetki gaspı yaparak bu kararı veriyor olmaları hiç bir şeyi degiştirmez, 9 hakim nasıl oluyorda milletin iradesi söz konusu olunca hiç itirazsız aynı fikirde olabiliyor anlaşılır gibi degil. 367 sabih in gücü türk milletine kaç gün daha yetecek, onlar da emekli olacaklar, o gün 367 sabih kime emir verecek, bu ülkede genlere işlemiş şey, anti chp dir, akp kapatılır, yerine asla chp gelmez, çakma chp olan mhp de gelmez, başka isimle başka birileri gelir, genine işlemiş milletin, adı menderes olmaz, özal da olmaz, erbakan da olmaz, tayyip te olmaz farketmez, nasıl özal gitti yerine bi tayyip bulundu, şimdide necati diye birisi çıkar, kişileri baglamaz bu dava, milletin davası yerde kalmaz, milleti kapatmassanız ortalama 10 yıl içinde marjinalleşmiş chp bir kaç kişibnin oy verdigi gerçek yeri olan işçi partisi kıvamına gelir, eski şaaşaalı günleri yad ederler.
her ne kadar akp icraat açısından türkiye cumhuriyeti'ne, demokrasiye ve laikliğe tehdit oluştursa da, unutmamak lazım ki kör ölür badem gözlü olur. kapanırsa mazlum edebiyatında çığır açar bu insanlar. her zaman yaptıklarından bir perde yüksekten hem de..
bu bir laikçi sivil elit'in 'artık askeriyemize işşş düşürmeyelim; elimiz de bağımsız yargı da var', 'demokrasiyi ittir etme helvamızı biz kotaralım' kırmızı başlıklı bozkurtların varolma davası! e-muhtıranın akabinde çevrilen '367 kararı' numerolarının devamı. yargıdan darbe! askeri olmadığı için 'kanuni'. çok daha 'şık'. 'güvenilir'. 'beğenilir'. 'yalanır/yutulur'. 'tasvip edilir' olması gereken bir darbe modeli.
demokrasiye kast etmenin son şekli.
nerede yaşadıklarını bilmeyen ya da unutmuş olanların itiraz ettikleri durumdur. burası atatürk'ün kurduğu laik ve demoratik türkiye cumhuriyetidir. tabi ki cumhuriyet kendisini savunacaktır. tabi ki de kendisini yıkmak isteyenleri yargılayacaktır. kanunlar kurallar anayasa bellidir, eğer suç yok ise kapatılmazlar. ama biliyorlar; ondan bu yaygara.
nerede yaşadığını unutmuş bu kişiler ''çoğunluk'' un anlamını dahi kavramak istememektedirler. örneğin çoğunluğun iktidara getirdiği bir parti isterse türkiye cumhuriyeti'nin bir kısmını kürdistan rüyasına hediye edebilir mi? ya da bir referandum'dan %51 olumlu oy çıksa kars ermenilere istanbul yunanistana verilebilir mi? böyle demokrasi böyle hak böyle bir iddia olur mu?
bu kişiler kapatma davasının bir komplo olduğunu öne sürerler, ama onlara göre ergenekon ayaklarına 80 yaşındaki muhaliflerin gece yarısı toplatılması bir komplo değildir örneğin. van üniversitesi rektörünün aylarca içerde yatması, toplamı 3000 yıldan fazla suçla yargılanması, yardımcısının dayanamayıp intihar etmesi ve daha sonra rektörün tüm bu suçlardan beraat ederek haklarına kavuşması, yani yiten bir can ve rektörün çektiği bu gavur eziyeti de bir komplo değildir bu insanlara gore, ama akp kapatma davası bir komplodur.
dtp kapatma davasina yorum olarak hukuka saygı isteyenler kendilerine sıra geldiğinde birden değişirler, bu tutarlılık(!), bu ''nerede yaşadığını unutmuş'' kişiler tarafından önemsenmez bile!
bu insanların çalıştırdıkları iş yerlerinde içki içmemek, kapanmak, demokratik haklardır; ama içki içmek ya da şortla dolaşmak yasaktır. demokrasi isteyenlerin demokratik anlayışı da budur.
bu cumhuriyetin yobazlıkla, padişahlıkla ve emperyalizm'le ; batı (bugunku ab) ile nasıl savaşılarak kurulduğunu ve temellerinin neler olduğunu unutmuş olan vatandaşlarımızın gözlerini açmalarını, bir an önce uyanmalarını diliyorum.
Akp laikliğe karşı odak olmak iddiasıyla kapatılmak isteniyor. laiklik cumhuriyetin 4 temel ilkesinden biridir. ama biz nedense hiç bir zaman diğer 3 ilkeyi görmüyoruz.sadece "laik cumhuriyet" diye tutturanlar asıl cumhuriyete ihanet edenlerdir. birileri gerçek iktidarı halka vermek istemiyor ve düğmeye basıyorlar. devletin gerçek sahipleri olduklarını düşünenler iktidarlarını kaybetmek istemiyorlar ve askeri darbe ile yapamayacaklarını yargı darbesi ile yapmaya çalışıyorlar. açılan davaya da "hukukun üstünlüğü" diyorlar. uyanın artık ne hukuku, hukuk mu kaldı ülkede. türkiye de hukuk değil "hukukçular üstündür."
iktidarlarını kaybetmek istemeyenler "laiklik elden gidiyor" diye bi bağırmaya başlıyorlar. benim gerçekten samimi olarak laikliğe inanan ve türkiyede laikliğin devamını isteyen vatandaşım da kanıyor bu "laik münafıklara" ve meydanlara dökülüyor. bu laik münafıklar kendi statükolarının devamı için laiklik maskesine bürünüp kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyorlar. Ama unutuyorlar ki bu ülkenin gerçek sahipleri gerçek atatürkçüler birgün bu insanlara haklarını bildirecekler.
Türkiye demokrasisinin geliştiğini gören bu zihniyet kendi tabirleriyle "kaba, cahil halka" egemenliği vermemek için direniyor. "reşo, memo ne anlar devlet yönetmekten" diyorlar. Ama halk eskisi kadar cahil değil moderleşen insanlarımız iyiyi doğruyu çok güzel ayırt ediyorlar.
iddianameyi görünce baya bi güldüm. yani bu kadar basit, temeli hukuka dayanmayan iddialar olabilir mi dedim. Ak parti savunuculuğu yapmıyorum. gerçek demokrasi hayalleri kuran bir insanım.
burdan bir iddia da ben dile getiriyorum. tayyip nereli rizeli, rize nasıl biyer yeşillik bu ne gösterir tayyip dinci şeriat istiyor. aynen eklensin iddianameye.
Savcı chp ye kapatma davası açarsa samimiyetine inandırır beni. çünkü cumhuriyetin diğer 3 ilkesinden ikisi olan "demokrasi ve hukuka" karşı chp odak haline gelmiştir.
"yargıtay cumhuriyet başsavcılığı DTP hakkında kapatma davası açtı. Türk siyasi hayatında bugüne kadar 26 parti kapatıldı" bu söz 22.11.2007 tarihli penguenin kapağında var. penguen yazarları dtp'nin kapatılma haberini partiyi değil de yargıtay cumhuriyet başsavcılığını eleştiren bir karikatürle de o yaratıcı çizgilerine aktarmışlar. vatanımın şehitlerinin kanlarının akmasına sebep olan örgütü öven, terör diye adlandırmayan, gerilla sınıfına, özgürlükçü sınıfına koyan dtp ve onu destekleyen diğerleri bu kadar eleştiriye maruz kalmadı. Ve penguen ve kemalist yazarlar dtp'yi bu kadar eleştirmedi. Çünkü şehit kanları onlar için laiklikten sonra geliyordu. Mehmet toprağa düşmüştü ocağında sönmeyen bir alev yanmıştı. oysa birileri hala güç savaşında idi. birileri siyaset peşinde idi. kimse dtp'yi bu kadar eleştirmemişti. kimse mehmeti hatırlamamıştı. hatırlanan tek şey özgürlüğün hücrelere gönderilmesi, gömülmesi, ve hatırlanmamak üzere üzerine çimento dökülmesiydi. bunu yapacaklar da inancım tam. ama yazıktır, vatan için onlarca mehmet adına yazıktır. Demos'a verilen ceza'dır.
anayasanın 23.07.1995 tarihli 4121 sayılı yasası, 68. madedenin 4. fıkrasına göre :
"siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine, aykırı olamaz; sınıf ve zümre diktatörlüğü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesine teşvik edemez."
69. maddenin 6. fıkrasına göre :
"bir siyasi partinin 68. maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin anayasa mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir."