"şeriatla ve mandayla yaşamak" vs gibi abuk sabuk korkuların içinde kıvrananlara merhem olacaktır. demokrasi nedir hala anlayamadınız yazık. asıl korkulacak olan sizlersiniz.
çankaya'ya oturabilecek en güzel kişinin adaylığını açıklamasıyla beraber ümitlerimizi yeşertmenin dorukarına çıkaracak hadisedir. bazılarının ise hala daha kof söylentileri ile saçmalamasına da zemin hazırlamıştır. yok yale imiş yok harvard imiş. şimdiye kadar ki hangi cumhurbaşkanımız yale yada harvard statüsünde okul okudu diye sorasım geliyor. hayır yani ülkenin hali hazırdaki üniversiteleri de dünyada ilk 500e girememişken pişkin pişkin yaleden harvarddan bahsetmiyorlar mı deli oluyorum sözlük elimde değil...
biraz daha ılıman iklim politikasının, gerçekleşmesine ramak kalmış, olması muhtemel durumu..
öyle, ki görüntüsü itibariyle, abdullah gül, eşi türbanlı olsun ya da olmasın, orası ilk irdelenmesi gereken konu değil; her ne kadar kalem yalamış yutmuş bir yanı olsa da, senelerce sakarya üniversitesi'nde ders vermiş ve de doçent sıfatını kazanmış, bir yerden sonra bilim adamı ise de, senelerce, ya da politikaya atıldığı ilk zamandan bu yana her zaman muhafazakar yönünü koruyan, son 20-25 senelik zaman diliminde, hep sağcıların dini kesmini oluşturmuş partilerin, hem de en sağlam isimlerinden birisi olarak portre çizmiş bir isim. her ne kadar, akp partisi'nin iktidarından bu yana dış işleri bakanlığı'nı başarıyla yürütüp, oranın havasını koklamış olsa da, dediğim gibi bilimsel bazda da, insanın laikliğin içini boş bırakmayacak derecede birtakım şeylerle karşılaştığını doğrulasa da, içerisinde, ya da uzlaşmacı görüntüsünün altında, her daim dini yanı bulunan, muhafazakar tarafı ağır basan bir isim olmuştur.. hatta, refah partisi zamanında, daha kendisinin aşırı ciddi bir konuşmada, çok feci bir şekilde, avrupa birliği'ni taşladığını da hatırlarım...
bunlar önemli değil, bu noktadan sonra abdullah gül, %99 türkiye cumhuriyeti'nin yeni cumhurbaşkanı olacak. önemli olan, partili hatta onun da ötesinde akp'li yanını artık ziyadesiyle çöpe atıp, tarafsız bir biçimde, türk milleti'nin yararına olacak bir biçimde, yüce atatürk'ün öngörüsü ışığında kendisine verilen görevi başarı ile yerine getirmek.
zira, büyük ihtimalle, görevi alacağı selefi belki de, anayasa'yı yalayıp yutmuşluğundan mütevellit, her şeye tarafsız yaklaşabilen, '' yasada bu yazmaz, ben bunu anında veto ediyorum'' diyebilen birisiydi. önemli olan halef olarak, yapması gerekeni yapması.. yoksa, bu ülke ne cumhurbaşkanları, ne başbakanlar gördü...
Tarih tekerrürden ibarettir mottosundan yola çıkarak, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı makamına geçtikten en fazla bir iki yıl içerisinde R.T.Erdogan tarafından bu süre zarfında başkanlık sistemi ve eyalet düzeni için altyapı oluşturulacak ve zamanı geldiğinde Sayın Gül istifasını sunduktan sonra R.T.E. Türkiye Birleşik Devletleri ilk başkanı olacaktır.
Neticede eyalet sistemi zaten dış mihrakların özellikle bekledikleri bir durumdur ki bazı bölgelerimizin "biz artık özerkiz misketlerimizi alıp başka mahallede oynicaz" demeleri de kaçınılmaz olacaktır.
bile bile lades demek işte bu, bizler yaratmadık mı bu ortamı?seçim günü sabah kalkıp 2 adımlık yere gidip oy atmayı yük olarak gören zihniyet şimdi tepki gösterse ne yazar?
atı alan üsküdarı çoktan geçti...
al gülüm ver gülüm olayına döner bu iş bundan sonra.istenilen her yasa istedikleri şekilde çıkarılır ve engel olmadığı için rahatlıkla değiştirilebilir artık.
sen yırtın oradan istediğin kadar yapan yapıyor, seni kim takar...akıl vermiş tanrı insana, bir de seçme hakkı eklenmiş yanına kullansaydın zamanında.
sonuca bakarsak çankaya'da abdullah gül, tbmm'de recep tayyip erdoğan...hatta canları sıkılır koltukları bile değiştirirler arada.daha önce yapmadılar mı sanki?
o değil de bu kadar çok tepki çeken bir zihniyetin bu ülkede bu kadar söz sahibi olması ağırıma gidiyor ama demokratik bir seçimin sonucu olan bir şey bu, demokrasiyi çok iyi biliyoruz ya biz(?)(!)...
tanım:buzdağının görünmeyen kısmını yakın zamanda bize gösterecek olay.
geçici cumhurbaşkanımız hayırlı olsun, 2 sene sonra anayasayı değiştirip, başkanlık sistemine geçilirse kimse şaşırmısın, neticesinde rte bu koltuğa oturur eyalet sisteminede geçilir, vay bu milletin halinede denir...
RTE 'nin aday göstermesinden sonra AKP meclis çoğunluğunca seçilip cumhurbaşkanı olması neredeyse kesin olan rakipsiz(!)
dış işleri bakanı ve günlerdir "şaşıracaksınız! -yamulacaksınız!" gibi sözler eden iktidar ve iktidar yalakalarının bu doğrultuda gerçekleştirilen gösteriş diyaloglarının , anketlerin hepsinin fason olduğunu kanıtlayan durum . işin ilginç tarafı Abdullah Gül'ün bu adaylığı değerlendirme biçimidir.
1-Aday olmam politikanın bir kader oyunudur.
2-Ben hiç bir zaman planlı ve programlı hareket etmedim.
Dumura uğratan bu açıklamalar şaşkınlıktan mıdır bilinmez 1991 yılında Kayseri'den Refah Partisi olan bakanın ve öncesinde de Cidde'de bulunan islam Kalkınma Bankası iktisat uzmanlığını yapıp ardından 1993 , 1995 seçimlerinde tekrar Refah Partisi'nden sonrasında 1999 'da kapatılan Fazilet Partisi Genel kurulunda Recai Kutan ile iktidar kavgası , ki kaybetmiştir . Ne hikmetse mensubu olduğu tüm partiler irticayi sebeblerden dolayı kapatılmıştır. Ne diyelim hayırlı Olsun belki de AKP kapatılmadan kuyruğunu kurtarmayı başarmak bu olsa gerek .
aylardan beri açıklanmayan, ser verilip sır verilmene isim: abdullah gül imiş...
peh peh peh...
madem abdullah gül olacaktı neden böyle deli götü oynar gibi oynadınız lan miletle! kaldı ki haberi ilk elden aldığımız kaynakta ap ve reuters haber ajansı, iktidar partisi bile değil!? plan son ana kadar rte üzerineydi ama yemeyince abdullah gül e geçildi. böylece cumhurbaşkanlığı gibi özde millete ait, devletin idame ettirileceği bir sistem noterlik vazifesi aldı. ha! ne mi olur? cumhurbaşkanın abdullah gül seçilir, çankaya ya taşınmaz, makamı gibi kullanır, resepsiyon mesepsiyonlara da eşsiz katılıverir... oh yine gelsin devleti sömürmeler, çalmalar, yolsuzluklar, kadrolaşmalar...
rte ya da abdullah gül..yazık gercekten cok üzüldüm..dün 23 nisanda televizyona cıkan pırıl pırıl atatürk ün cocuklarına anıtkabirde toplanan yüzbinlerce laik insana ne rte ne gül ne de en nefret edilesi arınc efendi yakısmıyor..ama yapacak birsey yok demek ki hakediyor bu ulke bunu..simdi sormak lazım 2002 secimlerinde akp ye oy verenlere..kacınız mutlusunuz?
eşinin türbanlı olması işin magazinsel yönü. şuanki insanın eşi türbanlı değilde ne oldu. yıllardır yök ile hükümete karşı hükümete gıcıklık yapmaktan öte ne yapmıştır.bu ülkenin kültür değerlerine laiklik ve medeniyet adı altında görmemezlikten gelecek biri gelecekse başının örtülü olmasını tercih ederim. ayrıca bu ülkenin laikliği 2 metrelik örtüyle kurtulmaz.
ayrıca yıllardır en iyi çalışan, işini layıkıyla yapantığı için fazlasıyla haketmiştir bu mevkiyi. akp'yi merdiven olarak kullanıp başka partinin başına geçmek gibi bir hatayada düşmemiştir. parti menfaatleri ve ülke menfaatleri için yeterice çalıştı. itaatkardı ve bu ona iyi jest olur.
evet bazı yazarların dediği gibi amaçlarına ulaştılar. hükümet göndersin abdullah gül yani müstakbel cumhurbaşkanımız onaylasın. sonra ver elini rejim değişsin molla ülkesi olalım. diyorlarki halk istemişmiş bunları bence ankaradaki bir milyon insan öyle demiyordu. yobazlıklarına kılıf uydurmaya çalışıyolar. bazı arkadaşlara sormak istiyorum açık açık niye dile getirmiyosunuz hangi kafa yapısında olduğunuzu. bu ülkeyi neye dönüştürmeye çalıştığınızı.
gün itibarıyle adaylığının açıklanmasından sonra gerçekleşme olasılığı neredeyse (kıyamet kopmazsa veya AKP milletvekillerinin yarısı istifa etmezse)* yüzde yüz olan hadisedir.
11.Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı konusu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adayını açıklamasıyla nihayet açıklığa kavuştu. AK Parti'nin adayı hal-i hazırda Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Abdullah Gül oldu. AKP'nin meclisteki çoğunluğunu düşünürsek, en kötü ihtimal 9 Mayıs'ta yapılacak 3.tur seçimlerinde AKP'nin 276 oy barajını geçmesi neredeyse yüzde yüz olduğundan 11.Cumhurbaşkanı olacak kişi olmuştur. Bu olayı çok yönlü incelemek yerinde olur açıkçası:
Öncelikle tabii ki Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olacak olması birşeyi değiştirmeyecektir. AK Parti düşünce sistemi bu sefer Çankaya'da da sürecektir.Bu yüzden aslında Tayyip Erdoğan'ın çıkmasıyla Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması arasında bir fark yoktur.Ama unutulmamalıdır ki bu bilinçli yapılan bir tercihtir.Şöyle ki: Recep Tayyip Erdoğan başbakanlık yaptığından ve siyasal polemiklere girdiğinden fazlaca politize olmuş bir siyaset figürüdür. Bu yüzden cumhurbaşkanı adayı olarak uzlaşmacı ve daha yumuşak bir tavrı olan Abdullah Gül'ü seçmiştir.Ayrıca Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül dışındaki bir adaya sıcak bakmaması da bu kararda etkili olmuştur.
Şüphesiz ki Abdullah Gül'ün eşinin başı kapalıdır ve bu,kimi çevrelerce yadırganacaktır, protokol kısmında sorun yaşanabilirdir. Bu unsuru atlamamak gerekir ama başbakan ve cumhurbaşkanının aynı partiden olması ve bu iki protokol kısmının da aynı politik anlayışta olmasından dolayı diğer geri kalan azınlığın,askeri kurmayların bu duruma pek ses çıkarabileceklerini sanmıyorum. Beri yandan olayın bir başka tarafı 11.Cumhurbaşkanı olması bugün itibarıyle neredeyse kesinleşmiş olan Abdullah Gül'ün eşinin vakt-i zamanında başörtüsü sebebiyle Türkiye'yi Avrupa insan Hakları Mahkemesi'ne şikayet etmiş olmasıdır ki bu önemli bir tezattır.
Fakat bütün bunlara rağmen Abdullah Gül seçiminin tek bir olumlu tarafı vardır ki o da dışişlerine hakim, dünya olaylarını yakından takip eden, öğrenim referansı gayet olumlu, iyi derecede yabancı dili olan bir cumhurbaşkanı olacağıdır. Evet yukarıdaki olumsuz yönleri vardır ama böyle de bir avantajı vardır ki bu görmezden gelinmemelidir.
Lakin şurası da unutulmamalıdır ki Recep Tayyip Erdoğan Abdullah Gül'ü aday göstermekle bir sorun daha almıştır başına ki o da yeni dışişleri bakanının kim olacağıdır. Abdullah Gül gibi düşüncelerini paylaşmasam da kendine göre tutarlı bir yol izleyen, diplomasiyi kendi görüşlerince başarılı bir şekilde yürütmüş, bu meziyetini pratikte de göstermiş bir politikacının yerine başbakanın aynı vasıfta birisini bulabileceği kuşkuludur. Şu andaki görünüm boşalan Dışişleri Bakanlığı koltuğuna AB başmüzakerecisi ve hal-i hazırda Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nı yürüten Ali Babacan'ın bu göreve getirileceğidir.
Bu arada 14 Nisan Mitingi'nin ne derece işe yaradığı ortadadır. Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hiçbir şeye aldırmadan, eline geçen fırsatı değerlendirmek istemiş ve kendi içlerinden bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmıştır. Ben ve benim gibi o mitingi anlamsız bulan insanların bu sözlükte ve muhtelif platformlarda başına gelmeyen kalmamıştır ama gerçek ortadadır, demekki o günden bugüne kadar doğru söyleyen değil dokuz onlarca köyden kovulmuştur ama haklı çıkmışızdır. Şimdi o mitingi büyük bir gazla destekleyenlere selam ediyor ve Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasından sonra Anayasa Mahkemesi'nde kendince eğlenmelerini diliyorum, merak etmesinler ordan da onlara bir ekmek çıkmayacaktır.*
AKP, Cumhurbaşkanı adayını açıkladı; Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül.
Türkiye halkı Abdullah Gül ü, Recep Tayip Erdoğan öncesi AKP hükümetinin Başbakanı sıfatıyla 1 Mart tezkeresi sürecinde hatırlıyor. Irak işgaline katılıp, Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda ABD nin kurşun askeri olmamız yolunda sergilediği çabalar, belli ki emperyalist merkezler tarafından unutulmadı ve adının Çankaya Köşkü için telaffuz edilmesinde etkili oldu.
Öte yandan Abdullah Gül ün, eğitimden sağlığa, enerjiden barınmaya tüm kamusal alanları hızla piyasalaştıran neo-liberal sömürü ve yıkım politikalarının sadık uygulayıcısı kadroların da en önde gelen birkaç isminden birisi olması, Çankaya Köşkü için yabancı sermayenin gönlünden geçenlerin de dikkate alındığını gösteriyor.
Milli görüş geleneğinden gelen Abdullah Gül aynı zamanda, bilinçli olarak önü açılan ılımlı islam projesinin ve paralelinde ülkemizde yükselişe geçen gericiliğin de en bilinen siyasal aktörlerindendir. Abdullah Gül ün adaylığında, gerici odakların bastırmasının da küçümsenmeyecek bir rol oynadığı aşikardır.
Sonuçta bu seçim; ABD emperyalizminin, neo-liberal sermayenin ve gericiliğin seçimidir. Çankaya Köşkü nün de, rejimin diğer kurumları gibi; Amerikancı, neo-liberal , Ilımlı islam projesi doğrultusunda ele geçirilmesi, rejim, ülke ve halkın yazgısı açısından şüphesiz yeni ve son derece önemli bir gelişmedir.
Bu süreçte ülke halkına, en fazla seyirci rolünü biçilmiş; yaşanan süreçte siyasilerin milli irade sözleri ise, bir demagojiden başka bir anlam ifade etmemiştir.
--spoiler--
Halkevleri Genel Merkezi nin konuyla ilgili basın açıklamasından.
