her devrin adamı tadında her formatın programı. saçma sapan ve gündelik popülizme tutunarak var olma çabası içinde bir adam ve programı. baştan sona boşluk.
dün gece bir öğrencinin doğan medya grubu hakkında sorduğu bir soru yüzünden paçası tutuşan abbas güçlü ve can ataklı'nın saçmalamaktan öte bir patronun kıçı nasıl yalanır dersi verdiği program. izlerken utandım resmen. insanda biraz onur, haysiyet olur?
6 mayıs 2009 tarihinde yayınlanan bölümde beykent üniversitesine konuk olmuş programdır. türbanlı bir bayanın ben perukla buraya çıkmak istemiyorum sözleri salonda tepkilerle karşılanmmıştır. karşılansın da efendim. sen devletin kurucusu mustafa kemal atatürk ü sevmiyorum diyebiliyorsan * o perukla dolaşmaya mahkumsun.
bundan ziyade program yine amacından ve konusundan sapmş ve türban tartışmasına dönüşmüştür. biz üniversiteliler hala klişe konuları tartışmaktan yorulmadıkça, bıkmadıkça , sorulan sorular 3-5 klişenin dışına çıkmadıkça siyasetçiler ne yapsın. adamlar bakıyor gündem bu . biz de gündeme göre sloganlarımızı atalım diğer taraftan da mal mülk ne varsa götürelim diyolar.
sen üniversiteli olmuşsun bir süre sonra okulun bitecek işsizlik var küresel kirz var hala baş örtüsü türban derdindesin. bırak türban bir süre daha olduğu yerde kalsın. nasıl olsa gün gelecek bu sorun da çözülecek.
ergenekon davasıyla ilgili olarak da yine aynı peruklu kızımız çıkıp savunma yapmıştır. iktidarı haklı çıkarmıştır. ancak buna şahin mengü iyi cevap vermiştir. izleyenler duymuştur.
şu an marmara üniversitesi güzel sanatlar bölümü öğrencileriyle beraber süren program. konuk, büyük üstad levent kırca'nın da görüş, eleştiri ve yorumlarıyla şahsımı aydınlatmamı sağlamış izlenesi program.kutluyoruz.
geçen yıllarda programın itü ve akdeniz uni. ayaklarında yaşanan,sunucu ve teknik ekip tarafından programın içeriğine tamamen aykırı davranışlardan sonra izlerken kamera arkasını ve verilen araları programdan daha çok merak etmeme neden olan program.kınıyoruz.
kocaeli üniversitesini kendine uğrak yeri yapan istanbul'a yakınlığı nedeniyle sıkça üniversitemizde yapılan programın sunucusu abbas bey öğrenciler tarafından pek sevilmez.sözde özgürlükçü olan abbas bey işine gelmediği zaman konuşan kişinin elinden mikrofonu ustaca almayı çok iyi bilir.
az önce programa katılan öğretmenlerin yarattığı karmaşayla abbas güçlü tarafından''evet sayın seyirciler,bi programın daha sonuna geldik,birdaha hocalarla program yaparken daha dikkatli olacağız ve türkiye de eğitim neden kötü durumda sorusunu sormayacağız'' denilerek zınk diye yarıda kesilen program *
seyrederken utandığım program. bir kaç provokatör çıkıp olmadık konularda propaganda yapıyorlar ve bu matah bir şey gibi arkadaşlarınca alkışlanıyor.
tüm dünyada sınırlar kalkarken hala ulusalcılığı savunan milliyetçileri ve ulusalcı sol olan anarşist yapılı dev solcuları aynı görüşte, katı, içine kapalı bir ekonomiyi savunurken görmek bu devirde artık utanılacak bir şeydir. gariptir ki muhafazakar gruplar liberalliği savunurken, liberallik tüm dünyada yükselen bir trend olduğu halde gerici, örümcek kafalı denir. bu lafları kullananlar hala kapalı komunist rejim ekonomilerini savunan solcular ve milliyetçiler. biz bunlara kısaca ulusalcı diyoruz. burda ulusalcı tanımını da daha iyi gözlemleyebilirsiniz. batı dünyasının neden muhafazakarlarla aynı safta olup destekledikleri de anlaşılmış olur.
birileri atatürk inkılaplarından devrimciliği anlayamamış. devrimcilik çağın gereklerine uygun hale gelmeye çalışmaktır. hala yüz yıl önceki kapalı piyasa ekonomilerini savunan insanların devrimciyim diye ortada salak salak dolaşması ayrı ve uzun bir konu..
bu programın temel işlevi üniversite gençliğinin olanca dallamalığını ortaya koyarak ihtiyarlara "gençlik çok kötü, okumuyor, vahh vahh" dedirtmekten ziyada bi boka yaramıyor sanırım.
an itibariyle gencin biri "biz imf ye de ab ye de girmek istiyoruz ama başımız dik girmek istiyoruz", "bizm 3 tarafımız denizlerle çevrili ama başkentimiz su sıkıntısı çekiyor" gibi garip cümleler kuruyor.
bu programı izlerken elimde olmaksızın melih gökçek gülüşü yapıyorum. saat ilerledi ondan mı acaba!
edit: az önce de bir başka genç, öneri niyetine kendince merkantilizmi,adam smith i, marx ı kısaca özetledi. [sıçtım sanırım. cafer getir peçete!]
dün gece yani bugün saat 00,30 civarı başlamış ve sabahın 4üne kadar sürmüş yayındır.
özellikle oturdum izledim. konu imf ve ekonomiydi. fakat bilmiyorum, belki salonda bulunan arkadaşların birinci sınıf olması ya da ekonomi alanında ihtisas gören arkadaşların ortamda pek bulunmamasından dolayı, çok kısır ve saçma bir tartışma oldu. ekonomideki kötü gidişatı ya da dış borçlanmayı "gemicikler alınmasaydı bukadar borçlanılmazdı" diyerek açıklayan zihniyet evden aldığı 10 liranın hesabını yapamayan zihniyettir. gemicik vs. siyasi propoganda aracı kullanıyorsan eyvallah. ama ekonomiyi ve global krizi gemicikle açıklarım diyorsan sana götümle gülerim. mına kodumun gemisi nekadar da bizim imf ye yönlenmemize sebep oluyor. biraz gerçekçi olalım. siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakıp öyle düşünmek lazım. imf den para alabilirsin. yada başka bir yerden. bu önemli değil. önemli olan bunu nasıl kullanabildiğindir. diyelimki yılda 1000 tl borca 100 tl faiz ödeyeceksin. eğer sen o parayı alıp çalıştırdığında 300 tl kar elde edebileceğine inanıyorsan alırsın 1000 tl yi, 300 karının 100ünü faiz olarak ödersin. sana ait olmayan parayla 200 tl kar elde edersin. ha imf sadece para alıp vermiyor ülkelerin gidişatlarına, programlarına el atıyor diyebilirsiniz. evet doğru ama sen kaynak üretemezsen bir şekilde kaynağı bulmak zorundasın. ve bazı politik zorunluluklarda var. ama en önemli sorun şu bence.
güven sorunu. bi düşünün kurtuluş savaşında ya da cumhuriyet döneminde iktidara öyle bir güven vardıki insanlar cebindeki paraları kollarındaki bilezikleri ülkeleri için hibe ediyorlardı. dünden bugüne ben eminimki türklüğümüzden ve vatan sevgimizden birşey kaybetmedik. ama bugüne kadar iktidara gelenlerin adiliğinden dolayı iktidara ve hükümetlere güvenimizi kaybettik. yoksa imf nin vereceği 45 milyar dolarmış para değil. türkiyenin ekonomik gücünü hesaplarken GSMH x 28 olarak belirtiyor imf başkanı. bu şu demek.
net olmamakla birlikte 750 milyar dolar x 28 demektir. buda 21 trilyon dolar yapmakta. bu rakam türkiyedeki halk ve devletin cebindeki toplam para demektir. 750 milyar dolar ülkenin kasasındaki para. 20 trilyon dolarsa halkın cebindeki para. kimse demesinki millet aç diye. elbette açlar vardır. ya da yoksulluk sınırındaki insanlar. bende çok kral bi hayat sürmüyorum ama biraz üniversitenin dışına çıktığınızda ve halkın içinde özellikle ticaretin içine girmiş olsanız insanların cebindeki paralardan haberdar olursunuz. halkının cebinde böyle bir kaynak bulunurken ekonomiyi canlandırmak için dışarıdan kaynak aramanın en büyük sebebi halkın güvenini sağlamış bir iktidar oluşamamasından kaynaklanır. zaten bu yüzden şuanki hükümete sürekli doğru yada yanlış güven yıpratıcı kampanyalar güdüyorlar.
lise ve özellikle üniversite öğrencilerini ilgilendiren konuları işleyen yıllardır süregelen tv programı. lakin hedef kitle öğrenciler olmasına rağmen haftaiçi 1 buçuk gibi başlar orası ayrı.