Acı çektikçe daha çok gülümsüyor insan, bir yerden sonra kahkaha atıyor hatta. Orda burda teyzelere, belki de hiç kendisinin olmayacak çocuklara selam verip laf atıyor.
Memleket meselesi haline gelen yalnızlığımız, gençliğimizin son demlerinde bu b*kun püsürün içinde neden olduğum sorulup duruluyor mesela. Herkesin hayali şehirde yaşamakken sen neden burdasın diye soruyorlar. Macerayı severim der geçerim, zorluk olmadan ben yokum vs diyr vasat cevaplar veriyorum ama sonra içten içten yaşlar akıyor bir yerlere. Ulan diyorum sen herşeyden kaçtın ya?!
Eskiden iki nefesimin arasında, önünde arkasında hep birilerini düşünürdüm o kadar düşünürdüm ki kendimin bir önemi yoktu. Artık biraz daha mı önemli hale geldim yoksa yaşlanıyor muyum bilemiyorum tabi de bilememek de üzücü bazen.
Biri elimden tutsun istiyorum son zamanlarda. Başını yaslıyım omzuna. Gözlerimizi kapattığımız yerlerde olalım. Sevmek insanı güzelleştirir, aşk da mükemmelleştirir, herşeyin karşılıklı olanı kabuldür.
Çok arsız insanlar var be ve benim yüzüme nasıl bakıyorlar anlayamıyorum.
Çok acı çektim, gerçekten, toparlandık daha az aklımızda ama dalıp gidiyorum işte gözlerim tavanda boş boş bakıyor.
Öylesine illet ki çıkmıyor derinlerden.
Her geçen gün her yasanilanla yeniden kanatiyor kendini.
Biri diğerini hor gormeyiversin, bir sevgisizlikle,insanlarin dusuncesizligiyle, bir dizeyle hatta bazen bir bakışla ,çocukların katledilisinde.
bir kadın, ''bize acıyı anlatın,'' dedi.
o da şöyle cevap verdi:
acı, kavrayışınızın etrafındaki kabuğu parçalayandır.
meyvenin çekirdeği kırılmak zorunda olsa dahi, özü güneşin altında durabilir ve bu yüzden sizin de acıyı tanımanız gerekir.
kalbiniz, hayatınızda her gün gerçekleşen mucizelere meraklı olabilseydi, tıpkı sevinçleriniz gibi acılarınızın da muhteşem olduğunu görürdünüz.
tarlalarınıza peşi sıra vuran mevsimler gibi kabul ederdiniz, kalbinizden geçip giden mevsimleri de.
ve kederinizin getirdiği kışları huzur içinde izlerdiniz.
yaşadığınız acıların çoğu kendi seçimlerinizin sonucudur.
içinizdeki doktorun hasta benliğinizi iyileştirmek için kullandığı acı iksirdir.
bu yüzden doktora güvenin, verdiği ilacı huzur ve sükunet içinde için.
zira eli ağır ve sert olmasına rağmen, görünmeyen'in şefkatli eliyle yönlendirilir.
ve getirdiği tas dudaklarınızı yakıyor olsa dahi, çömlekçi'nin kutsal gözyaşlarıyla nemlendirdiği kille şekillendirilmiştir.
şairene bir üslupla kaleme alınmış, halil cibran başyapıtı olan ermiş'ten ''acı üzerine.''
acı...kalbimdeki acı tarif edilemez susarsın sadece arada susmakta cevaptır acıyı herkes farklı sekillerde yasar bazıları susarak bz-azıları dile getirerek bazıları asabi olark hepsinin canı cok yanar anlatılmıck kadr cok nefes alamazsın bazen sanki bogazında bi düğümcük var acı ekbet bi gün gecer aynı yara gibidr ilk zamanlar canını cok yakar ama sonra alısırsın acıya sonra yara kabuk tutar yaranın ustune ne kadr basarsan o kadr acır ve kanr acıda oyle onu hatırlayınca canın cok yanar.
gittiğim her yerden az evvel çıkmış gibiyim
nereye bakarsam bakayım bulamıyorum kendimi
olduğum hiçbir yerde değilmişim gibi geliyor
olmadığım her yerde de varmışım gibi...
bazen o kadar derindir ki ağlayamazsın bile. neyin sebep olduğunu düşünürsün, hatayı kendinde aramaya çalışırsın. çünkü tek çıkış yolun budur. sinirden avuç içini kanatana kadar sıkarsın, sonra o yaraların geçmesini beklersin. yaralar geçer ama içinde ki acı geçmez. hayat boyu bununla yaşarsın. doğruların değişir, karakterin değişir. böyle bir şeydir bazen.