anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... hem
kollarında ölmek, kucagına gömülmek arzusu, hem "ne olacak
sonunda"kuşkuşu. böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. sürünür
gidersiniz.
inanır mısın sevgili,
bir daha asla yaşayamam derdim hep,
oldu...
kalbim senden sonra ilk defa
bir başkasıyla coştu.
aşka dair ne varsa hayatta, sırf sen zannederdim oysa,
değilmiş...
kalbimin hızlı ritmiyle anladım ki
aşka dair ne varsa
senden uzakta yine yeşerecekmiş.
aşka dair ne varsa silip atmak istiyorum..gerçekliğine inanıyor fakat acısını yaşamak istemiyorum artık..
artık inanmıyorum aşk'ın sonsuz birlikteliğe izin verdiğine..inanmıyorum aşık insanın herşeyi yapabileceğine..
ben artık aşkın bencilliğnde yaşamak istemiyorum..
Bahar çabuk biterse eğer, al gel en sevdiğin cümlelerini, gir kır bahçeme.
Güneşin yaktığı tenimize su serpelim kurulmamış aşk cümleleriyle.
Sana bakmaya doymayan gözlerime resmini çiz gökkuşağının renkleriyle.
Parmaklarını günaha girmeden gezdir ruhumun üzerinde ve mükemmel bir hava gibi olan nefesin sinsin içime.
Latin müziği altında sarıl ince bedenime, çikolata kokan boynuna dola ellerimi ve gülümse tüm şımarıklığınla. Şımar çünkü hasretim çocukluk günlerime.
Elimde kalan son bir lirayla evin bayırından şeker almaya gider gibi hevesli gelirim martı çığlıkları altında şarkı söylemeye, yosun kokusuyla uyanmaya, güneşi batırmaya...
Aşk içinde körlenir dilim damağım, ellerim yağmur damlalarını biriktirir, bedenim yaz bulutları gibi kızıl.
Gözlerin konuşmayı duvara yansıyan ruhundan öğrenir, "benimsin" der yanıma kıvrılırken. Kalbimin kapılarını yumruklar güçlü kollar... "Sıcak ne demek?"öğrenir aşk içinde dolanırken!
Ve çocuk ruhum anıları kutularda biriktirmeyi, günlerin geçişini izlemeyi, aslında büyümediğini öğrenir. Gülümser yüzüm, elimdeki oyuncağıma.*
çocukluk sanrısı: aşkın insanları öldürdüğü üzerineydi. aç susuz nasıl yaşardı insan günlerce? demek ki aşk diye bir şey yoktu. baksana dünyada milyarlarca insan olduğuna göre.
gençlik sanrısı: aşk vardı ama ulaşılmazdı. bazen bir gözde, bazen bir sözde, bazen de hiç ummadığın birinin gölgesindeydi. hep teğet geçilen ama bir türlü içinden geçilemeyen bir halkaydı.
kendine gelme sanrısı: aşk mutlu olmaktan çok acı çekmektir, bile bile buna katlanmaktır. hay kafası kırılasıca, insan nasıl böyle bir aptallık yapıp da kendine işkence edebilirdi. her yaşananı aşk sanmak, aşkı sadece tensel ve maddi güzelliklere indirgeme sonucu, yaşanan büyük yanılsamanın verdiği hayal kırıklığı.
hayatının baharı, olgunluğa geçiş aşamasından önceki son sanrı: aşk güzeldi, belki vardı belki yok ama onu hissetmek bile güzeldi. bir kokudan, bir dokunuştan, bir sesten, bir gülüşten mutlu olabilmekti belki de. yanındayken bile özleyebilmek, uzakken yanında hissetmekten geçiyordu sırrı. ilk görüşte olmasa da zamanla biriken duyguların oluşturduğu patlamaydı, kim bilebilir?...
aşk hayatı yaşanır kılan en güzel duygudur ama insan aşka teğet geçiyor hep. nasıl beceriyor bilmiyorum ama gözünün önündeki güzelliği göremiyor ve değişimin farkına varamıyor. ki aşkın en büyük tanığı değişimdir. kimyadaki gibi aynı deneye giren elementler değişir ya, öyleyse aşk deneyine giren iki kişinin değişmesinden daha doğal ne olabilir. **
--spoiler--
aşka dair ne varsa aklımda, hepsini yıkıp, yaktım. bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha güçtür ya; ben güç olanı başardım!
--spoiler--
aşka dair yazdığım cümlelerim,
demektir ki sana ve bana dair,
belki bazen sadece bana dair
kimi zaman sadece ben, kimi mekan sadece yine ben
bendeki sen gerçek olsa
ilk o olurdu benle sevişen..
Ölçüsü yoktur aşkın ya da aşkla dolu dolu yaşamanın. Herkesin kendine göre bir tarifi var sonuçta. Kimisi bol acılısını sevmekte kimisi ise kremalı bir tatlı olarak almayı tercih etmekte. *****
anladım
kapılıp giden birşeyler var içimde
güzel gözlerine akan birşeyler var,
üşüdüğüm en titrek zaman
bana baktığın o an
taşıdığı aşka dair sözler var,
kördüğüm her yanım
ruhuma tehdit bu bakışlar
kalbime işleyen heyecanı var,
ve sen adı aşk olan
seni delice isteyen bir tarafım var...
aşka dair süpürülmüş tozlar,
aşka dair kırık dökük kalpler,
aşka dair dolambaçlı bir yolun son eşiği,
aşka dair aşksal iç geçirmeler,
aşka dair aşık olan ve aşık olunanın çapraz bulmacası,
aşka dair aşksal yanılgılar,
aşka dair aşkın aşk süzgeci...
Merak, mutsuzluğun hem sebebi hem neticesi. Onu, ömrümün bundan sonrasına dair kuş gözü kadar ayrıntıyı dahi merak etmeyecek kadar mutlu olarak sevdim. Onu, gördüğüm o ile göremediğim o arasındaki uçurumları hesaba katmayarak sevdim. Onu öyle sevdim ki ona tahammülsüzlüğüm, demedim.
Uçurumlar koymadan sevdiğimle gördüğüm arasına, öyle saf sevdim. Onu, sadece güzelliğini merak ederek; kimliğini, karanlıklarını, geçmişini merak etmeden, tarihçesi ihmal edilmiş bir aşkla sevdim. Koşullu değildi sevdam. Bana gösterdiğinden daha fazlasını istemedim.
Lakin onu tanıyıncaya kadar kokuya, tütsüye, buhura ve aşka dair olmasa da bir yığın bilgiyle dolu olan aklım ve kalbim; aşkı sadece bir ilgi olarak taşımak niyetinde değildi.
Aşkın, hatırası olmazsa sonsuz nisbette yaşanamayacağına iman ederek sevdim onu. Hatıra, yaşanmışlıktı. Bu yüzden aşkın, yaşanmaktan başka şansı olmadığını bilerek onu sevdim.