çukurova üniversitesinde uzun saçlı arkadaşın güzel şeyler söylemeye çalıştığı fakat konuşmayı öğrenemeden program yapan abbas güçlü tarafından engellendiği programdır.
nasıl bir korkaklıktır nasıl bir yancı politika uygulamaktır anlamak mümkün değil. an itibariyle okuldan harç yüzünden atılan kimse olmamıştır bugüne kadar diyerek saçmalamıştır kendileri. hiç mi etrafına bakmaz bu insan pardon nerden bilsin ki çevresinde kaç kişi olabilir ki harcını ödemeyen değil mi. bu kadar ortada olan gerçekleri insanlar nasıl görmezden gelebilir ki. tuzu kuru olmak tam da buna deniyor herhalde.
lise ve özellikle üniversite öğrencilerini ilgilendiren konuları işleyen yıllardır süregelen tv programı. lakin hedef kitle öğrenciler olmasına rağmen haftaiçi 1 buçuk gibi başlar orası ayrı.
dün gece yani bugün saat 00,30 civarı başlamış ve sabahın 4üne kadar sürmüş yayındır.
özellikle oturdum izledim. konu imf ve ekonomiydi. fakat bilmiyorum, belki salonda bulunan arkadaşların birinci sınıf olması ya da ekonomi alanında ihtisas gören arkadaşların ortamda pek bulunmamasından dolayı, çok kısır ve saçma bir tartışma oldu. ekonomideki kötü gidişatı ya da dış borçlanmayı "gemicikler alınmasaydı bukadar borçlanılmazdı" diyerek açıklayan zihniyet evden aldığı 10 liranın hesabını yapamayan zihniyettir. gemicik vs. siyasi propoganda aracı kullanıyorsan eyvallah. ama ekonomiyi ve global krizi gemicikle açıklarım diyorsan sana götümle gülerim. mına kodumun gemisi nekadar da bizim imf ye yönlenmemize sebep oluyor. biraz gerçekçi olalım. siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakıp öyle düşünmek lazım. imf den para alabilirsin. yada başka bir yerden. bu önemli değil. önemli olan bunu nasıl kullanabildiğindir. diyelimki yılda 1000 tl borca 100 tl faiz ödeyeceksin. eğer sen o parayı alıp çalıştırdığında 300 tl kar elde edebileceğine inanıyorsan alırsın 1000 tl yi, 300 karının 100ünü faiz olarak ödersin. sana ait olmayan parayla 200 tl kar elde edersin. ha imf sadece para alıp vermiyor ülkelerin gidişatlarına, programlarına el atıyor diyebilirsiniz. evet doğru ama sen kaynak üretemezsen bir şekilde kaynağı bulmak zorundasın. ve bazı politik zorunluluklarda var. ama en önemli sorun şu bence.
güven sorunu. bi düşünün kurtuluş savaşında ya da cumhuriyet döneminde iktidara öyle bir güven vardıki insanlar cebindeki paraları kollarındaki bilezikleri ülkeleri için hibe ediyorlardı. dünden bugüne ben eminimki türklüğümüzden ve vatan sevgimizden birşey kaybetmedik. ama bugüne kadar iktidara gelenlerin adiliğinden dolayı iktidara ve hükümetlere güvenimizi kaybettik. yoksa imf nin vereceği 45 milyar dolarmış para değil. türkiyenin ekonomik gücünü hesaplarken GSMH x 28 olarak belirtiyor imf başkanı. bu şu demek.
net olmamakla birlikte 750 milyar dolar x 28 demektir. buda 21 trilyon dolar yapmakta. bu rakam türkiyedeki halk ve devletin cebindeki toplam para demektir. 750 milyar dolar ülkenin kasasındaki para. 20 trilyon dolarsa halkın cebindeki para. kimse demesinki millet aç diye. elbette açlar vardır. ya da yoksulluk sınırındaki insanlar. bende çok kral bi hayat sürmüyorum ama biraz üniversitenin dışına çıktığınızda ve halkın içinde özellikle ticaretin içine girmiş olsanız insanların cebindeki paralardan haberdar olursunuz. halkının cebinde böyle bir kaynak bulunurken ekonomiyi canlandırmak için dışarıdan kaynak aramanın en büyük sebebi halkın güvenini sağlamış bir iktidar oluşamamasından kaynaklanır. zaten bu yüzden şuanki hükümete sürekli doğru yada yanlış güven yıpratıcı kampanyalar güdüyorlar.
an itibariyle gencin biri "biz imf ye de ab ye de girmek istiyoruz ama başımız dik girmek istiyoruz", "bizm 3 tarafımız denizlerle çevrili ama başkentimiz su sıkıntısı çekiyor" gibi garip cümleler kuruyor.
bu programı izlerken elimde olmaksızın melih gökçek gülüşü yapıyorum. saat ilerledi ondan mı acaba!
edit: az önce de bir başka genç, öneri niyetine kendince merkantilizmi,adam smith i, marx ı kısaca özetledi. [sıçtım sanırım. cafer getir peçete!]
bu programın temel işlevi üniversite gençliğinin olanca dallamalığını ortaya koyarak ihtiyarlara "gençlik çok kötü, okumuyor, vahh vahh" dedirtmekten ziyada bi boka yaramıyor sanırım.
seyrederken utandığım program. bir kaç provokatör çıkıp olmadık konularda propaganda yapıyorlar ve bu matah bir şey gibi arkadaşlarınca alkışlanıyor.
tüm dünyada sınırlar kalkarken hala ulusalcılığı savunan milliyetçileri ve ulusalcı sol olan anarşist yapılı dev solcuları aynı görüşte, katı, içine kapalı bir ekonomiyi savunurken görmek bu devirde artık utanılacak bir şeydir. gariptir ki muhafazakar gruplar liberalliği savunurken, liberallik tüm dünyada yükselen bir trend olduğu halde gerici, örümcek kafalı denir. bu lafları kullananlar hala kapalı komunist rejim ekonomilerini savunan solcular ve milliyetçiler. biz bunlara kısaca ulusalcı diyoruz. burda ulusalcı tanımını da daha iyi gözlemleyebilirsiniz. batı dünyasının neden muhafazakarlarla aynı safta olup destekledikleri de anlaşılmış olur.
birileri atatürk inkılaplarından devrimciliği anlayamamış. devrimcilik çağın gereklerine uygun hale gelmeye çalışmaktır. hala yüz yıl önceki kapalı piyasa ekonomilerini savunan insanların devrimciyim diye ortada salak salak dolaşması ayrı ve uzun bir konu..
az önce programa katılan öğretmenlerin yarattığı karmaşayla abbas güçlü tarafından''evet sayın seyirciler,bi programın daha sonuna geldik,birdaha hocalarla program yaparken daha dikkatli olacağız ve türkiye de eğitim neden kötü durumda sorusunu sormayacağız'' denilerek zınk diye yarıda kesilen program *