Bazı insanları acı büyütür ve yaşatır. Acı çekmeden; daha doğrusu yeterince acı çekmeden, yitirmeden, o korkunç yalnızlığı tatmadan kendisi olamaz bazı insanlar. Ne zaman ki en sevdikleriniz yan çizer,ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfederseniz, o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya..
annemin ölürken yaşadıkları , ağzında hortum , altı bezli, epilepsi krizi tutup , yere düşüp onu kanlar içinde bulduğumuz sabah gözlerimin içine bakıp " ölüyor muyum" ifadesi . benim de ona " henüz değil" anne deyişim . acı , fiziksel olarak ölmüş ananı , ambulanstan çıkardıklarında gördüğün an . acı ananın cesedini öpmek , hala onun sıcaklığını hissederek . acı, öldü dediklerinde duyduğun o yürek yanmasıyla " dur bir annemi arayayım " demen ... ama o an anlaman, ölenin annen olduğunu . acı, 41 yaşında annenin senin bilmediğin bir çocuğu olduğunu öğrenmen . acı, delice aşık olduğun adamın çocuğunu hiç aramaması . acı, gerçek babanın başka biri olduğunu acımasızca öğrenme , daha 8 yaşındayken . acı, sevdiğin dostunu lohusa iken kaybetmen . acı, dayak yemen, terk edilmen , ihanete uğraman . acı, acımak birine içten ve delice . acı, bazen bir seçim ve varoluş... acı, bazen eksilen, bazen çoğalan bir sen...
acı; bir histir. kiminin ağzı acır, kiminin kıçı kimininde içi acır. Hepsi rahatsız eder insanı ve hepsi uykusuz bırakır. hepsinden birşeyler öğrenir ve hepsi birşeyler katar insana. tedavisi ve ilacı sadece iç acısının yoktur. süremezsiniz, okşayamazsınız, tutturamazsınız.
Kendimden başka hiÇbir şey zarar veremez bana. Maruz kaldığım acı, kendi yanımda taşıdığım acıdır ve kendi hatam dışında hiÇbir şeyden gerÇek acı Çekmem.
ruhunuzun posasının çıkartılmaya çalı$ılmasıdır. sanki kahpe çocuğunun biri dereye yatırmı$ ruhunuzu. yıkıyor serin suyla. sonra iyice bir sıkıyor. kiri aksın diye.
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
şeker protakalından.
acı birçok şekilde tarif edilebilir, fakat en önemlisi acı kişinin soyut olarak düşünürsek, istem dışı çekmek zorunda olduğu duygudur, somut olarak ise istem dışı olarak yaşadığı bir kazadan vb. oluşumlardan dolayı kişinin çekttiği olaydır.
bir iç savaş sonrası galip gelir tüm diğer hislere. yıkarsın mutlu olmaya dair tüm umutları. dağılan parçalar saplanır dört bir yanına hançer gibi. kalıntıları yok etmek için ateşe verirsin sonra, kalbin bu kez alev pompalar kan yerine, yakar içini hoyratça. öyle bir hazdır ki bu aşık olursun içine işlediği an. sadece nefes alabilmek için sarılırsın anlık hazlara ki o anlarda yaşanan burukluk bile biçilmiş kaftandır acı çekmek için. kurtuluşun olmaz böylece, her an hissedersin, kaçamazsın. kabullenirsin. boyun eğersin ona. sormazsın hiç kendine "neden" diye çünkü sen seçmişsindir yolunu, geçmişte yaşanan bir travma değildir nedeni. ne olduğunun, ne istediğinin farkına varmaktır, hepsi bu.
katıksız, olduğu gibi gelir yanına, girmez kılıktan kılığa, yalanı, gizlisi saklısı yoktur içinde, arınmıştır tüm günahlarından ve kabul eder seni olduğun gibi. en önemlisi de bu ya işte. sana, "sen" olduğun için gelir. başkasının yerine koymaz, beklentisi olmaz, olduğundan farklı davranmanı beklemez, seni bir kalıba sokmaz, ihtiyacı yoktur çünkü, herhangi birisindir onun için. kendi yalnızlığından kurtulmak için yamanmak değildir niyeti. en ufak bir hesabı olmaz, alıp veremediği yoktur kimseyle. bu yüzden onu kovalar insan çünkü bilir ki mutlak gerçektir acı.