deneyimden önce ve deneyimden, yaşanılarak elde edilinenden bağımsız olarak, bilinçte var olan bilgiyi tanımlamak için kullanılan kavramdır. tanrısal bi bilgidir. durur orda, açığa çıkmaz.
(bkz: a posteriori)
bütün bilgilerimizin bu dünya'da ve yaşantılarımız sonucunda yani deneye bağlı olarak ortaya çıktığını yani ampirik olduğunu düşünen benim gibiler için yer yer komik kaçan bir bilgi türüdür. toplumsal bilinçdışı dahi düşünüldüğünde a posterioridir. atomaltı parçacıkların bir düzene göre değil rastlantısal ivmelere sahip olduklarını düşünürsek çok da yadırganmaması gerekir ha siz kalkıp tözden bahsederseniz orada konu kilitlenir ben size bergson'la ya da spinoza ile en olmadı leibniz ile mutlu mesut yarınlar dileğinde bulunur kenara çekilirim. ama işte kazın ayağı öyle değil!
şimdi sorulması gereken soru hangisi? varlığa dair mi konuşacağız bilgiye dair mi? zannediyorum ki kırılma noktası burası. varlığın neliğini sorgulamaya kalkarsak iki yol çıkar önümüze ya varlık ideal (numen) olandır ya da gözlemlenebilir (fenomen) olandır siz kalkıp varlığı numene dayandırırsanız işin sonu varlığın salt zihinsel bir sürecin ürünü olduğunu yahut salt tözün bir biçimi olduğunu dahi düşünebilirsiniz lakin fenomen olarak kabul ederseniz (ki kant her ne kadar uzlaşmaya kalkmış olsa da bu konuda sorulması gerekenler daha fazlacadır) yukarıda belirttiğim ampirik yoldan devam edersiniz. ancak modern ve post-modern yaklaşımlar artık bu 17., 18. yüzyıl terennümlerini bir kenara bırakmışlar çoktan var olan sisteme dayalı eleştiriler, fikirler geliştirmişlerdir (misal simulasyon kuramı misal dil felsefesi) emin olmamakla birlikte düşüncem şudur ki artık insanlık varlığın ve bilginin neliğine değil de var olan sistemin neliğine ve işleyişine dair çalışmalar yaparsa günümüz şartlarında daha faydalı ve daha geçerli konuşmalar yapacaktır. mesele bireyci prgmatizm değil yanlış anlaşılmasın evet pragmatik bir bilgi arayışı söz konusu ancak bu bireye değil topluma yönelik bir arayış olmaktadır.
neyse konuyu bağlayıp kapatalım; a priori bilginin kabulü bana göre fikirsel sürecin önüne dahası pratik çözümlerin önüne bir set çekmektedir ve o set alabildiğine dumanlı ve boğucudur a priori bilgiyi sanat üzerinden kanıtlamaya çalışan arkadaşlara ayrıca cevap yazacağım şimdilik bu kadar. kib sçs by.
Kant, A Priori bilgi ile deneyden türetilen A Posteriori bilgiyi karşılaştırarak, arı usun, arı pratik usun ve matematiğin A Priori bilginin kaynakları olduğunu ileri sürer. Ona göre, A Priori bilgi kesindir; duyular dünyasının ve anlama yetisinin kuralları ‘’önceden bana verilmiştir, o nedenle A prioridir. der.
Tüm deneyimden kesinlikle bağımsız olan A Priori bilgi, deney aracılığıyla ortaya çıkan A Posteriori bilginin karşıtını ifade eder. A Priori bilgi için, arılık, evrensellik (tümellik) ve zorunluluk ölçütlerini belirler. velhasıl; Evrensellik ve zorunluluk ölçütleri konusunda ise Kant, A Priori yargıların sonuçlarını göz önünde tutar. Buna göre eğer bir görü yada kavram zorunlu olarak tek tek her deneyimde varsa, o görü yada kavram A Prioridir.
öncelikle (bkz: salt usun eleştirisi)
a priori tecrübeden uzaktır. tanrının varlığına inanmak ya da inanmamak için ' tecrübe etmiş olmak' gerekmez.
pratik us gibi duygulardan bağımsız bu kavram, metafiziksel olguları tanımlamak için kullanılabilir. metafiziğin ispatı mümkün olmadığı için, kafada kurulan olguların kendine dayandıkları düşünülen ( tanrı, özgürlük, ölümsüzlük.. ) şeylerde a priori durum söz konusudur diyebiliriz.
tanrıya inanıp inanmamak kişinin özgürlüğüdür. kişinin kendi düşüncelerini, bir merkeze bağlı mı kurduğu yoksa, düşüncelerinde tamamen özgür mü olduğu ( yanlış bile olsa) özgürlük konusuna girer.
kişinin benliğini sonsuza kadar sürdüreceğine duyduğu inanç da tecrübe edilemez. yani kişi, öldükten sonra ruh olarak devam mı edecektir varlığına? bunu ve ölümsüzlüğe duyulan inancı temsil edebilir.